‘1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti sona erecek’
Nasıl olacağını buyurun okuyalım:
“AKP Kongresi’nin en önemli boyutunu gelecek 10 yılda hedeflenen reformlar ile ilgili 63 maddenin bazıları oluşturmaktadır. Erdoğan’ın bir kısmını okuduğu bir kısmını okumadığı 2023 manifestosunda 63 maddelik reformdan bahsedilmekte. Bunlardan bazıları doğrudan PKK/Kürt açılımı ile ilgilidir. Bu maddelerin gösterişsiz bir şekilde yazıldığı, adeta önemsizleştirildiği ve değişik bölümlere dağıtıldığı görülmektedir. Adeta bu maddeler kurultayda gözden kaçırılmak istenmiştir. Ancak bu maddeler gerçekleştirildiği zaman 1923’te İstiklal Savaşı ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti sona ermiş olacaktır. Yerine çok milletli, federal/özerk bölge yapılı bir devlet oluşacaktır. Bu maddeler yaşayan sahte Suriye krizinden daha önemlidir.
Peki, nedir kastettiğimiz maddeler?
1) Anadilde savunmanın sorun olmaktan çıkarılması.
Bugün Türkçe bilmeyen bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı için anadilinde savunma yapması sorun değildir. Demek ki sorun anadilde savunma yapmak isteyene tercüman sağlanması değildir. Kürtçenin de yargılama dili olmasıdır. KCK davasında kendi aralarında Türkçe konuşan PKK’lılar mahkemede Kürtçe savunma diye itiraz etmişlerdir. Bu adım ile sadece KCK’ya taviz verilmekle kalmayacak aynı zamanda Kürtçe yargı dili olacaktır.
2) Anadilde kamu hizmetlerine erişim.
Kimse kimseyi kandırmasın, bu ikinci resmi dil demenin üstü örtülü yoludur. Kamu hizmetlerinin Türkçe yanında Kürtçe de yapılmasıdır.
3) Ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik komisyonu kurulması.
Bu komisyonun adı bile Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşları arasında ayrım yaptığını, Türkleri öncelediğini Kürtleri ise geri plana ittiğini kabul etmektir. Ayrıca bu komisyon A. Öcalan’ın yol haritasındaki çatışma sonrası hukuki düzenlemeleri yapmasını istediği ve Güney Afrika’da beyaz ırkçı rejim sonrasında kurulan komisyondur.
4) Kamu hizmetlerinde Kürtçe tercümanlık.
Kamu hizmetlerine Kürtçe erişim hakkı verildikten sonra bu hizmet ancak geçici bir süre için geçerli olur.
5) Nüfusunun 3’te 2’si Büyükşehir Belediyesi sınırlarında yaşayan bir Türkiye.
AKP’nin Büyükşehir sınırlarını, il sınırlarına kadar genişletmeyi hedefleyen yasa düzenlemesi ile ilgili olarak ilk önemli çıkışı, AKP hükümetini çok sert bir şekilde savunan ancak milli birlik konusunda ise taviz vermediğini bildiğimiz Hasan Celal Güzel, Sabah gazetesinde yazdığı yazıda ortaya koymuştur. Güzel, şöyle demektedir:
‘...Bununla katılımcı demokrasinin uygulandığı yerel birimler kaldırılacak; halk kendisini yöneten muhtar, belde belediye başkanı gibi kişilerle muhatap olamayacaktır. c) Bu uygulama ihtiyaçların en yakın yönetim birimlerince karşılanması ilkesine de aykırıdır. d) Yüzyılların birikimi ile meydana gelen köy hükmi şahsiyeti ortadan kalkacaktır. e) Mülki idarenin zayıflatılması üniter devlet yapısını tahrip edecek ve merkezi idarenin nüfuzunu da tesirsiz hale getirecektir. ...Bütün bu saydığımız mahzurlardan çok daha önemli olan husus, bu uygulama sonunda Diyarbakır merkezli, Van, Mardin, Şanlıurfa’nın dahil olduğu yeni bir etnik bölge ve terör örgütünün hakimiyetinde ayrılıkçı yönetimler oluşturulmasıdır. Bu da federatif sisteme ve özerk bölgeye yol açacaktır... Böylesine tehlikeli bir kanunun çıkarılması, sadece teröre hizmet olacaktır.’ Bizim bu tespitlere ekleyecek bir sözümüz yok. Bütün bu maddeleri alt alta koyduğunuz zaman ortaya İkinci Oslo/Öcalan görüşmelerinin çerçevesi çıkmaktadır.”
Kimse kızmasın, kendim yazmadım. Yazı Ümit Özdağ’a ait. 5 Ekim 2012 günü Yeniçağ’da “AKP’nin Kürt açılımı en radikal aşamasında” başlığıyla yayımlandı. İbret-i âlem için aynen yayımlamak istedim. Tarihî bir vesika. Son AKP kongresi, Kürt açılımı ve demokratikleşmede gelinen son durumu çok iyi analiz etmiş, esas meselenin gizli olduğu ayrıntıları çok iyi yakalamış. Ümit Özdağ’ın bu AKP ve Türkiye okumasının yarısı bile doğruysa iyi şeyler oluyor demektir.
Ama ortada büyük bir paradoks da var demektir.
İnanmış, iyi bir milliyetçi akademisyenin böyle gördüğü AKP kongresi liberal-demokrat sol aydınlara göre milliyetçi, Türk İslam sentezci, onun sona erecek dediği Türkiye Cumhuriyeti de demokratikleşmeden hızla uzaklaşmakta.
Galiba biri fena hâlde yanılıyor. Birinin gözüne bir önyargı perdesi indi, maksimalizm zehirlenmesi yaşıyor, memleketin bulaşıcı karamsarlık hastalığına kapıldı, algıda seçicilik renk körlüğüne neden oldu.
Umarım o kişi Ümit Özdağ değildir. Umarım haklı çıkar ve bütün korkuları da bir bir gerçekleşir.
Kesin olan bir şey var, milliyetçilerin ve liberallerin baktıkları aynı şeyleri bile böyle taban tabana zıt gördüğü bir ülkede hükümetlerin işi çok zor. Bir daha da düşündüm de belki de bu aşırı yorum, yanlış okuma ve maksimalist tekfircilik hâlleri hükümetin işini kolaylaştırıyor da olabilir. Liberale milliyetçi, milliyetçiye bölücü, Kürt’e Türkçü, Türk’e Kürtçü görünmektir belki de bu iki kişiden birinin oyunu alarak güvenlik şeridinden giden reformculuğun sırrı...
Yine de ihtiyaç olursa demokratlara indirim yapan tanıdığım iyi bir gözlükçü var...
TARAF
YAZIYA YORUM KAT