28 Şubat...
Şair İsmet Özel’in gördüğü gibi sadece takvimlerden bir yaprak olarak görülmemesi gereken bir gün…
Yaşadıkları ülke kimliklerine anlam katan halk iradesinin işlevsizleştirildiği süreç…
Egemenlerin tekebbürlerinin zirveyi gösterdiği anlar…
Ülke kaynaklarının “layüs’el” rantiyecilere peşkeş çekildiği günler…
Ülkede “insana hayata ve eşyaya karşı ben sorumluyum” endişesini taşıyıp, omurgalı duruşu ibadet bilen her bir ferdin yara aldığı dönem…
İlahi bir incelikle örülmüş, saf dünyalarına halel getirmesin diye çocuklarımıza anlatmakta yer yer tereddüt edebileceğimiz ama bir şekilde tarihin hakkaniyeti seslendiren damarından hissedecekleri zemheri süreçlerin belki de son halkası olarak temenni ettiğimiz tarih…
“Hakikati inkar etme” zihin yapısı üzerine kurulu bir dünyayı “öteki” kabul ettikleri herkese dayatma hesaplarının meşru gerekçelere dayandırıldığı bir süreç…
Özgürlük teraneleriyle, yıllardır cilalanmış söylemlerle kitleleri manipüle etmede mahir kimi sendikaların, STK’ların, partilerin, İslami şiarlara karşı bir süreci provakatif bir ruh haliyle alkışlama yarışına girdikleri dönem…
Kendilerini ülkenin tek meşru sahipleri görme iddiasında olan güç odaklarının ülke insanını tektipleştirme geleneğini sürdürme isteğinin bir tezahürü olan tarihsel bir kırılma…
Gazetecilerin andıçlandığı, sermaye ve emeğin kategorize edilerek İslami hassasiyeti olan bazı sermaye gruplarının “yeşil sermaye” adı altında linç edildiği, ambargo gördüğü, yargı mensuplarına brifinglerin verildiği, hukukun siyasallaştığı bulanık bir süreç…
27 mayıslarda, 12 martlarda ve 12 eylüllerde olduğu gibi onbinlerce insanın fişlenerek psikolojik bir atmosfer ve zeminin oluşturulduğu talihsiz bir milad…
Allah’ın muradına uygun bir yaşam endişesiyle okumayı, düşünmeyi, üretmeyi hedefleyen çabaların ve imkanların önüne set çekilen bir süreç…
Unutulmamalı ki, toplumsal yaşamda gayr-ı tabii süreçlerde mühteris ruhlar, sindirmek istedikleri yığınları süreç içerisinde tebalaştırıp nesneleştirerek, kendi nefsani imparatorluklarını tahkimleştirmeyi başarabilmektedirler…
İslami değer / dinamik ve sembolleri / şiarları yıpratma merkezli uygun figürlerin ve şarlatanların üretildiği süreç…
Ali Kalkancı’ların, Fadime Şahin’lerin, Müslüm Gündüz’lerin, Çevik Bir’lerin, Mesut Yılmaz’ların, Kemal Alemdaroğlu vs.. lerin isimlerini duymak zorunda olduğumuz, enfeksiyonları kapma riskleri taşıdığımız, hava kirlilikleriyle hatırladığımız talihsiz bir kış günü…
İffetli kızlarımıza reva görülen onursuz ikna odaları mantığının müsebbibi süreç…
İnancını ve kutsallarını kuşatabilme iredesini gösteremeyen Müslümanların ehlileşmesini tetikleyen riskli bir zeminin arka planı…
Binaenaleyh:28 şubat beşerin ürünü bir süreç... beşeri kararlar… beşeri hesaplar… Ve 12 yıl sonra “Ergenekon” bir ürün olarak kokuverdi…
Her hesabın üstünde bir hesap vardır… Her kaderin üstünde bir kader vardır… Ve Allah Büyüktür…
YAZIYA YORUM KAT