1. YAZARLAR

  2. BURHAN KAVUNCU

  3. 12 Haziran Seçimleri ve Müslümanlar
BURHAN KAVUNCU

BURHAN KAVUNCU

Yazarın Tüm Yazıları >

12 Haziran Seçimleri ve Müslümanlar

10 Haziran 2011 Cuma 22:58A+A-

Halkın, kimler tarafından yönetileceği konusu, dünyada ve ahiretteki rahatı, felah ve mutluluğu açısından önemli bir olaydır. Ancak, kimin yöneteceği kadar, nasıl yönetileceği de, yani yönetimde esas kabul edilen rejim ve ilkeler de önemlidir.

Öncelikle iki hususu belirtmemiz gerekir. Birincisi, kim yönetirse yönetsin Türkiye’de yürürlükte olan düzeni ve bu düzeni işletmek üzere kurulmuş siyasi partileri meşru görmemiz mümkün değildir. İkincisi de mevcut düzen ve siyasi partilerin, liderlerin toplumun temel meselelerine çözüm getiremeyeceğini unutmamalıyız. Çünkü egemen olan rejim, ilkeleri, kurumları ve dış ilişkileri bakımından kendini sınırlandırmış, emperyalizme bağımlı kılmış, değiştirilemez olması öngörülen ulusçu ve laik özellikleri sebebiyle çözüm sağlama vasfını taşımamaktadır. Bilakis çözüm bulunması arzu edilen sorunların kaynağı bizzat Kemalist laik rejimdir. Müslümanların mevcut, partilerden, liderlerden ve düzenden çözüm beklemek yerine kendi alternatiflerini geliştirmek üzere çaba harcamaları gerekir.

Türkiye’de kurulu düzen, göreceli olarak Arap ülkelerinde ve diğer İslam beldelerinde bazı olumlu özellikleriyle tezahür etse ve Müslüman halklarda özlem uyandırsa da, bizim burada yaşayan Müslümanlar olarak sistemi yeterli görmemiz ve sistem içi çözümlere umut bağlamamız ciddi bir hata olur.

Kuruluş sürecinde, halkın kendisini kabul etmeyeceğini bildiği için zorbalığı esas alan, ilke ve devrim adı altındaki ilkel, geri ve en önemlisi Allah’a isyan niteliğinde olan inkılapları zorla tatbik eden ve bu zorba vasfını bir diktatörlük olarak sürdüren, adına Kemalizm denilen bir rejimdir ülkemizde egemen olan. Sözde demokrasi dönemlerinde halkın talepleri gündeme geldiğinde darbeler, sıkıyönetimler, olağanüstü mahkemeler, MGK benzeri kurumlarla kendini korumaya alan bir rejimdir.

Bir yönüyle bürokratik diktatörlüğün, diğer taraftan kar rekorları kıran banka ve holdinglerin işbirliğinde, askeri, ekonomik ve kültürel olarak NATO’ya ve ABD’ye bağımlı, halkın erkek çocuklarına Kore’de Afganistan’da emperyalist çıkarlara askerlik yaptıran, gençlerini Batılılar gibi yaşamaya özendiren, çoğunluğu yoksul ve gelecekten ümitsiz olduğu gibi ahlaki değerlerden de uzaklaşan bir gençlik yetiştiren laik sistem. Halkını asgari ücret köleliğine mahkum ederken, uluslar arası ve yerli holdinglerin çıkarlarına hizmet eden, tüm ekonomik krizlerin yükünü halka ödeten, İMF reçetelerinde bütün partilerin ve iktidarların ittifak ettiği, bizi dünyanın ilk 7’sinden 90 yıl boyunca azgelişmiş ülkeler kategorisine indiren bu laik Kemalist sistemdir.

Ulus devlet arayışında homojen bir toplum yaratmak için ülkedeki ikinci büyük etnik topluluk olan Kürtlerin kimliğini ve anadilini yasaklayan, 90 yıl boyunca isyanlarda, iç çatışmalarda, İstiklal Mahkemesi ve sıkıyönetim mahkemelerinde, faili meçhullerde yüzbinlerce vatandaşını infaz eden, ülke gelirini iç savaşa ve orduya harcayan ahmak bir sistem. Sürekli kendi halkıyla kavga eden, halkların anadilini ve İslami kültürünü yasaklayan, hor gören, milliyetçilik mikrobuyla halkları birbirine düşüren bir düzen.

Ak Parti ve diğer muhafazakar demokrat partiler, bu sistemi değiştirebilir mi? Düzenin bir bölümünü değiştirmeye çalışırken, diğer kısmını tahkim eden, bazen farkına varmayarak ondan daha faşist olan liderler, İslami çözüm üretebilirler mi? ABD ve İsrail’e karşı mücadele ederken bile onlardan icazet almak ihtiyacı duyan kadrolara ne kadar güvenilebilir? Veya radikal bir muhalefet yapacağı iddiasıyla yola çıkarken, anıt kabire çelenk koyarak bir yerlere mesaj gönderen daha küçüklerine… Allah istediği için bir işin O’nun rızasına göre uygulanmasını, Allah’ın kulları üzerindeki yol gösterici, hüküm ve nizam koyucu sıfatlarını yasaklayan laikliğe karşı dinine sahip çıkıp savunamayan partiler (tüm muhafazakar partiler), biz dinci değiliz diyenler ve demeyenler, halkın dünyevi ve uhrevi saadetini sağlayacak değişiklik ve dönüşümlere imza atamazlar.

Sistem içinde yaşayan vatandaşlar olduğumuz için, sistem içi nisbi iyileştirmelerde tarafların birisini tercih edebiliriz. Halkın mevcut siyasi partiler arasında, seçimlerde tercih beyan etmesini akidevi bir sorun olarak görmemeliyiz. 1950’den beri bu ülkenin halkları, tam bir çaresizlik içinde Kemalist zorbalara karşı sağ partilere oy veriyor. 1950’de sistemin dışında duran halkın bugün sistemi ne kadar içselleştirdiğini görebiliyoruz. Bugün de seçimle beraber yeni anayasa meselesi gündemdedir. Irkçı ve laik anayasanın değiştirilemez denilen başlangıç hükümlerinin değiştirilmesi, askeri vesayetin son bulması, darbelerin ve darbeciliğin tasfiyesi doğrultusundaki yeni bir anayasa düşüncesi elbette hepimiz için önemlidir. Bu tür bir değişikliğin gündeme gelmesi dahi önemlidir. Müslümanların bu gibi pratik sonuçlar için tercihte bulunmaları da en tabii haklarıdır. Ancak siyasetçi kadrolarının bu değişiklikleri asla yapamayacağını da bilmeliyiz.

Müslüman halkın sistem içerisine çekilmesi gibi, İslamcı kadroların da siyasi partilere angaje olup, mücadeleyi sistem partilerinde yürütmeyi düşünmeleri, siyasi hedef ve ufuklarını iktidarın bir dönem daha devam etmesi ile sınırlandırmaları ciddi bir gaflettir. İslami bir çözüm ümidini kaybederek mevcut partilere, sistemin üreteceği çözümlere inanmak, bunu İslami mücadele olarak görmek, sağcı-millici bir din anlayışının bir sonucudur.

Seçimlerden nasıl bir sonuç çıkarsa çıksın, uzun vadede Kemalist rejimin tasfiyesi İslami hareketin ve kadrolarının eliyle olacaktır. El akıbeti li’l-mutteqin. Allah’ın muttakiler için hazırladığı akibet en hayırlı olandır.

 

YAZIYA YORUM KAT

15 Yorum