14 CHP’li Lozan’a Neden Hayır Dedi?
"Lozan'ın zafer olmadığını, cephede kazanılan başarıların masada harcandığını ve ciddi tavizler verildiğini düşünen 14 CHP milletvekiliyse 'Hayır' oyu kullandı. Lozan zaferse, bu 14 CHP'li neden 'hayır' dedi?"
HAKSÖZ-HABER
Yeni Şafak’taki yazısında Lozan’ın hezimet mi yoksa zafer mi olduğu tartışmalarını mercek altına alan Abdullah Muradoğlu, o günkü bir kısım CHP’linin Lozan’a karşıt tutumu ile CHP’nin bugünkü tutumunu karşılaştırıyor.
Muradoğlu’nun konuyla ilgili karşılaştırmasından ilgi çekici bir bölüm şöyle:
“22-24 Ağustos 1923 tarihleri arasında TBMM'de oylamaya sunulan Lozan Antlaşması oy çokluğuyla kabul edildi. Lozan'ın zafer olmadığını, cephede kazanılan başarıların masada harcandığını ve ciddi tavizler verildiğini düşünen 14 CHP milletvekiliyse ‘Hayır’ oyu kullandı. Lozan zaferse, bu 14 CHP'li neden ‘hayır’ dedi? 14'lerden Şükrü Kaya Lozan'dan sonra Ziraat, Dışişleri ve İçişleri bakanlığı yaptı. Atatürk'ün yakınında yer alan ‘mutad zevat’tan Şükrü Kaya bir ara CHP Genel Sekreterliği de yaptı. Yahya Kemal'se 1946'ya kadar milletvekilliği ile Büyükelçilik yaptı. Her iki isim de Lozan müzakerelerine iştirak eden heyetin içindeydi.
‘Mutad Zevat’tan Kılıç Ali de 14'ler arasındaydı. Lozan'a ‘hayır’ diyenlerden Mustafa Necati Milli Eğitim ve Adalet bakanlığı yaptı. Lozan'dan sonra İstiklal Mahkemesi Savcılığı ve Milli Eğitim Bakanlığı yapan Vasıf Çınar da red oyu verdi. Bir diğer ‘Hayır’cıysa 1950'ye kadar milletvekili seçilen Faik Öztrak'tı. Hepsi de gedikli CHP'liydi ve çoğu ‘Tek Parti’ döneminde önemli görevler üstlendi. Kimse onları Lozan'ı 'zafer' olarak görmedikleri için ilzam etmedi. Öztrak'ın aynı adı taşıyan torunu Faik Öztrak bugün CHP Tekirdağ Milletvekili. Lozan zafer miydi, hezimet miydi tartışmasında torun Öztrak'ın dedesinden aktaracağı bilgiler faydalı olabilir.”
Abdullah Muradoğlu’nun yazısının tam metni:
14 CHP’li Lozan’a Neden Hayır Dedi? I Yeni Şafak
Aradan 93 yıl geçtikten sonra bile “Lozan Antlaşması” hararetle tartışılıyor. Baştan söylemek gerekirse, elbette Lozan ne zaferdir, ne hezimettir. I. Cihan Harbinde topraklarımızın büyük kısmı işgal altına girdi. Ancak bu topraklar üzerindeki hak ve hukukumuz tam anlamıyla ortadan kalkmamıştı. 1923 yılı itibariyle elimizde tuttuğumuz topraklar üzerindeki egemenliğimizi Lozan'da onaylattık. Geri almaya gücümüzün yetmeyeceğini düşündüğümüz toprakları ise bıraktık. Bu topraklar arasında Suriye, Irak, Ürdün, Filistin, Lübnan, Arap yarımadası, Mısır gibi ülkeler de yer alıyordu. Lozan'la birlikte Türkiye, Osmanlı egemenliği altındaki bu topraklar üzerindeki hak ve senetlerinden vazgeçti. O günkü şartlarda daha fazlasını elde edebilir miydik, orası tartışmaya açık. Zaten Lozan müzakereleri sürecinde bu husus Meclis'te sert polemiklere yol açmıştı.
