150 Uydurma Sahabi Ve Tarihçiliğimiz
Hadis ve İslam tarihi alanı, Müslümanların bilinçaltını oluşturan zemindir. Bundan dolayı bu zemindeki problemleri çözme sorumluluğu bütün Müslümanlar için gereklilik arz etmektedir. İslam tarihine ve hadise bakış Kur'an'a ve İslam'a bakışı şekillendirdiğinden bu tarihsel zemini tetkik etmek bidat ve hurafelerden arındırmak günümüz ilim ehlinin üzerindeki en önemli borçtur. İlim ehli demek eskinin mirasının üzerinde oturup, sadece geçmişi tekrarlayan, bu geçmişe ilim adına hiçbir katkıda bulunmayan bir “mirasyedilik” demek değildir. İşte bu bilinçle yola çıktığımızdan bu yana İslam tarihinin ve hadis ilminin sorunlu bir alanı olan fitne dönemi olaylarında başrolü olduğu ifade edilen “İbn-i Sebe” isimli şahsiyetin aslında kurgusal/hayali bir malzeme olduğu tespit edilmişti. Muasır Irak'lı tarihçilerden Seyyid Murtaza el-Askerî'nin “İbn-i Sebe Efsanesi” isimli çalışması bu konuda yapılmış en önemli araştırma niteliğindedir. “Esatiru İbn-i Seb'e”
Askerî'nin bu çalışması Seyf Bin Ömer isimli bir tarihçinin İslam tarihine ve hadis literatürüne kasıtlı olarak uydurma bilgiler soktuğunu kanıtlamaktadır. Seyf b. Ömer'in profesyonel bir senarist, kurnaz bir yalancı olduğunu uydurduğu rivayetler göstermektedir. Askerî'nin de ifade ettiği gibi maalesef mezhebi tartışmalarda üstün gelme kaygısıyla Taberî gibi kimi İslam tarihçileri Seyf'in kurgularını tahkik etmeden kitaplarına almışlardır.
Askerî Seyf'in İslam tarihini tahrifinde sadece İbn-i Seb'e isimli hayali şahsiyetle sınırlı kalmadığını da ifade etmektedir. Seyyid Murtaza el-Askerî “İbn-i Seb'e Efsanesi” isimli çalışmasının devamı olarak kaleme aldığı “Hamsûn ve Mie Sahâbiy Muhtelaq” (Yüz elli Uydurma Sahabi) isimli iki ciltlik çalışmasında (Daru'z Zehra, 6. Baskı, Beyrut 2006) Seyf b. Ömer'in yaşadığı ortamı incelemekte ve İslam'ı tahrif etmek için organizeli bir faaliyet yürüten Zındıklarla olan ilişkilerini araştırmaktadır. El-Askerî, başta Irak ve Suriye'nin fethi olmak üzere İran'a yapılan İslam akınlarında, başta Kumandan Halid b. Velid olmak üzere sahabileri Seyf b. Ömer’in vahşi ve katliamcı olarak gösterdiğine dikkat çekmektedir. Yazar bu girişinden sonra Seyf b. Ömer'in rivayetlerinde isnat olarak dayandırdığı 150 sahabi'nin aslında hiç yaşamadığını ve Seyf'in uydurduğu kişiler olduğunu iddia etmektedir.
İlk planda Şii bir yazarın Sünniliğe karşı geliştirdiği yeni bir polemik olarak değerlendirilebilecek olan bu iddialar ve eleştiriler daha yakından incelendiğinde aslında Şii bir müellif, Şiilerin sahabeye yönelttiği bazı eleştirileri de geçersiz kılmaktadır. Bu açıdan Askeri, İslam tarihinin hakkıyla anlaşılmasına hizmet eden sorumlu bir tarihçilik örneği göstermektedir. Bilindiği üzere kimi şii kitaplarda Halid b. Velid hakkında ve Hz. Ebu Bekir (r) ve Hz. Ömer (r) dönemlerindeki fetihler hakkında zulüm yapıldığına dair iddialar bizzat Taberi'den delillendirilerek ifade edilmektedir. Oysa el-Askerî'nin çalışması göstermektedir ki bu iddialar İbn-i Sebe'yi de uyduran Seyf'in kurgularından ibarettir. Bu ayrıntıdan konuya dönecek olursak İslam tarihçiliği ve hadis ilmi açısından önemli olan bu konu, “sahabe” tanımı ve sahabenin bir meşrulaştırma aracı olması açısından önemlidir. Sahabe kavramının hakkıyla tanımlanması Resulullah’ın dizi dibinde yetişmiş seçkin yoldaşlarıyla bu derece yakınlıktan pay alamamış kişilere aynı derecede otorite verilmesine son vermiş olacaktır. Bu konunun mezhebi kaygı ve taassuplardan bağımsız şekilde araştırılması bir zorunluluktur.
İslam tarihini mezheplerin resmi tarihleri değil de Müslümanların gerçek birikimi olarak göreceksek o zaman her türlü resmi tarih kurgusundan kurtulmamız gerekecek.
Resmi Sünni tarihçiliğinin başucu kaynaklarından olan Seyf b. Ömer'in önemi şurada yatıyor ki:
l Toplamı 150 “muhadram” ve “sahâbî”yi uydurmuştur. (Allah’ın Rasûlü (s) döneminde müslüman olan, fakat Resulullah ile görüşmemiş kişilere muhadram denir.)
l Sayısı belirsiz köy, kasaba vb. yerleşim birimleri icat etmiştir.
l Bazı olayların tarihini değiştirmiştir.
l “Ridde Savaşları” ile ilgili anlatımların % 90’ı ona aittir.
l Sahabeyi parmağında oynatarak tüm fitnelerin tek sorumlusu olarak gösterilen Yahudi “Abdullah b. Sebe” kurgusunun senaristi Seyftir.
l Emevîlerin işledikleri gayriislami amelleri meşrulaştırmak için rivayetler üretmiştir.
l Mâlik b. Nuveyra ile Ebû Zerr el-Ğıfârî (r) gibi Emevi muhalifi sahabilere olumsuz davranışlar isnat eden rivayetler de Seyf'ten gelmektedir.
Bu konuda zikrettiğimiz müellifin “İbn-i Sebe Efsanesi” isimli kitabıyla devamı niteliğindeki
“Hamsûn ve Mie Sahâbiy Muhtelaq” isimli çalışmasının 1969'da kaleme alındığını ve 6 baskı yaptığını gözönüne alırsak, bu tarihten bu yana bu teze herhangi bir anti tez kaleme alınmadığını da göz önüne alırsak tarihçilik ve ilim adamlığı açısından birikimimize bir katkı niteliğinde olan bu araştırmaların doğruluğuna kani olmamız gerekecektir. Benzeri özgün, mirasyedi olmayan çalışmaların çoğalması ve dilimize aktarılması dileğiyle...
YAZIYA YORUM KAT