1. YAZARLAR

  2. BURHAN KAVUNCU

  3. Suriye’nin Yeni Başkanı Burhan Galyun Olursa…
BURHAN KAVUNCU

BURHAN KAVUNCU

Yazarın Tüm Yazıları >

Suriye’nin Yeni Başkanı Burhan Galyun Olursa…

05 Aralık 2011 Pazartesi 20:02A+A-

Aslında “İrancı” ve “Şii sempatizanı” olduğum için Suriye muhalefetini karalamaya çalıştığım düşünülebilir. Baas faşizmini ve Esed ailesinin cinayetlerini desteklemek de varmış kaderde. Allah zalimlere meyletmekten muhafaza etsin! Bir Müslüman için, zalim diktatörlere yandaş olmak ateşe girmekle eştir. Öte yandan ömrünü İslam’a hizmete ve emperyalist sistemle mücadeleye adamış bazı kardeşlerimiz de Suriye muhalefetini destekledikleri için “dış müdahale taraftarı” dolayısıyla NATO’cu, hatta Amerikancı sayılabiliyorlar. Elbette onları da tenzih etmeliyiz.

Siyasal analizlerimiz dinin yerini almaya başladığı ve ilişkilerimizi belirlemeye başladığı zaman, hoşumuza gitmeyen bu tür suçlamalarla karşılaşabiliyoruz. Bizzat biz kendimiz de insafsızca tahlillerle birbirimizin etini yiyebiliyoruz. Elbette siyaset ve ibadet ayrılmazlığına inanırız ve siyasi analizlerimizi dini görüş ve yaklaşımlarımızdan bağımsız yapmayız. Yine de içtihadi olan görüş farklılıklarını dindeki kardeşliğin önüne çıkarmamalıyız. Hele kardeşlerimizi tenkit ederken insafı elden bırakmamalıyız.

1982 yılının Mart ayında Hama’da Müslümanlar ayaklandığı zaman, Suriye’deki Baas Partisi diktatörlüğünün başında bulunan Hafız Esad korkunç bir katliam yapmıştı. Hama’yı bombalayan savaş uçaklarının yanı sıra ordu ve faşist Baas milisleri on binlerce Müslümanı şehit ettiler. O zaman bu kıyıma sessiz kalan, hatta kınamayı reddederek destek veren İran İslam Cumhuriyeti’ni hiçbir zaman mazur görmedik. Onlara, “Zalimleri değil Allah’ı müttefik edinmeliydiniz.” diye sitem ettik.

Bugün ne değişti?

Zalimler ve destekçilerinin tavırlarında bir farklılık yok. Ama midemizin kabul etmediği bir durum var ki, hiçbirimiz bunu görmezden gelemeyiz: Şimdi değişimi kontrol edenler, değişim sonrasını planlayan ve yönetime kimin geleceğine karar vermek isteyenler, bu inisiyatifi eline almak isteyenler Baas rejiminden daha az zalim olmayan ABD ve stratejik ortakları. Bunlar hiç kendilerini gizlemeden, niyetlerini açıkça ortaya koyarken, Baas’ın yerine geleceklerin daha az zalim ve daha az İslam düşmanı olacağını söyleyemeyiz. Keşke bir yanda Müslümanlar diğer yanda zalim Baasçılar olsa da herkes tarafını bilerek seçse. Ama öne çıkan -çıkarılan- pozisyonda tarafları birisi Beşar Esad ise diğeri Arap Birliği yani Suudi Arabistan, Ürdün, Katar, Bahreyn, Kuveyt… Birisi İran, Rusya, Çin; diğeri ABD ve NATO.

Yaşadığımız dönemde Müslümanlar bu sorunla her yerde karşı karşıyalar: Mevcut zalim dikta rejimleri ile bunları tasfiye eden emperyalist sistem. Müslümanlar ya da ezilen halklar savaşımın müstakil bir tarafı olamadığı sürece bu ikilemden çıkabilmemiz mümkün değil. Daha önce Irak’ta, K.Irak’ta, Darfur’da yaşanan çelişkiler şimdi de Libya’dan sonra Suriye’de benzer biçimlerde tekrarlanıyor. Tarafların net olduğu Çeçenistan, Afganistan, Hama’da (yöntemle ilgili farklı eleştirilerimiz olsa bile bir taraf Müslüman, diğeri küfür) böyle zorlanmamıştık. Cezayir örneğinde olduğu gibi, Müslümanların zaferini engellemek için Batılı emperyalistler diktatörlüğü desteklemekte tereddüt etmediler. Günümüzde bile Bahreyn’de ayaklanan halkı ezmek için Suud ordusu müdahale etti de kimse “Ne yapıyorsun?” demedi. Aynı Suud şimdi zalim Esad rejimine karşı mazlumların yanında! Kim inanır buna? Nasıl bir ittifak kurdurulduğu apaçık değil mi? Tamam, komplo teorilerine kapılmayalım ama komplonun kendisine de kapılmayalım.

