2024, Filistin karşıtı sansürün ve aktif sanat isyanının yaşandığı bir yıl oldu
12 ay boyunca dünyanın dört bir yanındaki sanatçılar ve sanat çalışanları Filistin'le dayanışma içinde ve baskılara karşı durdular.
Hannah Bouattia’nın al-Jazeera’de yayınlanan yazısı Haksöz-Haber tarafından tercüme edilmiştir.
Sanatçılar için, İsrail'in Gazze'de resmi rakamlara göre 45,000'den fazla, gerçekçi tahminlere göre ise 220,000'den fazla Filistinliyi öldürdüğü soykırımı düşünmeden geçtiğimiz yılı değerlendirmek zordur.
Sanat, hayatlarımızın, kimliklerimizin ve kültürümüzün her yönünü zenginleştirdiği için keyif alınması gereken bir şey olsa da, aynı zamanda mücadelenin de merkezinde yer alır. Sanat güçlüdür, ortak bir dili paylaşmasak bile dünyanın dört bir yanındaki insanlarla duygu ve hikâyelerimizi paylaşmamızı sağlar. İsrail bunu biliyor ve bu yüzden Gazze'nin korkunç gerçekliği hakkında mesajlar iletmek için yeteneği ve tutkusu olan herkesi hedef alıyor.
Gerçekten de İsrail, sadece kendi halkına değil, adaletsizliğe karşı mücadele eden herkese ilham veren Filistinlileri ortadan kaldırmayı daha geniş kapsamlı etnik temizlik stratejisinin bir taktiği haline getirmiş görünüyor.
Ressamlar, çizerler, şairler, fotoğrafçılar, yazarlar, tasarımcılar... pek çok yetenekli Filistinli çoktan öldürüldü. Onların unutulmamasını sağlamak bizim temel görevimizdir. Onlar birer sayı değildirler ve yaptıkları işler her zaman hatırlanmalıdır.
İnsanlara, İsrail hava saldırısında iki çocuğuyla birlikte öldürülen 39 yaşındaki ressam, şair ve roman yazarı Heba Zagout'tan bahsetmeliyiz. Filistinli kadınları ve Kudüs'ün kutsal mekânlarını resmettiği zengin tabloları onun “dış dünyaya” seslenme biçimiydi.
Ünlü ressam ve sanat eğitmeni Fathi Ghaben'in, Filistin direnişini yansıtan güzel eserlerinin herkes tarafından görülmesi gerektiğini söylemeliyiz.
Gazze İslam Üniversitesi'nde ders veren, Gazze'nin en parlak yazarlarından ve öğretmenlerinden biri olan Refaat Alareer'in sözlerini öğretmeliyiz.
İsrail'in Jabalia mülteci kampına düzenlediği hava saldırısında hayatını kaybeden Mahasen al-Khatib'in sanatındaki güzellikten bahsetmeliyiz. Son illüstrasyonunda, İsrail'in El Aksa Hastanesi yerleşkesine düzenlediği saldırıda yanarak ölen 19 yaşındaki Şaban El Dalu'yu onurlandırdı.
Yazar Yousef Dawwas, romancı Noor al-din Hajjaj, şair Muhamed Ahmed, tasarımcı Walaa al-Faranji ve fotoğrafçı Majd Arandas'ı da dünyaya hatırlatmalıyız.
Bununla birlikte, onların hikâyelerinin ve eserlerinin silinmemesini sağlamak, nerede olursak olalım harekete geçmemiz gerektiği anlamına da gelmektedir. Bu şehitleri onurlandırmak ve sanatlarını kutlamak sözlerin ötesine geçmemizi gerektiriyor.
Sanat dünyasından bazıları bunu zaten biliyor. Sanat alanlarındaki direnişe katıldılar ve İsrail'in işlediği suçların kendi platformlarında kınanmasını sağladılar. Geçtiğimiz yıl boyunca pek çok dayanışma ve destek eylemi gerçekleşti.
Londra'daki Barbican Centre, şubat ayında Hintli yazar Pankaj Mishra'nın Filistin'deki soykırımla ilgili konferansını iptal ettiğinde, sanat koleksiyoncuları Lorenzo Legarda Leviste ve Fahad Mayet, Loretta Pettway'in sanat eserini merkezin galerisinden geri çekti.
