“16 Nisan, Emperyalizme Atılan Unutulmaz Bir Tokattır!”
16 Nisan Referandumu sonrasında AB üyesi ülkelerde mukim olup “Evet” tercihinde bulunan Türkiye vatandaşlarına karşı Alman medyasınca start verilen linç kampanyasını Murat Yılmaztürk arkadaşımız sitemiz için değerlendirdi.
AB ülkelerinde mukim Türkiye vatandaşlarına karşı Alman medyasının başlattığı linç kampanyasını Haksöz-Haber okurları için değerlendiren Murat Yılmaztürk, referandum sonrası Almanya’da yaşanan durumu 11 Eylül sonrası duruma benzeterek şöyle yorumluyor:
“Batı medyasının kopardığı bu yaygaradan, AB’de yaşayan özelde Türkiyelileri, genelde ise Müslümanları zor günlerin beklediğini söyleyebiliriz. 11 Eylül olaylarının ardından başlatılan psikolojik baskının ve sindirme politikalarının bir yenisine daha maruz bırakılacak gibi görünüyorlar.
Büyük çoğunluğu emperyalistlerin düdüğünü çalan bu medya, bu tarz propaganda ile oldukça mahir olduğu bir yöntemi uygulayarak, AB’de yaşayan Türkiye ve halkı Müslüman kökenli ülkelerin insanlarını psikolojik baskı altına alarak sindirip kendilerine kul köle etmeye çalışıyor.”
İnsan Onuru ve Hakları Derneği HDR’nin eski başkanı Murat Yılmaztürk arkadaşımızın açıklamasının tam metni şöyle:
16 Nisan Emperyalizme Atılan Unutulmaz Bir Tokattır!
Günlerdir Alman medyasında, 16 Nisan referandumundan sonra AB’de yaşayan Türkiyelilerin ortalama % 65 civarında seyreden ‘Evet’ tercihleri hakkında yürütülen tartışmaları ve yorumları takip ediyorum.
Yok, AB’de yaşayan Türkiyeliler, Türkiye’de yaşayan toplumun AK Parti diktatörlüğü altında neler çektiğinden bihaber, adeta evindeki koltuğunda rahatça oturduğu yerden ‘Evet’ demişlermiş! Yok, kendileri özgürlükçü Avrupa’nın demokrasi nimetlerinden istifade ederken, Türkiye’de yaşayan vatandaşları 16 Nisan’daki ‘Evet’ tercihleriyle totaliter bir devletin acımasızlığına terk etmişlermiş! Yok, bu davranışlarıyla, büyük bir çoğunluğu 30-40 seneyi aşkın bir süredir AB’de yaşıyor olmasına, hatta orada doğmuş olmasına rağmen, hala entegre olmadıklarını kanıtlamışlarmış; bunlar yurt dışı edilmeliymiş, çifte vatandaşlıkları olanların çifte vatandaşlıkları iptal edilmeliymiş vs vs.
Batı medyasının kopardığı bu yaygaradan, AB’de yaşayan özelde Türkiyelileri, genelde ise Müslümanları zor günlerin beklediğini söyleyebiliriz. 11 Eylül olaylarının ardından başlatılan psikolojik baskının ve sindirme politikalarının bir yenisine daha maruz bırakılacak gibi görünüyorlar.
Büyük çoğunluğu emperyalistlerin düdüğünü çalan bu medya, bu tarz propaganda ile oldukça mahir olduğu bir yöntemi uygulayarak, AB’de yaşayan Türkiye ve halkı Müslüman kökenli ülkelerin insanlarını psikolojik baskı altına alarak sindirip kendilerine kul köle etmeye çalışıyor. Bu yöntemle gerçekler o kadar yoğun bir şekilde alt üst edilerek, ortamından ve bağlamından koparılarak sunuluyor ki; AB’de yaşayan Türkiye kökenli insanlar adeta aşağılık kompleksine, suçluluk psikolojisine sokulmaya çalışılıyor. Bunu, 2019 seçimlerine hazırlık olarak da görebiliriz.
Entegre olmanın veya olmamanın 16 Nisan referandumundaki tercihle ne alakası var? Şimdi Türkiye’de yaşayan Almanların, Almanya’daki seçimlerde Türkiye’nin çıkarlarına ters düşen bir partiye oy vermeleri durumunda, biz de Türkiye’de yaşayan Almanlara baskı mı uygulayacağız? Tabi ki hayır! Bu davranışın arkasında olsa olsa; 40-50 senedir emperyalistlerin hala Müslümanları kandıramamış, kendilerine benzetememiş veya tamamen köklerinden koparıp kendi taraflarına çekememiş olmanın feryad-ı figanı yatıyor olabilir.
Kendi açılarından olaya objektif yaklaşıp sorunun nereden kaynaklandığını anlamaya çalışsalar, aslında AB’de referanduma katılan Türkiye kökenli insanlarda ‘Evet’ oranının bukadar yüksek olmasının izahı çok basit, fakat bu izah hiç işlerine gelmez. Referandumdan önce AB ülkelerine, anayasa değişikliği için propaganda yapmak üzere gelen Bakanların engellenmesine tepki olarak ‘Evet’ denmesinden daha önemli bir etken, AB’de yaşayan Türkiye kökenli ve diğer ülkelerden orada bulunan Müslümanlar, gerek kendi ülkelerinin medyasını, gerekse AB’de, yaşadıkları ülkelerin medyasını karşılaştırmalı olarak takip etme imkanına sahipler. Bu sayede Batı’lı ülkelerin yalanlarını, demagojilerini ve İslam dünyasına yönelik emperyalist oyunlarını çok daha iyi görme ve idrak etme imkanına sahipler.
İddia ediyorum; eğer Türkiye’de yaşayan insanlar, AB’de yaşayan Türkiye kökenli insanlar gibi, Batı medyasını da takip etme imkanına sahip olsalardı, 16 Nisan’da Türkiye’de yapılan referandumda ‘Evet’ tercihinde bulunanların oranı % 65’in kesinlikle altında kalmazdı.
Meseleye bu açıdan bakıldığında, AB ülkelerinde görünen referandum sonuçları, Türkiye’deki siyasi dağılım haritasının daha gerçekçi ve daha objektif bir yansıması olduğunu söyleyebiliriz.
Buna rağmen, ‘Evet’ oranının ‘sadece’ % 51,4’te kalması, elbette anayasa değişikliğini savunanları her yönüyle ciddi bir öz eleştiriye götürmeli. Lakin, aleyhte yürütülen dahili ve harici propagandaya baktığımızda, AB’deki Türkiye kökenli insanların, Batı medyası ve siyaset dünyasının tüm hilelerine ve sinsiliklerine rağmen ‘Evet’ oranının kısmen % 70’leri bile geçmiş olması ve, Türkiye’de ‘Hayır’ cephesinin tüm iç savaş ve kan akıtma tehditlerine rağmen % 51,4’ü bulması, aslında
EMPERYALİSTLER VE ONLARIN YALAN VE DEMAGOJİ SANAYİSİNE ATILMIŞ UNUTULMAZ BİR TOKAT, BİR HAYKIRIŞ VE İSYANDIR!!
HABERE YORUM KAT