İki zalimden birini destekleyen Müslümanların, diğerini destekleyenlere söyleyebileceği çok fazla bir şey yok. Sonu hüsran olan, olacak olan bir değişimde taraf olmak, buna zorlanmak kabul edilemez.

İçinde Müslümanların da bulunması değil, inisiyatifin kimde olduğu daha önemli sayılmalı. Taraflar arasında kimlerin bulunduğundan önce, değişimin çizgisi, rengi ve karar organlarının durumu göz önüne alınmalı. Şu haliyle Suriye Ulusal Muhalefet Konseyi, Beşar Esed rejiminden daha meşru, daha masum ve haklı görünmüyor. Hatta dünya müstekbirliğinin emrinde göründüğü için daha tehlikeli bile sayılabilir. Haklı çıkmak, pozisyonumuzu üstün göstermek için karşılıklı delil toplamak, taraftarlık çabaları kendi kendimizi iknaya bir süre yetebilir. Ama Allah’ın razı olacağı bir çözüm ortaya çıkmaz. Böyle bir cepheleşmeden beri kalmak için dua ediyorum. Safların birinde yer almaktan Allah’a sığınırım.

 

İRAN/RUSYA TÜRKİYE’Yİ TEHDİT EDERSE…

Canımızla, kanımızla vatan müdafaasına girişmek birileri için belki mümkün. Ama biz, dünya egemenlik sistemi içindeki çelişkilerde taraf olmadan hakkaniyeti aramalıyız.

Türkiye’de İncirlik ve füze kalkanı (Malatya Kürecik) olduğu müddetçe, İran’ın tehditlerini, hatta Rusya’nınkileri eleştirmek adaletli yaklaşım olamaz. Bunun için tarafgirlikte bir hayli ileri gitmiş olmak gerekir. ABD’nin Türkiye’de kurduğu füze kalkanı (içinde füze mi yoksa sadece radar mı olduğu önemli değil) açık bir düşmanlığın ilanıdır. Bütün “van minüt”leri, Mavi Marmaraları zedeleyecek bir İsrail hizmetkârlığıdır. “Bizim en değerli müttefikimiz İsrail’dir.” diyen ABD’nin “stratejik ve askeri müttefiki” olarak, topraklarımızda kurulan füze kalkanının İsrail’e bilgi aktarmayacağı iddiasına inanmak için oldukça saf olmamız lazım.

Başbakan’ın ve Dışişleri Bakanı’nın ne kadar iyi niyetli olsalar, Türkiye’nin uluslararası sistemdeki pozisyonlarında düzeltme sağlamaya çalışsalar da bütün bunların İncirlik, NATO üyeliği, Afganistan işgaline katılım, füze kalkanı gibi asli meselelerde bir değişiklik sağlamaya yetmediği ortadadır. Kaldı ki, Başbakan’ın Arap ülkelerine yeni anayasalarında laiklik önermesi iktidarın emperyalizmle ilişkilerine şüpheyle bakmamız için yeterlidir. Önümüzdeki günlerde Türkiye’nin güneyinde “güvenlik koridoru” Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe’un deyimiyle ”insani koridor” oluşturulacak, koridorun korunması haliyle Türk ordusuna düşüyor. Zaten “Özgür Suriye Ordusu”nun eğitimi, barınması ve finansmanını da üstlenmiş durumdayız. Türk Dışişleri canhıraş bir biçimde muhalefeti ve “Özgür Ordu”yu örgütlemeye çalışırken Suriye muhalefeti olarak öne çıkarılan isimler ister istemez dikkatimizi çekiyor.

 

BURHAN GALYUN NE DEDİ?

Suriye Ulusal Konsey dönem başkanı Burhan Galyun Fransa’da yaşayan bir akademisyen. Muhalefete sonradan katılmış. Bir nevi monte edilmiş. Batı yanlısı ve laik bir kişilik. Türkiye’de misafir olan Ebu Ömer’in üyesi olduğu Yüksek Devrim Konseyi ve diğer muhalif grupların katılımını sağlayan üst kuruluş Suriye Ulusal Konseyi. SUK’ta Suriye İhvanı ve Müslüman şahsiyetler de temsil ediliyor.

SUK Başkanı Burhan Galyun geçtiğimiz günlerde Wall Street Journal gazetesine bir mülakat verdi. Röportajda Suriye’deki değişimin niteliği, bölgedeki ilişkilerin geleceği üzerine önemli ipuçları veriliyor. Bu röportaj/habere Hürriyet Planet Haber, İhlâs Haber Ajansı, Akşam ve birçok internet sitesi yer verdi. Hürriyet ve İhlâs’taki tercümede özetle “İran’ın İslami modelinin Arap İslami hareketleri üzerinde etkisinin kalmadığı, artık Türkiye’nin model olduğu, rejim düşürüldükten sonra İran, Hizbullah ve Hamas’la ilişkilerin kesileceği” yer alıyordu. Haksöz-Haber’in de aralarında bulunduğu bazı siteler Akşam gazetesinin tercümesini kullanmış. Bu metinde Hizbullah ve Hamas’la ilişkiler konusuna değinilmiyor.