“Kurumsal şiddete karşı durmak ve ardından şeffaflık ve hesap verebilirlik talep etmek hepimizin görevidir... Binaların içinde gerçekleştirdikleri sansürü, baskıyı ve ırkçılığı asla kabul etmeyeceğiz” diye yazdılar.
Mart ayında Mısırlı görsel sanatçı Mohamed Abla, Alman hükümetinin İsrail soykırımındaki suç ortaklığını protesto etmek için Almanya'nın Goethe Enstitüsü tarafından üstün sanatsal başarı için verilen Goethe Madalyasını iade etti.
Mohamed Abla, Gazze ile dayanışma için ödülü geri vermiş ve diğer sanatçıları harekete geçmeye çağırmıştı
Nisan ayında Venedik Bienali'nin açılışından önce, aralarında Bienal'in önceki katılımcıları ve prestijli ödül sahiplerinin de bulunduğu dünyanın dört bir yanından 24,000'den fazla sanatçı, organizatörleri İsrail'i etkinlikten dışlamaya çağıran bir açık mektup imzaladı. İsrailli bir sanatçı sonunda sergisini açmamaya karar verdi.
Eylül ayında Pulitzer ödüllü yazar Jhumpa Lahiri, New York'taki Noguchi Müzesi'nin Filistinli kefiye şalları taktıkları gerekçesiyle üç çalışanını işten çıkarmasının ardından müzenin ödülünü kabul etmeyi reddetti.
New York'taki Noguchi Müzesi, güncellenen kıyafet yönetmeliğini ihlal eden üç çalışanını işten çıkardığını açıklamıştı.
Bu ayın başlarında, prestijli Turner ödülünü alan sanatçı Jasleen Kaur, kabul konuşmasını soykırımı kınamak, özgür bir Filistin, silah ambargosu ve Filistinlilerle dayanışma çağrısında bulunmak için kullandı. Etkinliğin düzenlendiği Londra'daki Tate Britain'in önünde protesto gösterisi düzenleyenlerle dayanışma içinde olduğunu belirten Tate Britain, İsrail hükümetiyle bağlantılı fon ve projelerden el çekilmesi çağrısında bulundu.
“Dışarıdaki protestocuların çağrılarına ses olmak istiyorum. Sanatçılardan, kültür çalışanlarından, Tate personelinden ve öğrencilerden oluşan bu protestoya katılıyorum,” dedi Kaur. “Bu radikal bir talep değil, bu protesto bir sanatçının kariyeri ya da güvenliği için risk oluşturmamalı.”
Bu dayanışma eylemlerine rağmen, Filistin'le ilgili sanata yönelik acımasız sansür, ihmal, baskı ve cadı avı geçtiğimiz 12 ay boyunca azalmadı.
Ocak ayında Indiana Üniversitesi sanat müzesi Filistinli sanatçı Samia Halaby'nin sergisini iptal etti.
Indiana Üniversitesi'nde yüksek lisans yapan Samia Halaby: “Burada söz konusu olan açıkça benim ifade özgürlüğümdür”
Mayıs ayında Colorado'daki Vail kasabası, Filistinlilerin durumunu Amerikan yerlilerinin durumuna benzeten Amerikan yerlisi sanatçı Danielle SeeWalker'ın misafir sanatçı programını iptal etti.
Temmuz ayında Kraliyet Sanat Akademisi, İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşıyla ilgili oldukları gerekçesiyle Genç Sanatçılar Yaz Sergisi'nden iki sanat eserini kaldırdı. Bu karar, İsrail yanlısı İngiliz Yahudileri Temsilciler Kurulu'nun sanat eserleriyle ilgili bir mektup göndermesinin ardından geldi.
Kasım ayında Hamburg'daki Altonale Festivali, Gazze'deki çocuklar tarafından oluşturulan sanat eserlerinden oluşan bir sergiyi, sosyal medyada yapılan eleştirilerin ardından iptal etti.