22-24 Ağustos 1923 tarihleri arasında TBMM'de oylamaya sunulan Lozan Antlaşması oy çokluğuyla kabul edildi. Lozan'ın zafer olmadığını, cephede kazanılan başarıların masada harcandığını ve ciddi tavizler verildiğini düşünen 14 CHP milletvekiliyse “Hayır” oyu kullandı. Lozan zaferse, bu 14 CHP'li neden “hayır” dedi? 14'lerden Şükrü Kaya Lozan'dan sonra Ziraat, Dışişleri ve İçişleri bakanlığı yaptı. Atatürk'ün yakınında yer alan “mutad zevat”tan Şükrü Kaya bir ara CHP Genel Sekreterliği de yaptı. Yahya Kemal'se 1946'ya kadar milletvekilliği ile Büyükelçilik yaptı. Her iki isim de Lozan müzakerelerine iştirak eden heyetin içindeydi.
“Mutad Zevat”tan Kılıç Ali de 14'ler arasındaydı. Lozan'a “hayır” diyenlerden Mustafa Necati Milli Eğitim ve Adalet bakanlığı yaptı. Lozan'dan sonra İstiklal Mahkemesi Savcılığı ve Milli Eğitim Bakanlığı yapan Vasıf Çınar da red oyu verdi. Bir diğer “Hayır”cıysa 1950'ye kadar milletvekili seçilen Faik Öztrak'tı. Hepsi de gedikli CHP'liydi ve çoğu “Tek Parti” döneminde önemli görevler üstlendi. Kimse onları Lozan'ı 'zafer' olarak görmedikleri için ilzam etmedi. Öztrak'ın aynı adı taşıyan torunu Faik Öztrak bugün CHP Tekirdağ Milletvekili. Lozan zafer miydi, hezimet miydi tartışmasında torun Öztrak'ın dedesinden aktaracağı bilgiler faydalı olabilir.
Lozan'la ilgili güncel tartışmalarda gündeme gelen bir diğer meseleyse Ege ve Akdeniz adalarıyla ilgiliydi. Lozan Antlaşması'nın 12 ile 13. maddeleriyle, daha önce Balkan Savaşları sonunda Yunanistan'ın eline geçen “Ege Adaları”nın egemenlik durumu da onaylandı. Antlaşmanın 15. maddesine göreyse Türkiye, İtalya'nın 1912 yılında işgal ettiği Rodos ile yöresindeki “Onikiada” ve Meis adasının İtalyan egemenliğine geçmesini kabul ediyordu. Bu maddede Türkiye'nin, Astampalya, Rodos, Kalki, Skarpanto, Kazoz, Piskopis, Misiros, Kalimnos, Leros, Patmos, Lipsos, Sombeki, İstanköy adaları ile buna bağlı adacıklar ve Meis üzerindeki tüm hak ve senetlerinden İtalya yararına vazgeçtiği kaydedildi. Ege ve Akdeniz adaları daha önce elimizden çıktı tabii ama bunun uluslararası bir antlaşmayla hukuki olarak tescil edilmesi Lozan Antlaşmasıyla gerçekleşti.
Lozan Antlaşması sadece 1918-1922 yılları arasında cereyan eden “Milli Mücadele”nin askeri ve siyasi sonuçlarıyla ilgili değildir. Antlaşma 1911- 1918 yılları arasında vuku bulan “Trablusgarp”, “Balkan Savaşları” ve “Birinci Dünya Savaşı”nın sonuçlarıyla da tabii ki çok yakından ilgiliydi. Lozan'ı tartışırken bu olguları gözönüne almakta yarar var. Zira konu bütün tarihi derinliğiyle birlikte, Lozan zafer miydi, yoksa hezimet miydi gibi dar bir tartışmanın boyutlarını ziyadesiyle aşıyor.
HABERE YORUM KAT