Suriye muhalefeti içinde Batılıların öne çıkardığı, diğer muhaliflerin de engelleyemediği Galyun’un ifadeleri elbette önemli. Çünkü diğerlerinin beyanları sadece bir kesimin görüşü iken Galyun tüm muhalefeti temsil ediyor. En azından muhalefete ne yaptırılmak istendiğini göstermesi bakımından önemli. Oldukça uzun olan röportajda tartışmalara sebep olan sorular ve cevapları aynen şöyle:

WSJ: Is there a sense on how the support of Hamas and Hezbollah would change?

(Hamas ve Hizbullah’a desteğin nasıl bir değişim göstereceği hakkında bir kanaatiniz var mı?)

Mr. Ghalioun: (…) As our relations with Iran change, so too will our relationship with Hezbollah. Hezbollah after the fall of the Syrian regime will not be the same. Lebanon should not be used as it was used in the Assad era as an arena to settle political scores.

(İran ile ilişkilerimiz değişince Hizbullah ile olan yakın ilişkimiz de değişecektir. Hizbullah, Suriye rejiminin düşmesinden sonra aynı durumda olmayacaktır. Lübnan Esad rejiminde daha önce kullanıldığı gibi politik hesapların görüldüğü bir arena olarak kullanılamayacaktır.)

WSJ: Do you have open communication with Hezbollah or Hamas?

(Hizbullah ve Hamas’la iletişim kanalları açık mı?)

Mr. Ghalioun: Many opposition members wanted to meet with Hezbollah and Iran, and present their case and explain this wasn't a foreign conspiracy. But the continued position of Hezbollah, and the negative role their media outlets played, closed this door. 

(Muhalefetin birçok üyesi Hizbullah ve İran’la görüşmeye çalıştı. Fakat Hizbullah’ın pozisyonu ve medyasının oynadığı olumsuz rol devam etti, diyalog kapısını kapattı.)

We do have channels with the PLO. (FKÖ ile güçlü kanallarımız var.)

Burada İran ve Hizbullah ile ilişkilerin, Lübnan’ın durumunun eskisi gibi olmayacağı, Hamas yerine de FKÖ ile irtibat tesis edileceği açıkça anlaşıldığından Hürriyet ve İHA’nın tercümelerinin doğru olduğu söylenebilir. Yani açıkça “Hamas’la iletişim devam edecek mi?” sorusuna “İletişim FKÖ ile olacak.” cevabının yoruma ihtiyacı var mı?

Haksöz-Haber bir okuyucunun eleştirisine cevabında Galyun’un böyle bir şey söylemediğini, bu ifadenin bir yorum olduğunu, kaldı ki bu kişinin Suriye direnişini temsil edemeyeceğini söylüyor. Şimdi direnişin temsilcisi olarak muhalif grupların, Arap Birliği’nin, Türkiye’nin tanıdığı, hiçbirisinin itiraz etmediği bir ismi Haksöz-Haber kabul etmiyor. Doğru ya, ben de kabul etmiyorum, en azından bu noktada mutabıkız… 

Zalim Esed rejimi elbette gidecektir, ama bundan daha önemlisi yerine nasıl bir yönetimin geleceği. Değişimin (“devrimin”) kimin kontrolünde olduğu. İran’ın basiretli bir politika takip ettiğini söyleyemeyiz. Ama Suriye muhalefeti de peşine takılacak gibi değil. Mısır’da Kral Faruk devrilirken Müslümanlar “Hür Subaylar”ın yanında yer almışlardı. Sonunda Şehid Seyyid Kutub’u idam eden, hepimizin nefret ettiği Baas rejimi kuruldu. Bu kez de dışarıdan planlanıp uygulanan bir komplonun destekçisi olmaktan korkarım. 

YAZIYA YORUM KAT

37 Yorum
  • Cemil Arslan / 12 Aralık 2011 00:00

    Çok güzel bir değerlendirme olmuş; Burhan Abi Allah razı olsun, elbette temel ilkemiz "güçlünün değil, haklının yanında olmak" olmalıdır. Bu bağlamda yazıda olumsuz nitelikte eleştirecek hiçbir unsur göremiyorum, gayet insaflı ve vicdanlı bir analiz yapılmış.

    Yanıtla (0) (0)
  • ŞAMİL / 10 Aralık 2011 15:20

    Kim demiş tek kırıter İran yada Onların dedikleri,Allahın O kadar açık ayeti varken.Galyun ne demişe takarken,Esas Esetin Allahsız rejimi ne katliamlar yapıyoru saklıyoruz.Demişse demiş,denilenlerde adam olsun da dedirttirmesin,çocukları öldürülen namus ve haysiyetirinin güvenliği kaybolmuş mustazaf bir halktan ve sözcülerinden,bu acılar içerisinde söylendiğinde kınanacak tarafı olmayan bir söz.Diyenden çok dedirten kendine baksın.Zaten bu gidişlede öyle olacak,bende olsam,bana ve Halkıma kan kusturan Allahsız Canilere müttefik olana bunu derim ,dahası hesabını da sorarım.Bundan doğal olan nedir,.....aslında Hama katliamında yapılan Haksız ve İslam dışı duruşunun hesabı unutulmadan,Bugün İran ve hizbullahın duruşu İslami açıdan ne kabul edilir nede yenilip yutulur cinsten değil.Bir başkasıda bu duruşa HAMAS ı veFilistin davasını alet etmek en ayıbı ve acısı.Hamas kim Müslüman Kardeşler kim,biri Filistin şubesi diğeri Suriye yada Mısır yada Tunus yada Ürdün....laf cambazlığı ile Zamanın Yezitlerine destek verenler aslıda içten içe kendini bitiriyorlar,bakın O itibarları Ümmet nezdinde kalmışmı ki,Suriyeli Mustazaf Halk ve sözcüleri nezdinde kalsın...genede ölümden önce tevbe kapısının açık olması gibi,pişmanlık ile bazı şeyleri onarmak mümkün olabilir,buda İrana ve Hizbullaha düşen taraf.....yoksa boş lafla Esetin ve Baasın değirmenine su taşıyacaksın,laflardan alınacaksın.yok böyle bişey.

    Yanıtla (0) (0)
  • sait alioğlu / 09 Aralık 2011 18:54

    ...Ama halkın yıllardır uğradığı haksızlıklar ve zulümlere koşut olarak biriktirdiği öfke seline karşı ne yapalım? Burhan Galyunlar gelmesin diye zamana mı oynayalım, Müslümanların olgunlaşmasını mı bekleyelim, ya da Esedlerin Şii hinterland ve antiemperyalist(!) amaçlarına toptan hizmet mi edelim...
    Tabi ki Burhan ağabeyin böyle düşünmediğini biliyoruz. Onun Galyunlardan dolayı oluşan haklı şüphelerine katılmakla birlikte nihai kararın elbete Suriye halkına ait olduğunu görüyor, biliyor ve onaylıyoruz da!
    Artık o işin vebali de günahı da Suriye halkının olur! Kaldı ki, bunun vebal olabileceği de belli değil! Düşüncelerimizi yanlışlardan, istifhamlardan ve amalardan arıdırarak hem dış müdahalelere, hem mezhepçi bölgesel yaklaşımlara -Şii/Sünni- piirim vermeden Suriye halkının yanında, yakınında olalım! Suriye halkının vereceği kararının sonucunu şimdiden kestirmek te zor. Allah'a tevekkül edip, tedbiri elden bırakmadan sonucun olumlu olmasını Rabbimizden dileyelim. Bizimde yapabileceğimiz bu tür şeylerle sınırlıdır. Ben en az kendi adıma böyle düşünüyorum. "Eylerse Rabbim eyler/ neylerse güzel eyler..." Bir tek ricam da şu ki, Burhan ağabeyi üzdü isem, baştan özür diler, tüm Müslümanlara hayırlar temenni ederim...

    Yanıtla (0) (0)
  • sait alioğlu / 09 Aralık 2011 18:20

    Burhan ağabey İslami kimliğiden dolayı Müslümanların vahdeti konusunda takdire şayan görüşler ve eylemlilikleri ortaya koyabilen bir şahsiyet.
    Bu konuda da hassasiyetinden dolayı olacak ki, kendine has görüşlerini ortaya koymaya çalışıyor. Buraya kadar bir sorun ve sıkıntı yok!



    Ama mesele İran ve İran üzerinden Suriye ve Suriye'ye çeşitli iç ve dış çevrelerden beklenen, çoğu zamanda hararetle istenen müdahale konusu olunca, Burhan ağabeyin anlatmaya çalıştığı konu bir yığın tartışmayı da beraberinde getiriyor, ister istemez!

    En başta yaş ortalaması kırk beş, elli ve elliyi biraz geçen İslamcı şahsiyetlerin tamamına yakınının İran İslam devrimi ve onun rehberi
    olan İmam Khumeyni'nin her aşıdan ıslah ağırlıklı görüş ve yaşam biçiminden etkilendikleri imkansız gibi bir şeydir.

    Bu etkilenme ve devrimle birlikte inkılabçı çizgiyi yakalama çabaları, ne yazık ki, imamın vefatından sonra önceleri yer yer, sonraları ise neredeyse ontolojik açıdan rayından çıktı ve bir türlü de rayına oturmadı!
    Dünya Müslümanların bir nevi medar-ı iftiharı inkılabi tablo zamanla ne yazık ki, içerideki reform ve dışarıda ki iyi niyete rağmen kim nederse desin, Fars ulus devleti formuna dönüştü.
    Biz bu tabloda devrimin ilk yıllarına denk düştüğü için bazı konulardan dolayı İran yönetim(ler)ine bir şey demiyoruz, ama bu yönetimin Suriye konusunda vaki olan ontolojik, stratejik ve aynı zamanda bu olguları barındıran mezehepçi yaklaşımlarını anlamakta zorlanıyoruz. Bu dilin değişmesi ve iptal edilmesi gerekir!
    Burhan Galyun meselesine gelince; elbetteki hiç bir Müslüman batıcı, laik ve haliyle de batı adına her alanda sömürgeci bir mantığa ve söyleme sahip birilerinin yönetimi altında yaşamak istemez. Bu böyle... Ama eğer Suriye'de bu işleri kotaracak vasıfta daha henüz birileri yoksa, ya da daha yetjin değil iseler, bu halk eli kanlı, zalim,
    aynı zamanda da o da batıcı olan bir diktatrörün zülmü altında yaşamalıdırlar mı? Buda böyle mi algılanmalı bzilerce?...
    Tabii ki Suriye'ye yönelik bir dış müdahaleye karşı olalım. Olmakta zorundayız!

    Yanıtla (0) (0)
  • s.a. / 09 Aralık 2011 16:35

    Biz mi Iran'a Iran'mi bize layik veya rehber olmali.
    Kimin takvasi, imani ve devrimciligi daha ustun.
    Kimler bir siyasetin, Islam veya olmadigini belirliyor.
    Bizler daha yolun nereseindeyizde ahlakda, siyasettte ve entellektuelllikte bizden 200 yil ileride olanlari sorguluyoruz .

    Yanıtla (0) (0)
  • Abdulkadir Çuhacıoğlu / 09 Aralık 2011 11:40

    Bismihi Teala!
    Yüreğine sağlık Burhan Abi.
    Ne zamandır dillendirmeye çalıştığımız gerçekleri, geç de olsa fark etmen, Allah için çok sevindirici.
    Duruma bakılırsa "Basiretli bir politika takip ettiğini söyleyemeyeceğin" İran'ın hattına gelmen yakındır, umarım.
    Müslümanlar, keşke şu bağnazlığı bir yana itseler de; İran'ın duruşunu, bu yolda neler çektiğini, ne yüce idealler peşinde olduğunu bir anlayabilseler!
    İran, kimi heyecanlı gençler gibi, küçük hesaplar peşinde değil. İran büyük düşünüyor! Bunu er geç hepimiz göreceğiz.
    Bakalım sonunda kimin yüzü yere düşecek!
    Tarih'te de öyle olmadı mı?
    Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hudeybiye antlaşmasına itiraz edenler, Hz. Ali'nin Sıffin muharebesindeki -mızraklara çekilen Kur'an sayfalarına rağmen- kararlı tutumuna, Hz. İmam Hasan'ın (a.s) Emevî tağutu Muâviye'yle barış yapmasına karşı çıkanlar kimlerdi?
    Şimdi bir geriye dönüp baktığımızda, kimler daha basiretli imiş?
    Bütün bunlar, kendisine her bakımdan güven duyacağımız "alimlerden" yoksun bir toplum olmamızdan kaynaklanıyor. Hoş olsa ne çıkar; bu defa da onlara akıl verenlerimiz eksik olmaz, tarihte olduğu gibi.
    Arkadaşlar, can dostlar!
    Hiç kimse Esed ailesinin "ak sütten çıkmış ak kaşık" olduğunu söylemiyor.
    Ama gelenler gidenleri aratacaksa -ki öyledir- o takdirde ne yapmak gerekir?
    Haydut rejimin, Büyük Şeytan ABD ve BATI'nın desteğiyle, tekfirci Sefil Selefîlerin öncülüğünde gelişen hareketi desteklemek, hangi aklın, insafın ürünüdür?
    Hareket gerçekten masumane olsaydı, İran, Hizbullah, hatta Hamas; Bas rejimiyle köprüleri çoktan atmıştı. O zaman da, şimdi Esed'i yıkmak için elbirliği eden gerici Arap rejimleri, Esed'e dört elle sarılırlardı.
    Ha, birde şu Hama olayı -yapılan katliam ve kıyım yüreklerimizi yaksa da- o kadar da masumane bir olay değildir.
    O gün yukarıda Esed değil de Saddam olsaydı; aynı duyarlılık gösterilir miydi? (Zira Saddam ne de olsa Sünni idi!)
    Said Havva'nın bu ayaklanmanın ardından Saddam'ın yanında ne işler çevirdiği hala hâfızalarımızda!.
    Şuna da bir göz atın lütfen:
    http://www.rasthaber.com/yazar_7880_687

