28 Şubat Davası Hakkında Basın Açıklaması
Bugün başlayan 28 Şubat Davası için Ankara Adliyesi önünde Özgür-Der tarafından basın açıklaması yapıldı.
HAKSÖZ-HABER
28 Şubat dönemine ilişkin, 103 sanığın, "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren devirmeye, düşürmeye iştirak" suçundan yargılanacağı davanın ilk celsesi, bugün saat 10.00'da Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlandı. Ankara Adliyesi önünde Özgür-Der tarafından basın açıklaması gerçekleştirildi.
Eylemde okunan basın açıklamasında tarihe kara bir leke olarak düşen 28 Şubat darbesinin bugün başlayan davasında sorumlu kişilerin gerekli cezaları alacağının ümit edildiği ifade edildi. Ayrıca Süleyman Demirel gibi baş aktörlerinde dava sürecine dahil edilmesi gerektiği belirtilen açıklamada ayrıca 28 Şubat sürecinde yaşanan mağduriyetlerin bir an önce giderilmesi gerektiği vurgulandı.
Eylem sırasında “28 şubat zorbalığının failleri ve tüm işbirlikçileri cezalandırılsın!", “Darbeci Yargılanırken mağdurlar neden içerde?”, “28 Şubatı halk mahkum etti sıra yargıda!”, “28 Şubat hukuksuzluğunun mağdurlarına özgürlük!” yazılı dövizlerin taşındığı eylemde “Paşaların Tankı Susturamaz Halkı!”"İslami Hareket Engellenemez!"" Darbeci Paşalar Hesap verecek!" sloganları atıldı.
Özgür-Der yönetim kurulu üyesi İrfan Öndaş'ın yapmış olduğu Basın Açıklaması tam metni;
Silahlı Bürokrasi tarafından bütün bir ülkeyi ablukaya altına almak, toplumsal kesimleri resmi ideolojinin elinde rehin tutmak, insanlık onuruna, akıl ve mantık ilkelerine deli gömleği giydirmek üzere devlet çeteleri tarafından organize edilen 28 Şubat darbe süreci insanlık tarihine kara bir leke olarak geçmiştir.
Bugün, işte bu İnsan onurunu ayaklar altına alan, adalete ve özgürlüğe düşman, silahlı cuntanın faillerinin yargılandığı davanın ilk duruşması görülüyor. Bizler, bu davanın sonucunda, darbe süresince yapılan zulüm, baskı ve dayatmaları yapanların gereken cezaları alacaklarını umuyoruz.
Bununla birlikte, darbe sürecinin “Kudretli Paşası” Genel Kurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ile darbecilere sivil alanda en büyük desteği veren ve milyonlarca insanın mağduriyetine neden olan dönemin Cumhurbaşkanı darbe sever Süleyman Demirel gibi baş aktörlerin de bu davada yargılanmasını da talep ediyoruz. Arjantin’de binlerce insanı katleden diktatör Pinochet’in yaşına değil, yaptığı insanlık dışı icraatlarına bakarak mahkeme önüne çıkaran ve zulmettiği binlerce masum insanın hakkını soran mahkeme ve savcıların dirayeti gibi bir örnekliğin bu davada da gösterileceğini umuyoruz.
Faillerince son derece çirkin bir biçimde “1000 yıl sürecek” kibriyle savunulan bu karanlık girişimin değil bin, on yıl bile sürdürülememiş olması darbeci azgınlığın hukuksuzluğunu ve tabansızlığını net biçimde ortaya koyan bir göstergedir. İslami kimlik ve taleplere duydukları derin öfkeyi açık, sistematik ve vahşi bir militarist dayatma şeklinde dışa vuran kadroların halkı korkutma, sindirme ve istedikleri doğrultuda yönlendirme hesaplarının bir kere daha iflas etmiş olması ve darbecilerin yargılanması şüphesiz çok sevindirici bir tablo sunmaktadır. Ne var ki, tabloya yansıyan başka görüntülerin de varlığı görmezden gelinemez.
Bugün gelinen noktada, malum süreçte tüm devlet mekanizmasını ve toplumu olduğu gibi yargıyı da baskı ve tehditle kontrol altına aldıkları anlaşılmış bulunan ve bundan ötürü de kendilerinden mahkemede hesap sorulan darbecilerin icraatları her yönüyle tartışılmakta, soruşturulmaktadır. Ne var ki, buna karşın aynı aktörlerin yol açtıkları mağduriyetlerin hala gündeme gelmemesi ise büyük bir eksiklik ve haksızlık teşkil etmektedir.
Salih Mirzabeyoğlu, Sivas, Kamhi, İslami Hareket, Selam, Malatyalılar vb. pek çok davada verilmiş kararlar nedeniyle yıllardır cezaevinde tutulan ve aynı şekilde bu davalarda isimleri geçtiği için ülke dışında yaşamaya mecbur tutulan pek çok kişinin darbecilerin hukuksuzluğunun mağdurları oldukları bugün her açıdan anlaşılmış, açıklığa kavuşmuştur. Ne var ki, uzun bir zamandır bu konuyla ilgili tartışmalar sürmesine rağmen, hala bu mağduriyetleri sonlandırma adına yargı bazında somut bir adım atılmamıştır.
Oysa sürecin en önemli sütunlarından biri olan “yargı brifingleri” konusunun halen yürütülmekte olan 28 Şubat davasının en somut konularından birini teşkil etmesine rağmen, aynı yargı mekanizmasının yol açtığı mağduriyetlerin gündeme gelmemesi büyük bir çelişki demektir. Şu hususun altını çiziyoruz: Eğer brifing hukuka uygunsa, soruşturmaya konu olması yanlıştır; yok hukuksuz olduğu kabul ediliyorsa, o zaman buna bağlı olarak yaşatılan mağduriyetlerin telafisi için çaba göstermemek hukuksuzluktur, adaletsizliktir.
Sonuç olarak, müdahili olma talebimizin de olduğu 28 Şubat davasının darbeci aktörlerinin insanlık onurunu ve İslami Kimliğimizi hiçe sayan uygulamalarından dolayı hak ettiklerini düşündüğümüz gereken cezaları almalarını ve o dönemde hukuk dışı yöntem ve dayatmalarla haklarında açılmış soruşturma ve yürütülmüş yargılamalar neticesinde mağduriyetleri hala sürmekte olan kişilerle ilgili olarak acilen yeniden yargılama yolunun açılmasını talep ediyoruz.
HABERE YORUM KAT