1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. “2016’nın Unutulan Savaşı: Ukrayna”
“2016’nın Unutulan Savaşı: Ukrayna”

“2016’nın Unutulan Savaşı: Ukrayna”

Hızla değişen dünya gündemi, Avrupa’nın yanı başında cereyan eden Ukrayna krizinin unutulmasına neden olsa da Ukrayna-Rusya cephesinde sular tam olarak durulmuş değil. Peki, risk ve ihtimaller neler?

28 Ocak 2017 Cumartesi 00:25A+A-

2016’nın Unutulan Savaşı: Ukrayna

Halit Gülşen / Al Jazeera

Son yıllarda dünya gündeminin çok hızlı bir şekilde değişmesi, bazı bölgelerde devam eden ve milyonlarca kişiyi etkileyen çatışma ve savaşların gündemde yeterince yer bul(a)mamasına neden oldu. ABD-Rusya arasında yeniden Soğuk Savaş çanlarının çalmaya başlaması, DEAŞ terörünün Avrupa’ya yayılması ve bitmeyen Suriye savaşı gibi dünya gündemini meşgul eden ana sorunlar, Avrupa’nın hemen yanı başında devam eden bir savaşın gözlerden ırak kalmasına neden oldu.

Ukrayna’nın doğusunda Rusya destekli gruplar ile hükümet güçleri arasında 2016’da yaşanan çatışmalarda resmi rakamlara göre 217 Ukrayna askeri öldü, bin 282’si ise yaralandı. Ülkenin doğusundaki Donetsk ve Luhansk merkezli alanda iki yılı aşkın süredir devam eden düşük yoğunluklu savaşta sivillerin de dahil olduğu 10 bine yakın kişi hayatını kaybetti. Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin, Ukrayna’daki insan hakları ile ilgili yayınlanan 16. raporuna göre, ülkenin doğusunda şu ana kadar 9 bin 758 kişinin öldü, 22 bin 779 kişi ise yaralandı. Ayrıca 1 milyondan fazla kişi savaş nedeniyle yerinden edildi.

Savaşın yeni yılda şiddetlenebileceğine dair önemli veriler mevcut. Ancak bunlara değinmeden önce bu noktaya nasıl gelindiğini ve geçen yıl ülkenin doğusunda yaşananları hatırlamakta yarar var.

Kırım işgaliyle başlayan süreç

Rusya’nın 2014’ün ilk aylarında Kırım’ı önce işgal ve ardından uluslararası hukuka aykırı olarak ilhak etmesi ile başlayan süreç, Ukrayna’yı tamamen içe hapsetti. Kırım’ın işgali sürecinde ve sonrasında ABD-Avrupa merkezli Batı dünyasından Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımlar dışında elle tutulur bir destek bulamayan Ukrayna, Rusya gibi askeri, ekonomik ve siyasi açıdan kendisinden tartışılamayacak derecede güçlü olan bir devletle baş başa kaldı. 2008 Gürcistan müdahalesinden 6 yıl sonra bu kez Kırım’a asker çıkartan Rusya bir hafta gibi kısa bir sürede kontrolü ele geçirdi. Ardından uluslararası hukuka aykırı olarak düzenlenen referandumda önce Kırım’ın bağımsızlığı ardından da Rusya’ya bağlanma kararı çıktı.

Rusya’nın söz konusu yayılmacı politikası Kırım ile sınırlı kalmadı. Kırım’ın ardından Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk ve Luhansk şehirlerinde Rusya destekli gruplar tarafından başlatılan çatışmalar kısa sürede bir savaşa dönüştü. Bölgede Kiev yönetiminin otoritesi kalmazken, Rusya destekli ayrılıkçılar “Novorossii” (Yeni Rusya) adı altında de-facto olarak kendi yönetimlerini kurduklarını ilan etti.

Minsk Anlaşması işlemiyor

Ukrayna’da çatışmaların durdurulması ve tarafların belli noktalarda geri adım atması amacıyla 2015’te Rusya-Ukrayna-Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) üçlü temas grubu ile ayrılıkçıların temsilcileri arasında imzalanan Minsk Anlaşması ise soruna çözüm getiremedi. Anlaşmanın işle(me)yişini masaya yatırmak amacıyla zaman zaman bir araya gelen Almanya, Fransa, Rusya ve Ukrayna’dan oluşan Normandiya Dörtlüsü’nün çabaları da 2016’da çatışmaları durdurmaya yetmedi.

