19 Mayıs
Evden, bir okulun bahçesindeki 19 Mayıs kutlamalarında bangır bangır yapılan konuşmaları dinliyorum. Herhalde öğretmenleri konuşuyor.. Anlattığı şeylerin çoğunun gerçekle ilgilisi yok..
Kutlama konserle bitti. Sonra oturdum düşündüm.. Ve yazmaya karar verdim..
Önce Sayıştay’a bir yazı yazarak şu Bandırma Vapuru’nun bulunması konusunda soruşturma açılmasını taleb eden bir dilekçe yazdım.. Ardından kitapları karıştırdım..
Öğretmenlerin çocuklara söylediği gibi 19 Mayıs, Atatürk tarafından gençliğe armağan edilmedi. Atatürk’e armağan edildi.. Önce bunu düzeltelim..
Esasen Mayıs’ın 3. haftasında, 12 Mayıs 1916’dan beri Jimnastik Şenlikleri, Jimnastik Bayramı, Mektepliler Bayramı, İdman Bayramı adı ile okullar tatil olmadan önce okullar arası yarışmalar, okul içinde sportif gösteriler yapılıyordu. 12 Mayıs 1916’da yapılan ilk spor şenliği de İstanbul Erkek Öğretmen Okulu öğrencileri tarafından yapılmıştı.. Cumhuriyet Hükümeti’nin Eğitim Bakanlığı, bu olaydan 11 yıl sonra 1927’de bir genelge yayınlayarak, ülke genelinde arzu eden okulların, Mayıs’ın 3. haftası bu etkinlikleri birlikte yapabileceklerini bildirdi.. Bu olayın 19 Mayıs’la bir ilgisi yoktu..
“19 Mayıs”, 20 Haziran 1938 tarihinde, 3466 sayılı kanunla 2739 Sayılı Kanun’un ikinci maddesine “Gençlik ve Spor Bayramı, Mayıs’ın 19’uncu günü” ibaresi eklenilerek 28. Milli Bayram ilan edildi.. Yani 19 Mayıs 1919’dan tam 19 yıl sonra bayram oldu, hem de yeni bir bayram ihdas etmek şekliyle değil, 1916’dan beri yapılagelen bir şenliğin adı değiştirilmek sureti ile.. 19 Mayıs, 12 Eylül askeri darbesine kadar ‘Spor ve Gençlik Bayramı’ olarak kutlandı. 12 Eylül sonrasında, aynı zamanda ‘Atatürk’ü Anma Günü’ olarak da kutlanmaya başlandı.
Cemal Kutay “19 Mayıs’ın ayrıca bayram olarak kutlanması kararı bence Atatürk’ün hastalığının acı bir gerçek olarak ortaya çıkması ile ilgilidir” diyor.. Ölümü yakın olduğu düşünülen Atatürk’e bir armağan sunmak, “Gençlik seninle” denilmek isteniyor.. Aslında o zamana kadar 19 Mayıs pek de kimsenin aklında değil. CHP Samsun İl Örgütü 1936’da Samsun’a çıkışı kutlamış, bu günün Ankara’da da anılmasını istiyor.. Aslında Samsun’daki kutlamanın 2. yılında beklenen katılım olmuyor. Mustafa Kemal Samsun’a geldiğinde de durum aynı.. Nuriye Akman, 13 Haziran 1995 tarihli röportajına İsmet Bozdağ’a soruyor: ‘Sayın Bozdağ, 19 Mayıs Milli Mücadele tarihinde çok önemli bir gün. İlk, ne zaman kutlandı?. Bozdağ cevaplıyor: Yıl 1936. Günlerden 19 Mayıs. Atatürk Dolmabahçe’de, yanında Şükrü Kaya, Ruşen Eşref, Kılıç Ali, Salih Bozok, Mehmet Seydan, Nuri Conker var, konuşuyorlar. Birdenbire Atatürk soruyor: ‘Bugün günlerden ne?’ Diyorlar Salı, Çarşamba neyse. Ayın kaçı: 19’u. Aylardan ne: Mayıs. ‘Ne oldu bugün söyleyin bakalım’ diyor. Düşünüyorlar, 19 Mayıs’ta ne oldu?’
Nuriye Akman anlatılanlar karşısında şaşırıyor. ‘Bilmiyorlar mı? Nasıl olur?’ diyor. Bozdağ devam ediyor: ‘Nasıl bileceksin canım. O zamana kadar 19 Mayıs’ın lafı yok. Onun için soruyor Atatürk. Şimdi bunlar arıyorlar. ‘İzmir’in işgalinin 3’üncü günü’ diyorlar. ‘Ankara mitingi yapılmıştı’ diyorlar. Atatürk ‘Değil’ diyor.‘İsmet Paşa’nın Lozan’dan Gazi’ye çektiği telgraf’ diyorlar. ‘Hayır, o 1923’te, Mayıs’ta değil’ diyorlar. ‘Haliç Konferansı’ diyorlar. ‘İngilizler’le Irak meselesi üzerinde konuşmuştuk’ diyorlar.’ Akman da bu kez gazeteci merakıyla, ‘Kim anlatıyor bunu size?’ diye araya giriyor. İsmet Bozdağ yanıtlıyor: ‘Şükrü Kaya anlattı. ‘Terakkiperver Fırka’nın kapatılması da bu aylarda olmuştu’ diyorlar.
Atatürk ‘Bırakın yahu bunları’ diyor. ‘Öyle bir şeydir ki bu, ülkenin kurtuluşudur.’ Yine bulamıyorlar. En sonra Şükrü Kaya hatırlıyor, ‘Bu sizin İstanbul’dan ayrıldığınız gün mü?’ deyince ‘Yaklaştın’ diyor, ‘Samsun’a çıktığımız gün.’ Sonra, ‘Asıl yapacağınız bayram bu’ diyor. Ertesi sene 19 Mayıs’ta Şükrü Kaya’nın tertibiyle 19 Mayıs Bayramı kutlanıyor.
Kimse o günü hatırlayamamış.. Sonunda Mustafa Kemal söylüyor 19 Mayıs’ın ne olduğunu.. Öyle anlaşılıyor ki, Mustafa Kemal de Samsun CHP örgütünün teklifi ile hatırlamış o günü..
Atatürk, 19 Mayıs Bayramı’nı bir kez görebilmiş. Yasa 1938 Haziran’ında çıkmış.. 39 Kasımında öldüğüne göre, 39 Mayısında görmüş, ama nasıl: ‘Acar motoruyla önce Florya’ya dönüp Boğaz’ın en ucuna kadar gidiyorlar. Atatürk yoruluyor. ‘Dönelim’ diyor. Böylece son bayramını da görüyor ama hasta olarak.’ İşte bu kadar.
Peki şu öğretmen bağıra bağıra neyi anlatıyor..
Sonunda Cumhuriyet gençliği, Osmanlılar döneminde padişahın maddi desteği ve fermanı ile gerçekleşen bir işin bayramını kutluyorlar. Ama Sultan “hain”. Güya saraydan gizlice kaçıyor, pusulası bile olmayan bir gemiyle, gizlice ve bir kaç arkadaşı ile birlikte.
Külliyen yalan!
Kaçarak değil görevlendirilerek, tek başına değil 17 kişiyle, hepsi de görevli, gizlice değil, hem sarayın, hem İngiliz komiserliğinin bilgisi altında. Zaten Samsun’a vardıklarında da orada İngiliz subayı tarafından karşılanırlar.. Yola çıkarken İngiliz komiseri gemiye çıkar, kimlik kontrolü yapar. Mustafa Kemal Samsun’a “Hilafet ve Saltanatı kurtarmak” için çıktı.. Resmi belgeler böyle. Sivas ve Erzurum kongrelerinin kararı da buydu.. Onun için Mustafa Kemal ilk meclis açıldığında İstanbul’a, Heyeti temsiliye adına Halife ve Hakan efendimiz diye o malum mektubu yazar..
Kapitalizme, emperyalizme karşı savaş diye bir şey yok. Mesela Halide Edip ve daha sonra Mustafa Kemal’in yanında yer alan bir çok isim Amerikan ya da İngiliz mandasını konuşuyorlar. İsmet Paşa köye gidip çiftlik kurmayı düşünüyor.. Kuşkusuz hilafet ve saltanatın ihyası için çalışanlar var. Hatay’da, Batı Trakya’da, Kars’ta küçük devletçikler kurulmaya başlanıyor. Kars İslâm Cumhuriyeti ilan ediliyor. Bayrağı ise bu günki Genç Parti’nin bayrağı!
Mustafa Kemal 1 Mayıs 1915’te Arıburnu komutanı oldu Çanakkale’de. Çanakkale cephesi 8 ay sonra 8-9 Ocak 1916’da boşaltıldı ve cephe Filistin’e kaydırıldı.. 14 Ocak’ta Mustafa Kemal 16. Kolordu’ya Edirne’ye, ardından 16 Mart’ta 16 Kolordu ile birlikte Diyarbakır’a kaydırıldı. 17 Şubat 1917 de Hicaz seferi kuvvetler komutanlığına atandı.. Burada, Çanakkale’deki komutanı Liman Von Sandars’le birlikte Şam cephesinde görev yaptı.. 7 Kasım 1918 de 3 ordunun birden dağılması ile Mustafa Kemal Harbiye nezareti emrine alındı.. 10 Kasım 1918’de Adana’dan trenle İstanbul’a hareket etti. Aynı gün İstanbul’da Garbi Trakya cemiyeti kurulmuştu. Esasen 9 Kasım 1918’de İngilizler İskenderun ve Antakya’ya asker çıkartmış ve burada mevzi direniş başlamıştı.. 29-30 Kasım’da İstanbul’da Milli Kongre ve Kars’ta Milli İslâm Şurası toplanmıştı.. İşgallerin devam ettiği bu bir yıl süresince Mustafa Kemal İstanbul’da kaldı ve Yunanlıların İzmir’e çıkmasının ardından 16 Mayıs 1919’da 9. Ordu Müfettişi olarak Cuma namaz vaktinden sonra Samsun’a hareket edildi..
Mustafa Kemal’in Hicaz görevi bizim resmi tarihte biraz es geçilir..1916-1919 arası pek işlenmez.. Kronolojik olarak geçiştirilir..
Övünmek ve dövünmek değil, tarihle yüzleşmek zorundayız. 19 Mayıs’larda meydanlarda nutuk atmak kolay, yapabiliyorsanız, tarihe saygınız varsa, Bandırma gemisini bulun.. Geminin seyir defterini bulun.. Bu gemi ne oldu?. En son nereye bağlı idi. Bu gemide kim görev yapıyordu.. Kim tarafından, hangi gerekçeyle satış ya da imhasına karar verildi.. Bu emri verenler hakkında bu güne kadar yapılan bir işlem var mıdır? Daha da önemlisi, bu geminin seyir defteri/defterleri halen nerede? Olması gereken yerde değilse bu defterin kaybından sorumlu olan kimdir ve bu konuda bugüne kadar yapılan bir işlem var mıdır?
Daha söylenecek çok şey var ama, zulfiyare dokunur.. Selam ve dua ile..
Vakit gazetesi
YAZIYA YORUM KAT