19 Mayıs (2)
Dün kaldığımız yerden devam edelim. Kurtuluş Savaşı için Mustafa Kemal’den önce bölgeye Kazım Karabekir Paşa gitmişti. Geçen Gün Mustafa Armağan da bu konuda önemli bir yazı yazdı ve bazı belgeler açıkladı.
Kazım Karabekir, Milli Mücadele’nin farklı bir öyküsünü anlatır. Onun hatıraları şöyle başlar: “19 Nisan 1919’da Trabzon’a çıktım. Doğu’daki askeri vaziyet şöyleydi.” Bu, Nutuk’taki dille aynı dil.
Şunu artık herkes kabul ediyor ki; Mustafa Kemal Samsun’a ne Osmanlı’ya rağmen, ne de İngilizlere rağmen ve onların bilgisi dışında gitti. İstanbul’dan ayrılamadan önce son görüştüğü kişi de bir İngilizdi, Samsun’a vardığında ilk görüştü kişi de bir İngiliz.. Yola çıktığı gemide birkaç kişi değil, bir çok kişi vardı. Basit, pusulası bile olmayan bir taka ile değil, kocaman bir gemiyle, görevlendirilmiş olarak gitti. Gizlice, kaçarak, İstanbul’a rağmen değil.
Bu arada “Büyük Türkçü” Devlet Bahçeli’nin, 19 Mayıs demecindeki Vahdeddin’e ve Osmanlı’ya karşı öfkesinin sebebini bilmemekle birlikte, Altan’ın yazısından bir tesbiti aktarmak istiyorum: “19 Mayıs’ın ayrılmaz parçası Vahdeddin’dir. Nasıl öldüğünü de gene Cemal Kutay şöyle anlatır: Dünyanın en namuslu adamlarından biriydi. Ölürken yastığının altından parasızlıktan alamadığı ilaçlarının reçeteleri çıktı. Bunu Tarık Mümtaz Göztepe anlatıyor. Ve cenazesini rehin ettiler San Remo’da. Akrabaları, arkadaşları cenazeyi kaçırdılar da gömüldü. Bunlar hakkında hüküm verebilmek için önce bilgili olmak lazım. Bakın Hazine-i Hassa Reisi Refik Bey’i çağırıp sayım yaptırdı gitmeden evvel. Nuriye Hanım, oradan kaşıkçı elmasını alıp gidebilirdi. Hakkıydı, ailesinin çünkü. Kesinlikle bunlar namusu müeccem.”
Bu yalan tarihi CHP üretti. Ve bu parti görünümlü örgüt, hâlâ bu yapının ve yaşanların bekçiliğini, bu iddiaların avukatlığını, bu kadroların hamiliğini üstleniyor.. Ergenekon’un Truva atlığını üslenmesinin asıl sebebi de bu derin gerçekten kaynaklanıyor.. CHP tamam da, peki MHP niye CHP’nin peşine takılıp bu kirli oyunlara alet oluyor?
Avrupa ülkelerindeki jimnastik şenliklerinden esinlenen bu bayram için bir de marş yapılmasına kanaat getiren Selim Sırrı, İsveçli Felix Korling’in Tre Trallade Jantor (Tralalla Diyen Üç Kız) adlı şarkısını, Gençlik Marşı adıyla uyarlamış, sözlerini Ali Ulvi Elöve yazmış ve sonunda ortaya, bizim ‘Dağ başını duman almış’ adıyla bildiğimiz marş çıkmıştır. (Özbay Güven, ‘Osmanlı’dan Cumhuriyete gençlik ve spor bayramları’, Toplumsal Tarih, sayı: 65, Mayıs 1999, s. 33-38)
19 Mayıs 1938 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde Abidin Daver, bir anda 19 Mayıs’ı hatırlar(!?) ve bunun önemine değinen ve bu günü genç nesillere anlatmanın gerekliliğine vurgu yapan bir yazı yazar. Mustafa Kemal rahatsızdır ve ona bir şükran töreni yapılması gerekir. Tarih bu kurguya göre şekillenir.
Mustafa Armağan’ın güzel bir tesbiti var: “Eğer Karabekir Paşa savaştan sonra iktidarı ele geçirmiş olsaydı belki de biz 19 Mayıs yerine 19 Nisan’ı İstiklal Savaşı’nın başlangıç tarihi olarak okuyacak, Bandırma vapuru yerine Gülcemal’i hatırlayacak, kutlamaları ise Samsun yerine Trabzon’da yapacaktık. Ya da Ali Fuat Cebesoy’un hatıralarını esas alsaydık onu Milli Mücadele’nin başlatıcısı olarak görecektik.”
Tarih övgü ya da sövgü kitabı değildir.. Tarihi bir efsaneye dönüştürmenin kimseye faydası yok.. Tarihten ibret dersi almak gerek. Tarih bir toplumun ortak bilinci ve ortak hafızasıdır. Belki de bugün yaşadığımız acıların çoğu bu bilinç ve hafızadan yoksun bırakıldığımız içindir. Kendi tarihimizi yabancı ülkelerin diplomatik raporlarından ve arşivlerinden imbiklemek zorunda bırakılmak ise ayrı bir felaket ve utanç konusu. Geçmişi çalınan toplumların aynı zamanda gelecekleri de çalınmış oluyor.. Onun için arşivlerin derhal açılması gerekiyor..
Hükümet’e, Sayıştay’a, Genelkurmay’a, CHP’ye, Seyri Sefain Dairesi’nden, onun devamı olan Denizcilik İşletmeleri’ne, Denizcilik Müzesi’ne kadar tüm yetkililere soruyorum: Bandırma gemisi, niçin ve kim tarafından yok edildi? Emri kim verdi? Bu cinayeti kim işledi?.. Geminin seyir defteri nerede?
Bakalım 1. İnönü Savaşı ile ilgili gerçekleri ne zaman öğreneceğiz. MEİS adasının denize döktüğümüz Yunanistan’a neden ve nasıl verdiğini, Adalar’ı nasıl kaybettiğimizi nasıl öğreneceğiz.. Çanakkale cephesinde, Filistin, Kafkas cephesinde yaşananları bakalım ne zaman öğreneceğiz? Daha cevabını arayan bir yığın soru.. Mustafa Kemal’in diğer babaları, kardeşleri, çocukları olup olmadığını ne zaman öğreneceğiz. Okuduğu okulla ilgili gerçekleri, Şimon Zwi gerçeğini, İbrahim İhsan’la ilgili gerçeklerin belgesini ne zaman göreceğiz.. Elbet, bir gün, mutlaka bunlar da olacak. CHP’liler istemeseler de.
Selam ve dua ile.
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT