HAKSÖZ-HABER

Halkı güdülmesi gereken sürü olarak algılayan Kemalist seçkinci sınıfların partisi CHP’nin söylemlerinde de 15 Temmuz sonrası dikkat çekici değişim sinyalleri görülüyor. Bugüne kadar izlediği siyaset ve politikalarda “halka rağmen halk için” davranan CHP, özellikle de son 10 yılda iktidar karşısında muhalefet üretme noktasında belirgin bir bocalama hali yaşadı. İktidarın Türkiye halkı ve İslam ümmetinin lehine attığı tüm politik adımların karşısında durdu, ürettiği söylem ve edindiği siyasal tutumla sürekli olarak iktidarı ve onu seçen kitleleri aşağıladı. Yıkıcı muhalefet üreteyim derken hep bocaladı.

Şimdilerde ise 15 Temmuz’un ülkede oluşturduğu siyasal ve sosyolojik iklimin CHP’yi de etkisi altına alarak, onu daha yapıcı bir siyasal muhalefet üretmeye zorladığı anlaşılıyor. Yenikapı mitinginde CHP’nin liderlik düzeyinde boy göstermesi üzerine birçok şey söylendi ancak bu bağlamda da açık olan şu ki CHP, değerlerini en üst düzeyde bir bağlılıkla savunacağını ortaya koyan bu halkın değerleriyle çatışarak kendisini var edemeyeceğini en azından şu ortamda anlamış olduğunu gösteriyor. Bugün 15 Temmuz sonrası temel gündemlerden birine dönüşen Fethullah Gülen’in iadesi konusu ve ABD’nin ısrar ve inatla Gülen’i korumayı tercih etmesinin yeni Türkiye sosyolojisinde beraberinde getireceği anti-Amerikancılık dalgasının farkında olan bir CHP var karşımızda. CHP bunun farkındalığı içerisinde normal şartlarda hükümete karşı desteklemekten asla geri durmayacağı Gülen’in iadesini isteyebiliyor. Dün beraber yürüdüğü HDP’nin yıkıcı muhalefeti ile arasına mesafe koyabiliyor, bünyesinde barındırdığı faşist-Kemalist kliklerin muhtemel tepkisine rağmen halka ve iktidara yakın bir siyasal pozisyon geliştirebiliyor.

Peki, CHP samimi mi? Pragmatizmi ilke edinmiş bir siyasal gelenekten samimiyet beklemek elbette saflık olacaktır. Bununla birlikte toplumsal değişim süreçlerinin CHP gibi siyasal odakları bile görece de olsa nasıl değişime zorladığını görmek sevindirici bir gelişmedir. Dolayısıyla CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun bugün ABD’ye atfen "Veriler, darbe girişiminde ana aktörün Fetullah Gülen olduğunu söylüyor. O zaman Türkiye’ye iade etmesi lazım. Aksi halde iki ülke ilişkilerinde bir kırılma olacaktır” sözünü sarf ediyor olmasının arkasında da 15 Temmuz direniş ruhunun dönüştürücü etkisini görmek lazım.