Mevcut şartlar altında yeni yılda da Mink Anlaşması’nın çözüm getirmesi güç görünüyor. Çünkü iki ülke arasında siyasi gerilim 2016’da oldukça yükseldi. Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko Rusya’yı, Ukrayna ve bölgeye “tehdit” olarak tanımlayan bir kararname imzalarken, Ukrayna Başsavcılığı aralarında Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve generallerin de bulunduğu 17 kişi hakkında soruşturma açtı. Rusya Federasyonu Soruşturma Komitesi ise karşılık olarak Ukrayna Savunma Bakanı Stepan Poltorak ile birlikte çok sayıda askeri yetkili hakkında soruşturma başlattı.

Bunların yanı sıra ağustos ayında Kırım’a Ukraynalı ajanların sızdığı iddiası ile sınırın kapatılması ve karşılıklı suçlamalar taraflar arasındaki gerilimin had safhaya çıkmasına neden oldu. Yıl sonunda Ukrayna Hava Kuvvetleri’nin Kırım yakınlarında yaptığı füze tatbikatı ve Rusya’nın “sınır ihlali halinde vururuz” açıklaması ise dikkatlerin bir anda yeniden bölgeye çevrilmesine neden oldu.

Rusya sınıra yığınak yapıyor

Bölgede son aylarda yaşanan önemli gelişmelerden biri de Rusya’nın Ukrayna sınırına yaptığı askeri yığınak. Ukrayna Savunma Bakanlığı’nın rakamlarına göre, Rusya, Ukrayna sınırındaki birliklerine 55 bin asker sevk etti. Bu kapsamda Yekaterinburg, Nijninovgorod ve Samara şehirlerinden askeri unsurlar sınırdaki Rus birliklerine sevk edilirken, sınıra yakın Rostov-on-Don ve Yelnya’da iki yeni askeri birlik tesis edildi.

Bağımsız uzmanlara göre, bölgede yaklaşık 40 bin Rusya destekli silahlı yerel unsur bulunuyor. Ukraynalı yetkililer ise söz konusu unsurların yanı sıra 6 bin düzenli Rus askeri ile 600 tank, bin 300 askeri araç, 860 top ve 300 çok başlıklı roket sisteminin Donetsk-Luhansk bölgesinde bulunduğunu savunuyor.

Rusya ise söz konusu rakamları yalanlayarak bölgede herhangi bir askeri varlığının ve desteğini olmadığını belirtiyor. Ancak 2014’te bölgede düşürülen Malezya yolcu uçağına dair Uluslararası Ortak Soruşturma Komisyonu’nun raporunda, uçağın dürüldüğü füze sisteminin Rusya’dan getirildiğinin vurgulanması, ayrılıkçıların elinde gelişmiş Rus füzeleri olduğunu gösteriyor.

Ukrayna krizine dair karşımıza çıkan tabloya baktığımızda iyimser olmak zor. Gelinen noktada Minsk Anlaşması’nın işlemediği, Doğu Ukrayna’da savaşın devam ettiği, Rusya-Ukrayna arasında siyasi gerilimin arttığı, Rusya işgali altındaki Ukrayna toprağı olan Kırım’ın ise gündemin arka sıralarına itildiği görülüyor. Ukrayna’nın ve Rusya’nın karşılıklı askeri tatbikatları ve Rusya’nın Ukrayna sınırına yaptığı askeri sevkiyatı da endişe verici gelişmeler olarak karşımızda duruyor.

İhtimaller ve riskler

Bu aşamada ihtimaller ve riskler üzerine bir değerlendirme yapmaya çalıştığımızda, şu noktaların öne çıktığını söyleyebiliriz: Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki, bölgede çatışmaların oranının zaman zaman artması Rusya ve Ukrayna yönetimleri tarafından kendi çıkarları doğrultusunda kullanılma potansiyeline sahip. Ukrayna yönetimi iç siyasette sıkıştığı noktalarda ülkenin doğusundaki çatışmaları Rusya’ya karşı kamuoyunu mobilize etmek ve ekonomi gibi önemli sorunları gündemin arka sıralarına atmak için kullanabilir. Rusya ise ayrılıkçıları doğrudan destekleyerek hem Ukrayna yönetimi üzerinde baskı unsurunu devam ettirme hem de Batı ile güç mücadelesinde önemli bir mevziiyi elinde tutma imkanını devam ettirmeyi tercih edebilir.

