1948 Topraklarındaki Filistinliler: Varlık ve Kimlik Savaşı
Aye Şem’a Siyonist İsrail’in işgali altındaki 1948 topraklarında yaşayan Filistinlilere uygulanan baskıları yorumlamış.
Aye Şem’a – Filistin Enformasyon Merkezi
İşgalci İsrail 1948 yılındaki Nekbe’den bu yana dahildeki Filistinliler olarak anılan 1948 topraklarındaki Filistinlileri, diğer Filistinlilerden ve Müslümanlardan ayırmanın ve uzak tutmanın yanı sıra Arap kimliği, siyasi ve milli aidiyete karşı savaş açtı.
Dahildeki Filistinlilere karşı açtığı savaşta İsrail, son zamanlarda tutuklamaları, aktivistlerin yurtdışına çıkış yasaklarını arttırdı. Bunlara ilaveten tehcir, işgal, köyleri yıkma ve askeri düzeni dayatma gibi yollara başvurdu.
İşgal güvenlik birimlerinin yayınladığı verilere göre 1948 topraklarından 257 Filistinli tutuklu. Bunların 130’u Mescid-i Aksa’ya destek yürüyüşlerine ve gösterilerine katıldıktan hemen sonra tutuklandı. 60 Filistinli ise güvenlik suçu işledikleri iddiasıyla tutuklu.
2017 yılı itibariyle tutuklamalar, aktivist ve hareket önderlerine karşı yapıldı. İşgal güçleri İslami Hareket ve Ulusal Demokratik Oluşum’dan 20 aktivist ve yöneticiyi tutukladı.
İsrail’in Dahildeki Filistinlilere karşı politikaları
İsrail Ulusal Güvenlik Enstitüsü, işgal hükümetlerinin 1948 topraklarındaki Filistinlilerine iki yolla davrandığına işaret ediyor. Birinci yol, çeşitli kanunlar aracılığıyla toplumsal ve kültürel hayatta Arap varlığını azaltmak ve tamamen yok etmek. İsrail, siyasi açıdan Arap partilerinin İsrail meclisindeki temsiliyetini azaltarak % 3.25’e kadar düşürdü.
İkinci yol ise birincisine zıt görünmekle beraber İsrail milli hasılası üzerindeki yükleri azaltmak için Filistinlilerin ekonomiye katılmalarını sağlamaktır. İşgalci İsrail, bunu gerçekleştirmek için Filistinlilerin küçük proje ve işlerde çalışmalarını izin veriyor. 2007 yılında çıkarılan bir kanun ile Arap, Dürzü ve Çerkezler ile kadınların iş hayatına katılmalarını sağlamaya çalıştı.
Çağdaş Araştırmalar Merkezi Müdürü Salih Lütfü, Dahildeki Filistinlilerin İsrail kurumları ile yaşadığı çatışmanın İslami Hareketin yasaklanması, İsrail sağının iktidara gelmesi ve dini boyutun yayılması şeklinde üç temel faktör ile şekillendiğini belirtti. Lütfü, bu üç eksenin Filistinlileri kanun kılıfı altında yeni bir askeri dikta altında yaşamaya ittiğini söyledi.
Irkçı Kanunlar
İsrail Parlamentosu, ırkçı ayrımı güçlendirmek ve devletin Yahudiliğini pekiştirmek için art arda kanunlar çıkardı. Bu kanunlar, aynı zamanda Dahildeki Filistinlilerin milli kimliklerini ortadan kaldırmayı ve Filistinlileri samimi bir şekilde İsrail’i “Demokratik Siyonist Yahudi bir devlet” olarak kabul etmeye zorlamayı hedefliyor. İsrail parlamentosu, bu tür kanunlar çıkarmaya devam ediyor.
İsrail, son yıllarda 40’a yakın kanun çıkardı. Bu kanunlardan bir tanesi de 1947’de savaştan kaçan Filistinlilerin menkul ve gayrimenkul malları, onların yokluğunda “terkedilmiş” olarak kabul eden “terk edilmiş mallar kanunu” idi. Mülkiyeti Filistinlilere ait olan bu mallar İsrail tarafından gaspedildi.