    Yanıtla (1) (0)
  • ae / 08 Aralık 2011 18:54

    Suriyede olenlerin polis ve asker ve siviller arasinda bir cok rejim taraftari varmis.
    BM, Suriye muhalifetinin ve insan haklari kuruluslarin ve medyanin haberleri ise guvenilmezmis.
    Suriye dis politikasi icin emepryalistler rejimi yikmak istiyorlarmis.
    Dis muadehele olmamaliymis.
    Ne dersiniz?!

    Yanıtla (0) (0)
  • Ahmet Varol / 08 Aralık 2011 16:27

    Tehlikeli bir durum değil mi? Başkan Burhan Galyon olursa!.... Böyle bir tehlikenin önünü açmamak için Beşşar Esed'in günde kırk kişiyi doğramasına göz yumalım en iyisi! Beşşar Esed'in günde ortalama kırk kişiyi doğradığını biliyoruz çünkü, Burhan Galyon'un günde kaç kişiyi doğrayacağı konusunda bir bilgimiz yok.

    Yanıtla (0) (0)
  • yusuf elmas / 08 Aralık 2011 11:20

    İran oluşturduğu şşi koridorun gitmesinden korkuyor.iran surye hizbullah koridoru.iran hama katliamına ses çıkartmayınca iran ı tek destekleyen suriye ne yapsın dedik (haklı olabilirdi) savaş anıydı yedi düvele karşı sava şıyordu.Sünni alimleri öldürdüğü söylendiğinde onlar alim değil amarikan uşağı dedik ama herhalde durum öyle değilmiş onlar alim mi yoksa şia fıkhını mı kabül etmediller tekrar iyi araştırmak gerek.muhalifler suriyede hiç bir şey yapmasa dahi 40 yıllık despotlar gider yerine size göre yeni despotlar gelsede onlarıda bir götüren çıkar. Camiden çıkan müslümanların katledilmesine iranın keyfi için müsade edemeyiz iranın hakikaten islami derdi varsa sürece katkı sağlar gerçekten müslümanların iktidar olasın sağlar.selam

    Yanıtla (0) (0)
  • ali öztürk / 08 Aralık 2011 08:53

    burhan kardeş,bu suriye hama katliamı 1982 yıllarda hafız esad ın müslümanları katletmesi,çook uzun hikayedir.o yıllarda siz başka fikirleri savunuyprdunuz (...) beşşar amerikan tv kanalı abc ye verdiği demeç de diyorki;eylemciler,dinci ve el kaideci,ben müslüman islamcılar ile savaşıyorum. ...

    Yanıtla (0) (0)
  • Murat İmirza / 07 Aralık 2011 17:57

    Ancak siz Hüseyin'in zalime karşı kıyamından bahsediyorsanız...

    Hüseyin'in meydan okumasını, "Zillet bizden uzaktır..." sözünü bayraklaştırıyorsanız...

    Oklarla vurulan minicik evladını kaldırıp, "Ya Rabbi, bu kurban Sana, kabul et..." sözünü insanlara anlatıyorsanız...

    Bütün bunlardan sonra, Suriye'deki devrimcilerin içerisinde ciddi bir yer tutmayan sürgündeki muhalefeti merkeze koyup, devrimcileri muhaliflerin siyasi hesaplarına kurban ediyorsanız...

    Hama'daki olayların sorumluluğunun bir kısmını Esad'ın sırtından alıp başka birisiyle paylaştırmak için çırpınıp duruyorsanız...

    Daha da ilginci, esasında her birisi Hüseyin'in kıyamına karşı öne sürülebilecek argümanları devrimcilere karşı kullanarak onları direniş hattında çatlak oluşturmakla alttan alta suçluyorsanız...

    İsrail'e karşı direnişin merkezi olarak gördüğünüz Hizbullah'ın uğraması muhtemel zararı öne çıkartıp, katledilen insanların ortasında olduğu zulmü bulanıklaştırıyorsanız...

    O vakit söyleyebileceğim tek şey şudur: Arkadaş Sen Muaviye'nin Şam rejiminin yerine İran'ın stratejik çıkarlarını koyuyor, bugünün Hüseyinlerinin İran rejiminin çıkarlarına kurban edilmesine karşı açıkça tavır almaktan imtina ediyorsun. Ağzına artık Hüseyin'i, Aşura'yı, Ehl-i Beyt'i almamalısın. Çünkü Senin hesabınla Hüseyin yadsınmalı, Muaviye'nin yanında olunmalıdır. Sen dilinle Hüseyin'e ağıtlar yaktığın halde elinle Muaviye'ye hizmet etmek gibi bir garabet içerisindesin.

