28 Şubat'ta İdeolojik Kamuflajlı Soygun
Darbe döneminin bakanlarından Sabri Tekir, darbenin ekonomik boyutunu Star’a anlattı.
Haber: ARDA YAVUZ
Eski Bakan Prof. Dr. Sabri Tekir, “28 Şubat darbesi iddia edildiği gibi irtica ile mücadele amacıyla yapılmış değil. İdeolojik kamuflajla yapılan soygunun adıdır. 300 milyar dolar kaybedilmiştir” dedi.
Refahyol Hükümeti döneminde Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olan İzmir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sabri Tekir, 28 Şubat postmodern darbesine ekonomik açıdan bakmanın da-ha mantıklı olacağını söyledi. STAR’a konuşan Prof. Dr. Tekir, “28 Şubat ideolojik kamuflaj altında yapılan bir soygundur. Asla iddia edildiği gibi irtica ile mücadele amaçlı olarak yapılan bir müdahale değildir. Bu, Türkiye’nin ekonomik yönden belini doğrultmasını istemeyen, ekonomik kaynaklar üzerindeki hakimiyetlerini kaybetmek istemeyen güçlerin bir müdahalesidir. Bazı askerler de maalesef bu çıkar mücadelesine alet edilmiştir” dedi.
Sivil militarist kesim destek verdi
28 Şubat dönemi Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’la uzun yıllar çalışma arkadaşlığı ve siyaset yapan Sabri Tekir, yaşananları ve ekonomik boyutlarını şöyle anlattı. “Darbe, sadece siyasi iktidara yönelik de değildir. 28 Şubat doğrudan halka, milli iradeye yönelmiş bir darbedir. Milli değerler karşıtı tepeden inmeci militarist bir müdahale sürecidir. Güya modernleşme amaçlıdır, ama hiç de öyle değildir. Gariptir, sivil militarist kesim de darbeye çok büyük destek vermiştir. Hatta darbeye çağrı çıkaranlar da her zaman ki gibi bunlar olmuştur. Dönemin bazı paşaları ve ekonomik çıkarları zedelenen bazı kesimler cebir kullanarak siyasal iktidarı devirme teşebbüsünde bulunmuşlardır. Düzmece internet siteleri, düzmece aczimendi olayları ile halkı etkilemeye, milli irade baskı altına alınmaya çalışılmıştır. Şimdilerde dizi haline getirilmiş olan bir modern Patrona hareketi de diyebiliriz.”
HESAP SORMA MUTLAKA OLMALI
“Çok geniş kesimlerin baskı altına alındığı, fişlenmeler yapıldığı, kamu haklarından mahrum edilmek istendiği doğrudur. Ve bütün bunlar ideolojik mücadele şeklinde takdim edilmiştir. Aslına bakılırsa ülkemizde gerçek anlamda bir ideolojik mücadele yoktur ve olmamıştır. İdeolojik kamuflaj altında hep bir çıkar mücadelesi yürütülmüştür. Devlet yönetimini halka rağmen ele geçiren güçler, devlet aygıtını kullanarak çok büyük çıkarlar elde etmişlerdir. Bu 28 Şubat’a özgü bir olay da değildir. Son günlerde 12 Eylül döneminde 200 tona yakın altının akıbetinin ne olduğunun belli olmadığına ilişkin haberler okuyoruz. Darbeler elbette sorgulanmalıdır. Siyasi ve hukuki açıdan bu hesap sorma çok önemlidir. Bunun yanında sorgulanması gereken başka hususlar da vardır. Mesela ekonomik kayıplar, maliyetler, ülkenin geri kalmışlığına neden olma, vurgunlar, soygunlar vs. Asıl bunların sorgulanmasında yarar var.”
FATURASI EN AZ 300 MİLYAR DOLAR
“Bu kayıp ve yüklerin sadece 28 Şubat sürecinde 300 milyar dolara ulaştığı hesapları yapılmaktadır. Ki ben de bu kanaate sahip olanlardanım. Darbeler vurgun amaçlı veya bazı vurgunlara destek amaçlı tezgahlanmaktadır. Ülkemizde gerçekleşen darbeler bu açıdan sorgulanmış ve sorumluları hesap vermiş olsalardı, sanırım sonuç çok farklı olurdu. Son 200 yıllık tarihimiz bunu açıkça gösterir. Savaş dönemleri dışında bu kontrol genellikle darbe, anarşi, iç çatışma gibi araç ve yöntemlerle gerçekleştirilir. Barış dönemlerinde ise borçlandırma, ekonomik krizlere yol açma, gerektiğinde ambargo uygulama gibi araçları kullanılır. Özellikle kısa-ca KKBG diye bilinen kamu kesimi borçlanma gereğini yüksek ve dinamik tutmak isterler. Çünkü bu yolla borçlu ülkelere dış politika, iç düzenlemeler ve siyasi yapılanmaları rahatlıkla empoze edebilirler. Bu çok iyi bilinen bir etkileme metodudur. Son 30 - 40 yıllık dönemde ya- şadıklarımız bunun delilidir.”
‘BEŞLİ ÇETE’NİN ASIL MAKSADI TEKEL İMTİYAZI
“Çünkü devlete borç vererek yüksek faizlerle beslenen büyük bir finans kesimi vardı. Yatırımları finanse etmek yerine, garantili ve kısa dönem yüksek karlarla maliyetsiz kamu finansmanı onlar için bulunmaz nimetti. Bu çıkar mekanizması sürdürülmeliydi. Bankacılık sistemindeki bu yüksek kazançlar nedeniyle yeni banka kurma talepleri de yoğunlaşmıştı. Kuracakları bankaya KOBİ kredilerini kullandırma tekeli imtiyazını istiyorlardı. Gariptir, serbest piyasa savunucuları tekel imtiyazı talebi ile hükümete geliyorlardı. Böyle bir imtiyaz verilemezdi. Çünkü bu yeni finansal oligarkların oluşmasına katkıda bulunmaktan başka işe yaramazdı. Sonra, bizim gibi dengeli ve adil kalkınma taraflısı bir hükümet için bu tür bir imtiyazın kabulü mümkün değildi. O zamanki TOBB yöneticilerinin darbecilerle bir olup hükümete cephe almaları ve beşli çeteyi kurmalarının altındaki asıl sebep budur.”
DEMİREL SÜRECİ YÖNETTİ AKTİF ROL ALDI
“Sürecin en önemli sorumlularından biri Süleyman Demirel’di. Demirel, Refahyol Hükümetine karşı olduğu için süreci yönetti, aktif rol oynadı. Daha önce MİT’in Cumhurbaşkanı’na rapor vermesi hadisesi kendi başına da gelmişti. Demirel Başbakan, Erbakan Hoca yardımcısıyken bir toplantıda MİT sunum yapıyor ve dönemin Cumhurbaşkanı’na ‘Size aktardığımız gibi’ diyor. Bu rapordan kendisinin ve Sayın Erbakan’ın o dönem haberi yoktu. Kendi başına geleni, aynen gücü kaybetmemek için uygulamaktan çekinmemiştir.”
STAR
HABERE YORUM KAT