23 Haziran İBB Seçimi ve DSP’nin Değişen Tutumu
Yazısında yenilenmesi kararı alınan İBB seçimlerine gidilen yolda DSP’nin tutumunda gözlenen değişimi mercek altına alan Rasim Bolbol, DSP’nin bugünkü tutumu ile 31 Mart’taki tutumunu karşılaştırarak ortaya çıkan ilkesizliğe dikkat çekmiş.
Rasim Bolbol’un Yeni Akit’te yayımlanan yazısını (16 Mayıs 2019) ilginize sunuyoruz:
İmamoğlu, Yoksa DSP Genel Başkanı’nı da mı Tehdit Etti?
İstanbul’da 31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerde Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu’nun oylarının birbirine çok yakın seyretmesi, sonuca etki etme potansiyeli bulunan küçük partilerin 23 Haziran’da alacağı pozisyonu da fazlasıyla önemli hale getirdi.
Hatırlarsanız, tekrar sayımların ardından Yıldırım ile İmamoğlu arasındaki fark, 13 bin 729 olarak açıklanmıştı. 24’ü bağımsız 32 adayın yarıştığı seçimde bu iki aday dışındaki isimler ise toplam 224 bin 37 oy almıştı. (Bu, az-buz bir rakam değil, zira Yıldırım ile İmamoğlu arasındaki farkın tam 16 katına denk geliyor.)
¥
Her şeyin pamuk ipliğine bağlı olduğu İstanbul’da şu ana kadar 4 ismin adaylıktan çekildiğini görüyoruz. Bunlar Demokratik Sol Parti’nin adayı Muammer Aydın, Türkiye Komünist Partisi’nin adayı Zehra Güner Karaoğlu, Emekçi Hareket Partisi’nin desteğiyle bağımsız aday olarak yarışan Özge Akman ve bağımsız aday Aysel Tekerek. Toplam oyları 45 bin civarında olan bu 4 isim de Ekrem İmamoğlu lehine bir tavır takındı.
31 Mart’ta aldığı 103 bin oyla İstanbul’da üçüncülüğü elde eden Saadet Partisi seçimlere kendi adayı Necdet Gökçınar’la katılma kararı alırken, yaklaşık 22 bin oy alan Demokrat Parti ile 27 bin dolayında oyu bulunan Haydar Baş’ın genel başkanı olduğu Bağımsız Türkiye Partisi’nden ise henüz bir ses çıkmadı.
¥
Bu tabloya baktığımızda kararı bizi en çok şaşırtan parti hiç şüphesiz DSP. Evet, 31 Mart’ta İstanbul’da büyükşehir bazında 31 bin oy alan DSP, 23 Haziran için aday göstermeyerek CHP’ye adeta can suyu oldu.
Halbuki DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, seçimlerin yenilenmesi kararının ardından, “Destek için kapımızda yatıp kalkıyorlar” dediği CHP yönetimine hiç umut vermemişti.
Malumlarınız olduğu üzere, bu iki parti zaten 31 Mart öncesinde de birbirini yemişti.
Anımsayın, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “Tayyip Erdoğan’a göz kırpıyor” dediği DSP Genel Başkanı Önder Aksakal’ı Bülent Ecevit’in ve Atatürk’ün kemiklerini sızlatmakla itham etmiş, Aksakal ise Özel’e cevaben CHP’yi “Atatürk istismarcısı” ve “Atatürk pazarlamacısı” olarak nitelendirmişti.
Evet, Aksakal’a göre CHP’nin istikameti belli değildi, çizgisi kayan bu parti omurgasızlaşmıştı.
CHP’liler hem çapsız, hem itici, hem kavgacı, hem de çıkarcıydılar.
¥
İşte, partisinin 23 Haziran’daki pozisyonunun ne olacağı sorulduğunda “Adaylar son olarak 3 Haziran’da YSK’ya bildirilecek. Dolayısıyla bizim bir acelemiz yok. Önümüzde daha 20 gün var” diyerek bir süre daha top çevireceklerini ihsas ettiren Önder Aksakal, bu sözlerinin hemen bir gün sonrasında, yani 12 Mayıs’ta CHP’ye destek kararı aldı. Üstelik, 31 Mart öncesinde Ekrem İmamoğlu’na “Çakma imam”, “Önce kayınbiraderinin AK Parti adaylığını bu millete izah et. Kendi ailesinin bile oy vermeyeceği birine Atatürkçüler ve Cumhuriyet yanlıları asla destek vermeyecek” dediğini unutup İmamoğlu’nun İstanbul’un seçilmiş belediye başkanı olduğunu yumurtladı.
Görünen o ki, 31 Mart öncesinde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘acz içinde’ olduğunu ifade eden Önder Aksakal, CHP’yi bu “acziyet”ten kurtarmanın derdine düşmüş.
Peki bu gayretin sebebi ne olabilir? Aksakal, niçin evvelce “CHP kimliğiyle ilgisi yok” dediği İmamoğlu’na bugün ilgi duymaktadır? Yoksa buna mecbur mu bırakılmıştır?
Hadi daha açık soralım: DSP tarafından son seçimlerde Avcılar Belediye Başkanlığı’na aday gösterilen eski CHP’li Handan Toprak Benli’yi “Sana son uyarımdır, adaylıktan çekil” diye tehdit eden Ekrem İmamoğlu, DSP Genel Başkanı’nı da mı tehdit etmiştir?
Bu tuhaflıklar “Siyasetin cilveleri işte” ya da “Dün dündür bugün bugün” denilerek geçiştirilecek tuhaflıklar değil.
Bakalım altından ne gibi pislikler çıkacak.
HABERE YORUM KAT