1. HABERLER

  2. ETKİNLİK-EYLEM

  3. 100. Gününde Mısır Cuntası Diyarbakır’da Lanetlendi
100. Gününde Mısır Cuntası Diyarbakır’da Lanetlendi

100. Gününde Mısır Cuntası Diyarbakır’da Lanetlendi

100. gününe giren Mısır cuntası ve katliamları, Diyarbakır’da gerçekleştirilen yürüyüşle protesto edildi.

11 Ekim 2013 Cuma 16:30A+A-

Mısır’da darbeye ve katliamlarına rağmen sokakları terk etmeyen Müslümanların cuntaya direnişinin üzerinden 100 gün geçti. Tam 100 gündür arkasına aldığı Suud, ABD ve İsrail gibi devletlerin desteğiyle Mısır ordusu sivil halka karşı katliamlar yapıyor.

Darbenin 100. günü dolayısıyla yapılan protesto gösterilerinden biri de Diyarbakır’da yapıldı. “Diyarbakır Mısır Halkıyla Dayanışma Platformu”nun çağrısıyla cuma namazı müteakip Ulu Camii önünde toplanan Diyarbakırlılar, Dağkapı meydanına kadar gerçekleştirdikleri yürüyüşle, cuntaya direnen Mısır halkını selamlarken, katil darbecileri de lanetlediler.

“Diyarbakır’dan Mısır’a Direnişe Bin Selam” pankartının açıldığı yürüyüş sırasında, darbeci Sisi ve arkasındaki güç odakları lanetlendi. Kitlenin sık sık “İhvan’a Selam Direnişe Selam, Defol Sisi Seninleyiz Mursi, Seyit Kutup El Benna Selam Olsun İhvan’a, Mursi’ye Selam Direnişe Selam, Zulme Karşı Direneceğiz, Katil ABD Ortadoğu’dan Defol” şeklinse sloganlar attığı görüldü.

Dağkapı meydanında tekrar toplanan kalabalık, “Mısır’da Darbenin 100. Gününde Darbeye Direnen Müslüman Mısır Halkını Selamlıyoruz, Mursi’ye ve Mısır’daki Müslüman Kardeşlerimize Selam, Mısır’da Darbeye Karşı Müslüman Kardeşlerimizin Yanındayız” pankartlarını da açtı. Burada bir süre slogan atıldıktan sonra basın açıklamasına geçildi. Kalabalık adına basın açıklamasını Ay-Der Yönetim Kurulu Üyesi Ferzende Lale okudu.

Okunan basın açıklamasının ardından İhvan-Der Başkanı Hüseyin Solmuş’un okuduğu dua ile eylem son buldu.

FOTO GALERİ

Islahhaber

diyarbakir-20131011-01.jpg

diyarbakir-20131011-05.jpg

diyarbakir-20131011-11.jpg

FOTO GALERİ

Basın açıklamasının tam metni:

İHVAN’IN ZAFERİ

Mısır tarihinde 30 Haziran 2012 de ilk kez bir cumhurbaşkanı halk tarafından seçildi; ancak 3 Temmuz 2013’te küresel güçlerin desteğiyle askeri darbe gerçekleştirildi ve halk tarafından seçilen cumhurbaşkanı Muhammed Mursi görevden uzaklaştırılarak halkın özgür iradesine ipotek koyuldu.

Bu darbeyi kabul etmeyen başta İhvan olmak üzere, sayıları milyonlara ulaşan halk, 100 gündür barışçıl gösterilerine devam etmektedir. Ancak Allah’ı ve ahiret gününü unutup, küresel güçlerin desteğine güvenen ordu, yine barışçıl gösterilerine devam eden halkın üzerine ateş açmış ve yine kan akıtmıştır.

Şunu unutmayalım ki,  Mısırdaki gelişmelerde sadece İhvan’ın başarısı veya kaybı söz konusu değildir; bilakis İslam âleminin küresel şer odaklarına karşı zaferi veya kaybı söz konusudur.  Şüphesiz Müslüman kardeşlerin tarihini ve yapısını okumadan son gelişmelere bakıldığında, Müslümanlarda ciddi bir ümitsizlik söz konusu olabilir. Ancak İslam tarihi ve İhvan’ın tarihine bakıldığında işin neticesinin böyle olmadığı anlaşılacaktır.

İhvan, defalarca tağutların zulmüne maruz kalmış, her defasında ihvan hareketinin silah, siyaset ve basının kışkırtmalarına karşı yenilgiye uğradığı ve ihvan hareketinin sona erdiği düşünülmüştür. Ama ne gariptir ki her defasında tağutlar ve darbeciler yok olmuş, ihvan ise yoluna devam etmiştir.

Kral Faruk cemaatin liderlerini ve gençlerini hapislere doldurmuş cemaatin kökünü kazımak için cemaatin kurucusu ve ilk mürşidi olan Hesan el- Benna’yı bir suikast sonucu şehit etmiştir. Hasan el-Benna’nın cenazesi babası ve kadınlar tarafından defnedilmiştir. Fakat kral Faruk ve saltanatı sona ermiş, Hasan el-Benna milyonların kalbinde taht kurmuş ve O’ndan sonra İhvan yoluna devam etmiştir.

Zorbalığın zirvesine ulaşmış olan Abdunnasır, İhvana karşı sistematik soykırım savaşı başlatmış önde gelen fikri ve siyasi liderlerini idam etmiş, diğer üyelerine karşı 16 yıl boyunca şiddet uygulamış ihvanın artık sonsuza dek yok olduğunu beyan etmiş… ancak O, tarihin çöplüğüne gömülmüş ihvan ise yoluna daha güçlü bir şekilde devam etmiştir.

Daha sonra Enver Sedat Camp David anlaşmasına karşı çıktıkları için ihvana baskı uygulamış onları bir kez daha 3. Mürşid Ömer Tilmisani ile birlikte hapislere doldurmuş, ancak kader Enver Sedat’ın yok olması ve İhvanın yoluna devam etmesi şeklinde tecelli etmiştir.

Basireti kör diğer tağutlar gibi Hüsni Mübarek de tarihten ders almamış ihvana karşı şiddet uygulamış anlamsız gerekçelerle davalarını engellemek için onları askeri mahkemelere sevk etmiş ve defalarca hapislere doldurmuştur. Ancak bu tağut da diğer tağutlar gibi yok olmaya mahkûm oldu ve İhvan Yoluna daha güçlü olarak devam edecektir.

Allah’ın izniyle Sisi de sis ve duman olup gidecek İhvan ise daha güçlü bir şekilde yoluna devam edecektir. Darbeciler, hakikati haykıran bu tarihten niye ders almıyorlar? Yoksa Sisi ve Temerrüd hareketi, yok olmuş o tağutlardan daha mı güçlü? Oysa İhvan hareketi her defasında hem halk kitlelerine öncülük yapmış, hem de siyasi açıdan daha da güçlenmiştir.

25 Ocak halk devriminden sonra gerçekleştirilen bütün seçimlerde ihvan kazanmıştır. Halk meclisi, şura meclisi, cumhurbaşkanlığı ve anayasa referandumunda hep ihvan kazandı.  Bu, onların büyük bir halk tabanına sahip olduğunu göstermez mi? Acaba darbeciler halkın kanaatini ve siyasi tercihini değiştirebileceğini mi sanıyorlar.

Bu darbeciler ve finansmanları, İhvan’ın artık Mısır’la sınırlı olmayıp, teşkilatlı olarak seksen ülkede bizzat bulunan evrensel bir hareket olduğunu, fikri ile de bütün dünyaya yayıldığını bilmiyorlar mı? Böyle güçlü bir hareketin, bırakın kökünü korutmayı, tahakküm altına almaya güçleri yeter mi?

İhvan hareketinin mensupları, sürgünü seyahat, zindanları halvet öldürmeyi ise ;   الموت في سبيل الله اسمى امانينا “Allah yolunda ölmek en büyük arzumuzdur” sloganıyla şehâdet kabul ettiler. Dolayısıyla sürgün edilmeleri adeta davalarını yaymak için bir seyahat ve fırsat bilip, bütün Arap âlemine Amerika ve Batı’ya ulaştırdılar. Tağutlar tarafından öldürülmeyi Allah yolunda karşılığı cennet olan şehâdet saydılar.

Mısır’da kan akıyor; kardeşlerimizin, bacılarımızın, bizden olan insanlarımızın kanları akıtılıyor. Mısır’da sadece insanlarımız değil, aslında bütünüyle bir insanlık katlediliyor. Bizler Müslümanlar olarak Küresel terörist ABD ve Siyonist İsrail’den, batılı ve doğulu diğer işgalci emperyal güçlerden, gerici, uşak ruhlu Arap yönetimlerinden yardım beklemiyoruz. Zaten bu katliamları gerçekleştiren darbecilerin arkasında sömürgeci ABD var, Siyonist İsrail var, Rusya var, gerici uşak ruhlu Suud var, Birleşik Arap Emirlikleri var ve suskun kalan bütün yönetimler var. Mısır’da dökülen her damla kanda, insanlıktan nasibi kalmamış bu güçlerin destekleri, dolarları ve riyalleri var.

Bizler dünya Müslümanları azıcık da olsa vicdan sahibi olan dünya insanlığına bir çağrıda bulunuyoruz: Mısır’da,çocuklar, kadınlar, kısacası masum sivil insanlar katledilmektedir. Buna karşı çıkmak, buna dur demek azıcık da olsa vicdan sahibi olan, ben de insanım diyen herkesin görevidir. Adeviye’de, Nahda’da, Ramses’te ve Mısır’ın diğer kentlerinde darbecileri, darbecilerin arkasındaki işgalci terör güçlerini protesto eden halkın tamamı sivil, hiçbirisinde çakı denebilecek tarzda silahları bile yoktur. Bu kalabalıklar, 3 Temmuz darbesinden bu yana ve özellikle de ramazan ayında açlığa, susuzluğa ve 45-50 derece sıcaklığa rağmen silaha ve şiddete başvurmaksızın meydanları doldurmuşlardır. Bu, darbecileri ve darbecilerin arkasındaki karanlık ve emperyal güçleri korkutmuştur. Müslüman Kardeşler bütün zorluklara, katliamlara, yetkilileri zindanlara atılmasına rağmen milyonlarca insan meydanları doldurmuş ve bütün katliam tehditlerine rağmen geceli-gündüzlü bulundukları yerleri terk etmemişlerdir.

Tarih, batının bu ikiyüzlülüğünü ve kukla yönetimlerinin yaptığı bu çirkefliği affetmeyecektir. Ayrıca tarih ve imanlı vicdanlar, ihvan hareketini Amerika ile işbirliği yapmakla suçladığı Müslümanları da affetmeyecektir. Bunlar, Müslümanlardan ve ihvandan özür dileyebilir. Peki, Allah için canlarını veren şehitlerden özür dileme imkanları olacak mı?

Biz şehit ve şehâdete yabancı olmayan bir meydandan sesleniyoruz, zira bu meydan Şeyh Said’in şehâdetine tanıklık etmiştir. Onun için bu gün mısır meydanlarında toplanıp özgürlük mücadelesini verenleri desteklemek, şehitlerimize karşı bir vefa borcumuzdur.

Size müteşekkiriz çünkü bize Şeyh Said’i hatırlattınız.

Yine size müteşekkiriz, zira bize hala içimizde Hasan el-Bennalar, Seyyid Kutublar, Abdulkadir Udehler, Şeyh Ahmed Yasinler, şeyh saidler olduğunu gösterdiniz.

Yine size müteşekkiriz. Çünkü emperyalizmle kirli pazarlıklara girmeyerek kendi inancı ve inancını yaşayan tabanına dayanarak la’yı ete ve kemiğe büründürerek yeniden İslam’ı direnişi bize hatırlattınız.

Yine size müteşekkiriz, çünkü bize, tek bir millet olan küfre karşı, ümmet olmamızı hatırlattınız.

Evet, tarih tekerrürden ibarettir. Yine “sisi ve işbirlikçileri yok olmaya mahkûmdur, İhvan ise Allahın izniyle her zaman olduğu gibi yine yoluna devam edecektir.

Son olarak ihvan için dua etmeyi ve kardeşlerimiz gibi meydanlara inip onlara destek olmayı unutmayalım.

Diyarbakır Mısır Halkıyla Dayanışma Platformu

 

HABERE YORUM KAT