Bu ırkçı kanunlardan bazıları şu şekilde:
Vatandaşlık Yasası: İhanet, casusluk, savaşta düşmana yardım, terör gibi suçlardan mahkum olmuş şahısların İsrail vatandaşlığından atılmasını öngörüyor ve sadece Filistinlilere karşı uygulanıyor. Bu kanun, “İsrail Evimiz” partisi tarafından meclise sunulmuştu. Siyasiler ve hukukçular, kanunun doğrudan Arap düşünür Azmi Beşare ve ona isnad edilen suçlamalar ile ilgili olduğunu belirtiyor. Fakat kanun, Dahildeki Filistinliler için de uygulanıyor.
Nekbe Kanunu: Bu kanuna göre Maliye Bakanı, İsrail’in “Yahudi ve demokratik devlet” hüviyetini veya İsrail İstiklal Günü’nü kutlamayı reddeden bir kurumun devletten aldığı fonu ve desteği azaltabilir. Kanun teklifini sunan sağcılar, İsrail’in meşruiyetine yapılan artan saldırılara karşı onu savunmayı hedeflediklerini iddia etmişlerdi.
Vatandaşlık (uyruk) kanunu: Mahkeme, devletin güvenliğine el uzatanı vatandaşlıktan atabilir. Ayrıca İsrail pasaportu taşıyanlar, devletin Yahudiliğine dair yemin etmelidirler. Bu da yemin etmek istemeyen Dahildeki Filistinlilerin vatandaşlıktan çıkarılmalarına zemin hazırlıyor.
Arazi Mevzuatı: Mevzuat, İsrail’in Filistinlilere ait toprakları müsadere edip istimlak etmesine imkan tanıyor.
İsrail kurulmadan önce Siyonistler, Filistin topraklarının sadece % 5.5’ine sahip idiler. Fakat Arazi Müsadere yasası ile arazilerin % 93’ü Yahudilerin mülkiyetine geçti.
Bu kanunlara ilaveten İsrail meclisi 7 kanunun son okumasını onayladı. Bir kanunun da ön okuması onaylandı. Bu kanunlar ise şu şekilde:
1- Yahudi beldelere kabul komisyonları kanunun: Filistinlilerin burada oturmalarını yasaklıyor.
2- Özel çiftlikler yasası: Nekap’ta işgal edilen arazilerin Yahudileri dağıtılmasını öngörüyor.
3- Halk Oylaması Kanunu: İsrail egemenliği altında olan bir yerden çekilmek için halk oylamasını gerektiriyor. Bu kanunun hedefi, Kudüs ve Golan tepeleridir.
4- Altı gün boyunca mahkemeye gelmeyen Filistinli esirlerin tutukluluk süresini uzatmaya izin veren kanun.
5- Knesset üyesi milletvekillerinin emeklilik maaşlarının kesilmesine izin veren kanun.
6- Nekbe kanunu.
Önde gelen ırkçı uygulamalar
- Arazileri parçalamak, evleri yıkmak ve hizmetleri geri çekmek.
- Irkçı arkaplanda saldırılar.
- Aidiyete göre işten çıkarmak.
- Bütçelerde ayrımcılık.
- Sağlık alanında ayrımcılık.
- Mahkemelerde ayrımcılık.
Bu kanunlar, İsrail meclisindeki Arap milletvekillerini susturmak, siyasi hareketleri yasaklamak ve yetkililerini tutuklamak, ezanı yasaklamak, uluslar arası sempozyumlarda İsrail bayrağı asmayı zorunlu hale getirmek, Arapça’nın toplu taşımada kullanılmasını yasaklamak, hastanelerde Filistinli annelere karşı ayrımcılık yapmak, mahkemelerde Filistin avukatlara karşı ayrımcılık yapmak, ruhsatsız oldukları gerekçesiyle evleri yıkmak gibi birçok alanı kapsıyor.
Filistinlileri tehcir
İsrail, Dahildeki Filistinlilere destek olan hayır kurumlarını kapatarak onlara baskı kurmakta ve onları tehcire zorlamaktadır.
HABERE YORUM KAT