    Ben ise şunu öneriyorum: Ali Şeriati'den ilham ile dile getirmek gerekirse, Suriye'de devrimciler Hüseyni bir iş yapmaktadırlar. Geride kalanlar ya Zeyneb gibi davransınlar yahut sussunlar...

    Çünkü Hüseyin'in Kerbela'da susuz bedeni nasıl kılıçlarla doğrandıysa bugün Hama'da insanların bedenleri aynı zalimlikle kurşunlanmakta...

    Ve hakikat şu: Bazen en büyük erdem çenesini kapatmayı bilmektir.

    Yanıtla (0) (0)
  • Murat İmirza / 07 Aralık 2011 17:54

    Ali Şeriati'den ilham ile dile getirmek gerekirse, Suriye'de devrimciler Hüseyni bir iş yapmaktadırlar. Geride kalanlar ya Zeyneb gibi davransınlar yahut sussunlar...

    Çünkü Hüseyin'in Kerbela'da susuz bedeni nasıl kılıçlarla doğrandıysa bugün Hama'da insanların bedenleri aynı zalimlikle kurşunlanmakta...
    Yaşadığımız günler tuhaf çünkü bugün Kerbela gününü yaşasalardı ve mantık örgüleri aynı şekilde işleyecek olsaydı, İranlı diplomatlar anlaşılan Yezid'den yana olacaklardı. Çünkü Şam diyarı Doğu Roma İmparatorluğu'na karşı yürütülen fetih hareketinin merkeziydi. Hüseyin'in kıyamı "fetih ekseni" içerisinde bir kırılmaya yol açtığı için doğru sayılamazdı. En iyimser ihtimalle haklı olsa dahi desteklenmesi uygun düşmezdi.

    Bugün İsrail ve ABD'ye karşı direniş hattının çok mühim bir parçası olduğu öne sürülen Esad rejimi bu yüzden desteklenmiyorsa neden destekleniyor olabilir? Bu sorunun üzerine çok kafa yormama karşın, yukarıda bahsettiğim gerekçeden daha ciddi bir açıklama bulabilmiş değilim.

    Zaten neredeyse her gün aynı argümanlarla karşılaşıyoruz. "Suriye muhalefeti Hizbullah'a karşı", "Suriye olayları üzerinden İran'a saldırılıyor.", "Hizbullah' karşı kirli bir savaş yürütülüyor."... Bütün bunların hepsi doğru olsa dahi Suriye muhalefetinin taleplerinin haklılığı tartışılabilir mi? Öncelikli olarak cevaplanması gereken soru bu.
    Şu durumda eğer Şam rejimine isyan eden Hüseyin'in kıyamını haksız görüyorsanız, Suriye'deki devrim hareketini haksız görebilirsiniz. Diyecek tek bir lafım, öne sürecek tek bir argümanım yok.

    Ancak siz Hüseyin'in zalime karşı kıyamından bahsediyorsanız...

    Hüseyin'in meydan okumasını, "Zillet bizden uzaktır..." sözünü bayraklaştırıyorsanız...

    Oklarla vurulan minicik evladını kaldırıp, "Ya Rabbi, bu kurban Sana, kabul et..." sözünü insanlara anlatıyorsanız...

    Bütün bunlardan sonra, Suriye'deki devrimcilerin içerisinde ciddi bir yer tutmayan sürgündeki muhalefeti merkeze koyup, devrimcileri muhaliflerin siyasi hesaplarına kurban ediyorsanız...

    Yanıtla (0) (0)
  • Devrime Hasret / 07 Aralık 2011 17:37

    Bizler komşu ülkeyle uğreşırken evimizin içine giren israil ve abd yi buyur eden AKP hükümeti neden İslamcı beyler tarafından bir kaç grup haricinde kimse sorgulamaz...Hep İran'ın zalim esed desteğini tartışırken neden kimse katil bahreyn kralını niye devlet erkanıyla karşılayan AKP yi sorgulamaz...Rusya Çeçenistanda zulum yaparken onunla mükemmel ilişki kuran AKP yi neden kimse sorgulamaz...ABd Afganistanda Müslümanları katlederkenn Irak'ta bacıların ırzlarına geçerken obama çakalının yardımıcısını Erdoğan evinde ağırlar neden bunları kimse sorgulamaz...Azerbaycanda İslam alimleri işkenceler görürken onunla kardeşim diye bahseden Erdoğanı kimse sorgulamaz...Ne olur Allah rızası için siyonist medyanın pompaladığı bilgilerle birbirimize saldırmayalım...Adaleti elden bırakmayalım...

    Yanıtla (0) (0)
  • Hüseyin / 07 Aralık 2011 11:24

    İranlı yöneticiler Şah söneminde kendi ülkelerinde de reform mu istemişlerdi?