Diğer taraftan 2016’da ciddi bir siyasi kriz yaşayan Ukrayna, Başbakan Arseniy Yatsenyuk’un istifasıyla hükümet değişikliğine gitmek zorunda kaldı. Yeni yılda da benzer bir siyasi krizin yaşanması durumunda (ki mevcut şartlar altında böyle bir potansiyel var) halk bu kez faturayı Poroşenko’ya kesebilir. Böyle bir durumda ise Poroşenko’nun yapacağı tercih ülkenin doğusundaki savaşın gidişatı açısından da belirleyici olacaktır.

Ukrayna’nın NATO üyeliği konusundaki girişimlerinin 2017’de de artarak devam edeceğini söyleyebiliriz. Ancak Kırım Rus işgali altında ve Doğu Ukrayna Rusya destekli milislerin kontrolündeyken NATO’nun Ukrayna’nın üyeliğini kabul etmesi, doğrudan Rusya ile savaş ilan etmesi anlamına gelecektir. Bu olasılık düşük olmakla birlikte, NATO’nun Karadeniz’de varlığını artırma girişimleri Rusya’yı Doğu Ukrayna’da daha agresif davranmaya sevk edebilir. Ayrıca NATO’nun ABD öncülüğünde Polonya’ya 3 bin 500 asker, 87 tank ve 144 zırhlı araçtan oluşan sevkiyat kararı alması da, iki taraf arasında krizin tırmanma riskinin düşük olmadığının bir işareti olarak değerlendirilebilir.

Rusya açısından savaşın bu şekilde düşük yoğunlukta devam etmesi en iyi seçenek gibi görünüyor. Çünkü Suriye’de ciddi bir askeri operasyon yürüten Rusya’nın aynı anda Ukrayna’nın doğusuna da doğrudan müdahale etmesi, hele ki bölgede zaten kendi kontrolünde de-facto bir yapı varken rasyonel görünmüyor. Mevcut durum Rusya’ya Ukrayna yönetimi üzerinde baskı sağlama, Batı’ya karşı yaptırımlar konusunda pazarlık payını artırma imkanı veriyor. Bu nedenle kontrollü olarak gerginliğin belli bir seviyede tutulması mevcut konjonktürde Rusya için daha rasyonel görünüyor.

Diğer taraftan Batılı ülkelerin konumuna baktığımızda ABD’de yeni Başkan Donald Trump’ın eylemlerinde de söylemleri doğrultusunda hareket etmesi halinde Ukrayna konusunda Rusya’yı fazla zorlamayacağı öngörülebilir. Yine Ukrayna krizinin çözümü için belirli aralıklarla toplanan Normandiya Dörtlüsü’nün üyelerinden olan Almanya’da ise seçimlerin olması, Angela Merkel’in Ukrayna’dan ziyade daha fazla iç siyaseti ile uğraşmak zorunda kalacağı yönünde işaretler veriyor. İngiltere’nin Ukrayna’ya yaptığı askeri teçhizat yardımı ve Ukrayna askerlerinin eğitimine yönelik desteği ise sembolik açıdan önem taşıyor.

-   -   -   -   -

Halit Gülşen, Ankara Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Sırasıyla Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM, 2008-2009), Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM, 2009-2012) ve Anadolu Ajansı’nda (AA, 2012-2015) çalıştı. Hâlen TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Güvenlik Çalışmaları Bölümü’nde yüksek lisans programına devam eden Gülşen’in Rusya ve Post-Sovyet coğrafyasına yönelik çalışmaları Ermeni Araştırmaları Dergisi, Review of Armenian Studies, Avrasya Dosyası, İnsanlığa Karşı Suçlar ve Tarih, Stratejik Analiz dergilerinde yayımlandı.

HABERE YORUM KAT