'28 Şubat'çılar da yargılansın!
Savaş ve olağanüstü haller dışında askeri kişilerin sivil mahkemelerde yargılanabilmesine ilişkin kanun değişikliğinin etkileri, Ergenekon davasından mahkum olabilecek askeri nitelikli kişilerin temyiz aşamasında Askeri Yargıtay'dan medet ummasını önlemekle sınırlı değil. Değişikliğin yol açacağı hukuki, usule ilişkin sonuçlar bir tarafa, sonuçları Türkiye'nin "siyasi geleneği"nin kimyasını değiştirecek nitelikte.
Anayasal suç işleyenlerin yargılanabilmesi, darbe girişimlerinin yargılanabilmesi, kendilerine göre devlet-toplum dizayn edenlerin yargılanabilmesi, bu tür girişimlerin sivil yargının caydırıcılığı ile önlenebilmesi Türkiye için bir zamanlar hayali bile mümkün olmayan bir gelişmedir.
Türkiye'de kendilerini seçkinci, dokunulmaz, devlet iktidarının gerçek sahipleri görenlerin bu düşünceden, bu güçten hareketle, ülkeyi koruyup kollama gerekçesine sığınarak, kendilerine göre tehdit tanımlamalarını öne sürerek demokrasiyi askıya alıp, anayasal güvenceleri ortadan kaldırabilmelerinin önünü kesmek, bunu yapanların herkes gibi yargılanabilmelerinin yolunu açmak, askerin sivil alana müdahalesinin engelleyecek bir düzenlemedir.
Askeri yargının alanını dar tutmak, gerçekten askeri nitelikte suçlarla sınırlamak, hiç kimsenin yasaların üstünde ve dokunulmaz olmadığını ortaya koymak ama kesinlikle hukuki koruma altına da almak gerekir. "Askeri mahallerde anayasal düzsene karşı işlenecek fiiller"in savunulur bir yanı olur mu? Bu durum, aslında hukuki değil, bir siyasi rolün hukuki müdahale dışı bırakılmasına bir son vermeden başka bir şey değil.
Ancak düzenlemede bir boşluk bırakılması, Türkiye'nin siyasi geleneği ve bugünlerde içinde bulunduğumuz tartışmayla düşünürsek, telafisi zor sonuçlara da yol açacaktır. Merkezde; kendilerince iktidar tanımı yapanların ayrıcalıklarını, dokunulmazlıklarını, hukuktan muaf olmalarını sorgularken, çevrede oluşan yeni iktidar yapılarının merkezi role soyunmaları daha büyük tehlikelere yol açacaktır.
12. Eylül darbecilerinin yargılanması, en azından bunun tartışılabilir olması, geçici maddelerin kaldırılabilmesi, herkesin eleştirdiği ancak değiştirmeyi başaramadığı "12 Eylül Anayasası"nın değiştirilebilmesi, bundan sonraki beklentileri oluşturacak. Sadece 12 Eylül değil, 28 Şubat 1997'de yaşanan askeri müdahalenin sorgulanabilmesi, sorumlularının yargı önüne çıkarılması, bu darbenin mali/yolsuzluk boyutlarının irdelenmesi, Türkiye'ye dışı güçlerin etkilerinin ortaya serilmesi, "Bin yıl devam edecek" diyenlere bu sözlerinin anlamının sorulması, "Koca generallerin bu kadarını yapacaklarını biz bile tahmin etmiyorduk" diyenlerin bu ülkeye yaşattığı utancın hesabının sorulması gerekiyor.
Türkiye gibi bir ülkenin içeride bir cuntanın dışarıda bazı ideolojik cemaatlerin elinde oyuncağa dönüştürülmesi, Türkiye toplumunu sokaklara kadar bölecek nitelikte projeler uygulanması, milletin bir bölümünün tehdit ilan edilmesi ve cezalandırılması gibi acı gerçekleri unutmak mümkün mü? Onlar, bu ülkenin bölge politikalarını, güvenliğini İsrail çıkarlarına hapsettiler. Başkalarının çıkarları için, tehdit algılamaları için kendi insanlarını düşman ilan ettiler.
Avni Özgürel'in bir generalin "bilgisayarında tespit edilen, bir ülkenin karar mercilerine yazılan, emekliliğini önlemeye çalışan, deprem felaketini bile bu uğurda kullanan, emekli olunca cumhurbaşkanı olacağını bildiren" mesaj gibi daha ortaya çıkmamış neler var. Bu çevreler arasındaki ortaklığı az çok bildiğimiz için bunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Ortaklığın baskın gücünün kimler olduğu ortada. Generalimiz adeta o ülkeye tekmil veriyor.
Dışarıdan bir darbe tezgahlandı. Türkiye'de toplumun bir bölümünün taleplerinin önüne geçildi. Küresel 28 Şubat'ın provası yapıldı. Çok stratejik ülke kontrol altında tutuldu. Darbenin efendileri, o zamanlar emirleri kanun gibi olanlar değildi. Onlar aslında emir eriydi.
Diyet borcu olarak İsrail'e verilen milyarlarca dolarlık askeri ihalelerin de 28 Şubat gibi sorgulanması gerekiyor. Milletin vergilerinin bu ülkeye akıtılmasıyla ilgili, ihalesiz yapılan anlaşmalarla ilgili, Meclis denetiminden muaf anlaşmalarla ilgili dosyaların açılması gerekiyor. Bu yüzden 28 Şubat'la ilgili ayrıca bir yolsuzluk soruşturması açılması gerekiyor. Talimatla verilen kaç milyar dolarlık ihale yapıldı, İsrail'e verdiğimiz milyarlar ve aldıklarımız bilinmeli. Büyük askeri ihalelerin bundan sonra siviller tarafından yapılmasına ilişkin değişikliği (Akşam, 30 Haziran 2009) bu yüzden çok önemli buluyoruz.
Bu ağır cürümleri işleyenlerin hâlâ ortalıkta saygın isimler olarak dolaşmaları, anayasal suç işlemelerine rağmen yargılanmamaları işte bu dokunulmazlık yasaları, ayrıcalıklı konumlarıyla ilgili. Kendilerini milletin üstünde, Anayasa'nın üstünde görmeleriyle ve bu konumlarının sorgulanmamasıyla ilgili.
"Anayasal suçların sivil yargı denetimine" alınması, 12 Eylül darbesinin yargılanması, hâlâ benzer planlar içinde olabilenlere hesap sorulması Türkiye için çok ileri adımlar. Ancak 12 Eylül darbesinden önce 28 Şubat'ın yargılanması gerekiyor. Çünkü 2002 yılından beri devam eden örtülü operasyonlar, darbe planlamaları 28 Şubat projesiyle bağlantılı ve hâlâ devam ediyor.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT