1 Mayıs üzerine çeşitlemeler
Bazen bir pire için yorgan yaktığımızı iyi biliyoruz da anlamsız inatlaşmalar yüzünden neler kaybettiğimizin hesabını çıkartmak hiç kolay değil... İki farklı yönü bulunan her konuda ipi hemen geriyor ve kendimize uygun bulduğumuz tarafta yerimizi alıyoruz.
'1 Mayıs' ipi geren konulardan biri... Bütün uygar dünyada 'emekçiler bayramı' olarak kutlanan 1 Mayıs'ı uzun yıllar biz de 'bahar bayramı' adıyla kutladık; sonra birden el yakmaya başladı 1 Mayıs... Uzun zamandır da 'bayram' olma özelliğini yitirdi. Önümüzde daha 20 gün var 1 Mayıs'a, ama şimdiden iki ayrı uçta saf tutmalar başladı bile...
Bereket bu kez hükümet 1 Mayıs'ın 'emekçiler bayramı' olarak kutlanmasından yana tavır aldı. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bu yolda verdiği talimat yasalaştırılmak üzere hükümeti harekete geçirdi. 1 Mayıs, öyle anlaşılıyor ki, bu yıldan başlayarak günün anlam ve önemine uygun biçimde yeniden kutlanacak.
Fakat hepsi bu kadar... Kendilerine bayram hediye edilen emekçilerin kutlama yeri için istedikleri Taksim Meydanı'na izin verilmiyor. İzin makamı olan İstanbul Valiliği, Vali Muammer Güler'in ağzından, şimdiden kesin bir dille “Olmaz” cevabını verdi bile.
Neden olmasın?
Bu sorunun cevabı 1977 yılı 1 Mayıs kutlamalarının kanlı geçmesinde yatıyor. O günden bugüne Taksim Meydanı 'devlet' ile 'sendikalar' arasında bir çekişme konusu... Devlet hiç aksatmadan her yıl “Olmaz” cevabını bastırıyor, sendikalar da hiç şaşmaksızın Taksim'de kaçak kutlama gösterileri düzenliyor. Geçen yıl olduğu gibi gerilimin çatışmaya dönüşmesine ramak kaldığı yıllar da yaşandı. Sağduyu hâkim olmasaydı, 2008 yılı 1 Mayıs'ında, gereksiz sertlikler ciddi sıkıntılar doğuracak boyutlara varabilirdi.
32 yıl önce 1 Mayıs kutlamaları sırasında meydana gelen kanlı olaylar, bugünden geriye bakıldığında, her yönüyle 'provokasyon' kokuyor. 'Ergenekon' süreci 1980 öncesine kadar götürülse, hiç kuşkunuz olmasın, benzer bir örgütlenmenin 1 Mayıs'ı kana bulamak üzere hareketlendiği sergilenebilirdi. Soğuk Savaş'ın en soğuk döneminde yaşanan o olay, Soğuk Savaş'ta cephe ülkesi olan Türkiye'de, büyük ihtimalle, 1 Mayıs'ta gösteri yapan sola ders vermek için sahnelenmişti.
O günden bugüne köprülerin altından çok sular aktı. 'Sol' eski sol değil, Soğuk Savaş biteli neredeyse 20 yıl oluyor ve bugünün Türkiye'si '1 Mayıs-vari' kışkırtıcı eylemleri planlayıp sahneye koyanları yargılıyor.
Ortada korkacak bir yön yok. Gösteri yapacak sendikalar gerilimden uzak bir ortam için sorumluluk taşıyacak olgunluktalar.
Yine de engel çıkartılması, '1 Mayıs' ile ilgili 'Taksim tabusu'ndan kaynaklanıyor. Sanki anayasada veya kimsenin görüp okuma fırsatı bulamadığı anayasa benzeri bir belgede “1 Mayıs gösterileri Taksim'de yapılamaz” keskinliğinde bir madde varmış gibi, devletin yetkilisi, otomatik olarak “Hayır, olamaz” cevabını yapıştırıyor.
Hükümetin 1 Mayıs'ı bu yıldan başlayarak 'emekçiler bayramı' ilân etmesi tabunun yarısının kırılması anlamına geliyor. Çünkü bu yıla kadar 'devlet' 1 Mayıs'ın bayram olmasına da karşıydı. “Eh, hiç değilse bununla yetinebiliriz” denebilir. Ancak o ilk adımı atan hükümetin, bir sonraki adımı da atması daha şık olmaz mı? Kendileri de sonuçta birer 'emekçi' olan devletin güvenlik güçleri, 1 Mayıs'ın anlamına uygun kutlanması için Taksim'de yeterli önlemleri pekâlâ alabilir.
Henüz önümüzde 20 gün var. Gerilime yol açmadan, görüşüp uzlaşarak sonuca ulaşma yolu tercih edilirse, bu sorunun en güzel bir biçimde çözülebildiğini elâleme gösterebiliriz.
Göstermeliyiz.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT