28 Şubat Nasıl Gerçekleşti?
Her şey Refah Partisi'nin sandıktan birinci parti çıkmasıyla başladı.
Türkiye, Aralık 1995'te yapılan seçimlerde bir ilki yaşamıştı. Milli Görüş'ün lideri Necmettin Erbakan sandıktan zaferle çıkmış, yüzde 21 oyla Meclis'teki 550 sandalyenin 158'ini kazanmıştı.
Uzunca sayılan bir sürecin ardından Refah Partisi ile DYP koalisyon kurmuş Necmettin Erbakan ise başbakan olmuştu.
Huzursuzluğun ilk sinyali Ağustos 1996'daki YAŞ'ta belirmeye başladı. Erbakan'ın YAŞ üyelerine verdiği yemekte Oramiral Güven Erkaya'nın garsona 'bana rakı getirin evladım' demesi gazete manşetlerine taşınmıştı.
Bu gelişmelerin ardından demeçler birbiri peşine gelmeye başladı. Barolar Birliği Başkanı Eralp Özgen ile Yargıtay Başkanı Müfit Utku, adli yıl açılışındaki konuşmalarında şeriat ve laikliği gündeme taşıdılar.
2 hafta geçmemişti ki bu defa da TÜSİAD'ın açıklamaları gündeme oturdu. TÜSİAD, erken seçim talebini dile getirdi. Gerekçeleri ise ekonominin kötüye gitmesiydi.
Erbakan'ın önce İran gezisi ardından Ekim 1996'daki Mısır, Libya ve Nijerya üçlüsüne yaptığı ziyaret eleştirilmeye başlandı. Hatta Libya gezisi için mecliste Erbakan hakkında gensoru verildi ancak kabul görmedi.
“İrtica” Tehlikesi Var!
23 Ekim 1996'da meydana çıkan Aczimendilerle işin boyutu başka yöne kaydırıldı. 2 ay sonra da Fadime Şahin olayı patlak verdi. Aczimendilerin lideri Müslüm Gündüz Fadime Şahin'le bir evde basıldı. Operasyon ise adeta canlı yayınlandı. Medyada bu olay günlerce tartışılırken dindar insanlar töhmet altında bırakıldı. Sonrasında ise sahte şeyh Ali Kalkancı televizyonlara çıktı. Tabii o da operasyonlara dahil edildi.
3 Kasım'da meydana gelen Susurluk kazası ve Erbakan'ın bu olay için 'fasa fiso' demesi kendisini siyasi anlamda etkiledi. Bu olayın ardından İçişleri Bakanı Mehmet Ağar istifa etti, yerine Meral Akşener getirildi.
Tarih 7 Aralık'ı gösterirken Ankara DGM savcısı Nuh Mete Yüksel, Başbakan Erbakan, Çalışma Bakanı Necati Çelik ile bazı milletvekilleri hakkında suç duyurusuna bulundu.
Apoletli “Siviller” Tepki Gösteriyor!
10 Aralık'ta toplanan Rektörler Komitesi yayınladığı deklarasyonda, hükümete Susurluk ve basına baskı konusunda sert uyarılarda bulundu. Deklarasyonu YÖK Başkanı Kemal Gürüz okudu.
2 hafta sonra ise, oluşan kaygan siyasi zeminde DYP'li bazı vekiller istifa ederek Hüsamettin Cindoruk liderliğinde Demokratik Türkiye Partisini Kurdu.
İftar Yemeği
11 Ocak 1997'de "Meşhur İftar" yemeği gerçekleşti. Medyada da art arda çıkan "Taksim'e cami", "Ayasofya ibadete açılacak", "500 tarikat 5 bin şeyh", "Defileler yasaklanıyor" gibi manşetler askeri adeta “göreve” çağırıyordu. Bu olaylar üzerine yüksek rütbeli subaylar Gölcük'te “irtica” toplantısı gerçekleştirdi. Gazetelerde bu toplantıyı orgeneral rütbesindeki 9 komutanın 72 saat boyunca üst üste toplantı yaptı şeklinde duyurdu.
Tarihi MGK'ya 1 ay kala artık manşetler iyice irtica haberleriyle süsleniyordu. 30 Ocak gecesi Sincan Belediyesi'nin düzenlediği ve İran Büyükelçisi Ali Rıza Bugheri'nin de katıldığı Kudüs Gecesi düzenlendi. Gecede oynanan tiyatro oyunu, duvarları süsleyen Filistinli şehitlerin posterleri ve direniş hareketlerinin flamaları manşetlere taşındı.
Ertesi gün önce Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Siyasi Partiler Kanununa aykırı davrandığı için RP'yi uyardı. Ardından dönemin başsavcısı Vural Savaş Erbakan'ın ülkeyi iç savaşa sürüklediğini ileri sürdü.
Siyasilerin Karşılıklı Demeçleri
Şubat ayının başlarında dönemin ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz "Türkiye kaosa gidiyor. Güçbirliği yapmaya hazırız." açıklaması yaparken, Cindoruk "RP düzeni silahla değiştirecek" beyanını verdi.
Başbakan Erbakan karşılığında "Ordu da, Demirel de bizden çok memnun" dedi ancak 5 Şubat'ta Demirel'in gönderdiği uyarı mektubu her şeyi özetliyordu.
28 Şubat günü ise gazetelerin günlerdir birinci sayfalarında işaret ettiği tarihi MGK toplantısı yapıldı.
Alınan karalar hükümete bildirildi, laiklik konusunda yasaların uygulanması istendi. Başbakan Erbakan 5 günlük direncin ardından kararların altına imza attı.
MGK kararlarını uygulama komitesi kurularak ülke çapında “irticacı avı” başlatıldı.
Başörtüsü Yasağı
Önce üniversitelerde ardından imam hatip okullarında başörtüsü yasağı başlatıldı. İslami vakıf ve dernekler, yayın organları çeşitli baskılara maruz kaldı. Kesintisiz eğitim ile imam hatip okullarının orta kısmı kapatıldı; Kur’an kursları ile ilgili düzenleme ile çocukların Kur’an öğrenmesinin önüne geçildi.
Bütün kamu alanlarında da başörtüsü yasaklandı; binlerce memur işinden oldu. Binlerce öğrenci okullarından atıldı.
Darbe sürecine karşı başta İstanbul’da olmak üzere tüm Türkiye’de başlatılan protesto eylemlerine sert müdahalelerde bulunuldu. Çok sayıda gözaltı ve tutuklamalar oldu.
BİN YIL
28 Şubat döneminin Genelkurmay Başkanı olan İsmail Hakkı Karadayı’dan sonra Genelkurmay Başkanı olan Hüseyin Kıvrıkoğlu, 28 Şubat'ın bin yıl süreceğini söyledi.
HABERE YORUM KAT