22 Temmuz ve Kürt sorunu
Belki önce Kürt sorunu ile ne kastettiğimi bir kez daha hatırlatmamda yarar var: Benim sözlüğümde Kürt sorunu, Türkiye'nin kendini Kürt sayan yurttaşlarının dil ve kültürlerini serbestçe yaşamalarının, kendilerine özgü dertlerini özgürce ifade edebilmelerinin bastırılması sorunudur.
Kürt sorununun, sorun olmaktan çıkmasının birinci şartı da, özgürlükçü ve çoğulcu demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşmesidir.
22 Temmuz seçim sonuçlarının Türkiye'nin bir numaralı sorunu olan Kürt sorunu açısından kuşkusuz iki önemli sonucu var: İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) bölgenin açık ara birinci partisi konumunu kazanması ve Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) bağımsız adaylar yoluyla yüzde 10 barajını aşarak parlamentoda grup kurması. Her iki sonucun da Türkiye'nin Kürt sorununu aşacağına dair büyük umut uyandıran iki önemli gelişme olduğuna kuşku yok.
Kürtlerin nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu bölgelerde (bir hesaba göre % 55 dolayında) Türkiye ortalamasının da üzerinde oy alması, AKP'nin artık Türkiye'nin bütününü kucaklayan bir siyasi parti olduğunu gösteriyor. Artık kendini Kürt sayan yurttaşlarımızın da birinci partisi olan AKP, bu başarısıyla ne kadar övünse azdır; Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü temsil ettiğini söylemekte yerden göğe kadar da haklıdır. Sözde değil özde de Türkiye'nin birlik ve bütünlüğüne bağlı olanların AKP iktidarının değerini bilmeleri gerekir.
AKP, Güneydoğu ve Doğu'da bu başarıyı nasıl sağladı? Benim yazılan ve söylenenlere bakarak görebildiğim kadarıyla şu nedenlerle: 1) Simgesel de olsa Kürt kimliğinin resmen tanınması anlamına gelen adımlar atıldı: Kürtçe eğitim ve yayın üzerindeki yasaklar kalktı. 2) Sosyo - ekonomik alanda önemli iyileştirmeler sağlandı: Binden fazla köye su götürüldü, yüzlerce yeni okul açıldı, okul kitapları ücretsiz olarak dağıtıldı, yoksul ailelere eğitim yardımı yapıldı, görece ucuz toplu konutlar inşa edildi, tarımsal yardımlar arttırıldı... 3) AKP bütün Anadolu'nun olduğu gibi bölgenin de girişimci sınıflarının temsilciliğini üstlendi. 4) İslami cemaatler ve güçlü aşiretler esas olarak AKP'ye destek verdiler. 5) Belki bütün bunlardan daha önemli olarak, bölge insanı şiddetten yaka silkti ve bölgeyi şiddetten kurtarıp, savaştan uzak tutarak kalkınmaya hız vereceğini umduğu partiye yöneldi.
Yeni kurulan ikinci Erdoğan hükümeti, tuttuğu yolda ilerler; bütün ülkeye vaad ettiği özgürlük ve barış içinde kalkınma hamlesini bölgeye de yayarsa, uzak olmayan bir gelecekte Kürt sorunu, ülkenin ana sorunu olmaktan çıkar. Ülkenin birlik ve bütünlüğüne sözde değil özde bağlı olan herkes 60. hükümete bu yolda vargücüyle destek olmalı.
Daha önceki seçimlerde bölgenin birinci partisi durumunda olan DTP, bu seçimde AKP'nin gerisine düştü ve oyların (bir hesaba göre) ancak dörtte birini toplayabildi. Bağımsız adayları seçtirebilmenin güçlükleri yanında, adayların niteliğinin de bu gerilemede payı olduğuna dikkat çekiliyor. Ne var ki, DTP'nin artık TBMM'de temsil ediliyor oluşu ve bugüne kadar sergilediği sağduyulu ve mantıklı tavır, Türkiye'nin Kürt sorununu aşma yoluna girdiğine dair ikinci büyük işaret.
Türk demokrasisi İslamcı akıma demokratik sürecin kapılarını açık tutarak, zaman içinde evrim geçirip ahlak ve kültürde muhafazakar, ama ekonomi ve siyasette liberal, kendi deyişiyle "Muhafazakar Demokrat" parti haline gelmesini sağladı. Türk demokrasisi çok gecikmeyle de olsa, Kürt kimliğiyle politika yapanlara demokratik sürecin kapılarını açıyor. Önce yerel yönetimlerde iktidara gelmelerine kapı açıldı; şimdi de parlamentoya girmeleri mümkün oldu. DTP grubu, toplumun genel kanılarına ve eğilimlerine uymayan beyanlarda bulunabilir, tavırlar takınabilir... Bunlar için elbette eleştirilmelidir. Ama sürece katıldığı ölçüde DTP, demokrasinin yerleşmesine, dolayısıyla şiddetin son bulmasına katkıda bulunacaktır. Dışlanmadığı ölçüde DTP, PKK'nın anlamsız ve etkisiz hale gelmesine yardımcı olacak; şu veya bu amaca hizmet imkanı "İmralı"nın elinden çıkacaktır.
Zaman Gazetesi
YAZIYA YORUM KAT