Bunlar, Filistin sanatının ve Filistin ile dayanışmalarını dile getiren sanatçıların, geçtiğimiz yıl karşılaştıkları büyük sansürün sadece birkaç örneğidir. Kültürel alanlardaki susturma ve aklama kurumsal düzeyde de gerçekleşmiştir.
Birleşik Krallık'ta İngiltere Sanat Konseyi (ACE) sanat kurumlarını “siyasi açıklamaların” fon anlaşmalarını olumsuz etkileyebileceği konusunda uyardı. İşçi sendikası Equity'nin, Bilgi Edinme Özgürlüğü talebi üzerine ortaya çıkan bu durum, İngiltere Sanat Konseyi ile Medya, Kültür ve Spor Bakanlığı'nın (DMCS) “İsrail-Gazze çatışmasına ilişkin itibar riski” konusunda bir araya geldiğini de gösterdi.
Bazıları, 2022'de Rusya'nın işgalinden sonra Ukrayna ile dayanışma içinde olduğunu açıkça ifade eden İngiltere Sanat Konseyi'nin eylemlerindeki çelişkinin altını çizdi. Ancak Gazze'deki katliamı ele alırken bariz bir çifte standart sergileyen sadece ACE değil.
Filistinli sanatçı Basma Alsharif, “Kof Neoliberal Sanat Dünyası’na” yazdığı mektupta kurumsal ikiyüzlülüğü mükemmel bir şekilde ifade etti.
Alsharif şöyle yazmıştır: “Umarım bu soykırım sizi iyi bulur. (duyarsızlık ya da ironik bir yaklaşımı işaret etmek için kullanılan bir ifadedir). Bugünlerde tam olarak ne yapıyorsun? Bir açıklama yazmak neden aylarınızı aldı, tabi eğer yazdıysanız? Neden sadece kapanmadınız? Neden Rusya'ya yaptığınız gibi, Apartheid Güney Afrika'sına yaptığınız gibi İsrail'i boykot edemiyorsunuz? Dışarıdaki bildirilerin sayısını gördünüz mü? Açık mektupları? Grev çağrılarını? Günahlarınızın kefaretini ödemek için kaç tane hashtag kullanmanız gerektiğine karar verdiniz?”
Gazze'deki soykırıma kayıtsız kalmanın hiçbir mazereti olamaz. Filistin halkı yok edilmekle karşı karşıyadır ve onlara karşı sorumluluğumuz, hükümetlerimiz, kurumlarımız ve endüstrimiz İsrail'le bağlarını koparmadan, işlediği suçlara karşı ses çıkaranları susturmayı bırakmadan ve Filistin'in kurtuluşuna kendini adamadan rahat yüzü görmemelerini sağlamaktır.
Sanat dünyasındaki herkesi - ki bunların bir kısmı Kaur'a ödül verildiğinde Tate'in dışındaki protestoda çok canlı bir şekilde temsil edilmişti - Amerikalı yazar James Baldwin'in sözlerini hatırlamaya çağırıyorum:
“O halde sanatçının kesin rolü, bu karanlığı aydınlatmak, bu uçsuz bucaksız ormandaki yolları alevlendirmektir; öyle ki tüm bunları yaparken, dünyayı daha insani bir yer haline getirmek olan amacını gözden kaçırmayalım.”
Devletler ve kurumları, dayanışma ifadelerimizi bastırmak için fon ve platform mücadelesini kullanabilirler, ancak nihayetinde kazanamayacaklar. Kişisel ve profesyonel kazançları için taviz verenler kendilerini bu hareketin yok edilebileceğine ve meselenin unutulacağına ikna etmeye çalışabilirler, ancak Filistin özgür olana kadar - ve bu gerçekleşecek - notlarımızı tutuyoruz, yokluğunuzu not ediyoruz, İsrail'in Gazze'deki soykırımına ilişkin sessizliği görüyoruz/duyuyoruz. Tarihin doğru tarafında durmak için halen çok geç değil.
Mutlu bir yeni yıl ancak Filistinliler ve zulme uğrayan herkes özgür olduğunda mümkün olacaktır.
*Hannah Bouattia, Londra'da yaşayan bir sanat eleştirmeni, sanatçı ve eczacıdır.
HABERE YORUM KAT