    Esed'in reformdan ne anladığı açık değil mi?

    İran'a göre tavır belirlemek mi İslam'a göre tavır belirlemek mi ilkemiz olmalı?

    Yanıtla (0) (0)
  • s.a. / 06 Aralık 2011 19:19

    Iranin diyalog ve reformlari destekledigini neden yazmiyorsunuz!!!

    Yanıtla (0) (0)
  • s.a. / 06 Aralık 2011 17:02

    Iran'in Turkiyeli 'Islamcilarin'sevgisine ve sempatisine ihtiyaci olduguna hic sanmiyorum. Iran bugune kadar sanki bizlerin destegiylemi geldi. Iran Islam Cumhuriyetini begenmisiz begenmesisiz Iran icin viz gelir.

    Yanıtla (0) (0)
  • antiemperyalist / 06 Aralık 2011 16:48

    Iran'i ve Suriyeyi istediginiz kadar elestirin. Ister tum dunya elestirsin. Fakat Iran'in ve Suriyenin dis/bolge politikasindan bir milim dahi olsa vazgevmeyecek. Iran ise ilekelerinden, yani dis mudahele karsit tavrindan- vazgecmeyecegini Afganistan, Irak ve Libyayla ispatlamistir. Bu duruma ofkelenler ise ofkesinde bogulsun. Suriyen'in in ilkeli, bagimsiz ve ozgur bolge ve dis politikasina tahammul edemeyenler icin firsat dogdu, sozlu ve fizik olarak surekli saldiriyorlar. Bu hakki size kim verdi, biz neyimizi Hamas, Hizbullah icin verdik. Suriye ise bunu vazife bilmis...Neden bir 'fasist' rejim yapiyorda 'islami' bir rejim yapmiyor. Ustelik Surieyede teror yokmu. Siviller teroristler tarafindan oldurulmiyormu? Suriye muahlifetle diyalog istemiyormu. Suriye rejimi bariscil cozum istemiyorummu? Reform istemiyormu. Bu denenmemesi gerekmezmi. Iran bunu istemiyormu. Gercekte butun ugraslar Iran'i zayiflatmak degilmi? Iran dunyaya model degilse ve olumlu rolu ve etkisi yoksa Iran'i neden yok etmeye calisiliyor. Iran'i begenmeyenlerin alternatifi nedir. Alternatifsizlikmi?!!

    Yanıtla (0) (0)
  • Hasan Soylu / 06 Aralık 2011 14:28

    Tez: Burhan Galyun Suriye'de başkan olabilir ve çok tehlikeli. Bu tehlikeye karşı uyanık olalım ve muhaliflere detek vermeyelim!

    Mevcut Durum: Suriye'de iktidarda bir dikta rejimi var. Halkı katlediyor.

    Sonuç: Muhtemel tehlikeden ötürü katliama itiraz etmeyelim!

    Yanıtla (0) (0)
  • Sedat / 06 Aralık 2011 14:24

    Burha abinin yazısında anlatmak istediği bu.Doğru yerde omak;Bir tarafı seçip diğer tarafı görmemek tam bir körlüktür.''Bir Müslüman için, zalim diktatörlere yandaş olmak ateşe girmekle eştir.''Müslüman bir kişiliğin duruşu bu olmalıdır.Biz ne Esad firavunun zalimliğini destekleriz nede İran'ın bu vurdum duymazlığını.Biz her zaman zalim diktatörlere karşı mazlumların yanındayız.

    Yanıtla (0) (0)
  • seydi kabakçı / 06 Aralık 2011 13:29

    sevgili burhan abi uzun yıllardır ortalarda değildiniz böyle zor bır zamanda ortaya çıkıp,feryat edercesine endişelerinizi ortaya koyduğunuz için çok teşekkur ederim...öyle bir fitne harekete geçirilmeye çalışılıyorki .....ummadıgımız çevrelerde öyle bir akıl tutulması yaşanıyorken...birilerin uyarması lazımdı....yazdıklarınızı kesinlikle destekliyorum....lutfen anlamadan dinlemeden ve en önemlisi getirilmeye çalışılan duzenler ....ençok kimi sevindirecek ve kime hizmet edecek düşünmeden duygusal yaklaşımlar.... bizi buyuk bir felakete göturebilir....burhan abi sizede en derin hürmetlerimi sunarım selam sevgi ve dua ile .....

    Yanıtla (0) (0)
  • envercem / 06 Aralık 2011 12:27

    Geçmişte yapılan hatalar bugünkü sorunları doğurdu; ya şimdiki hatalar yarınlarda daha vahim sonuçlar doğurmayacağını kim iddia edebilir. Şunu diyebilir miyiz: İran ve Hizbullah varlığını Suriye’ye mi borçlu veya şimdiki güvenliğini Suriye mi sağladı? Cevabımız evetse öyleyse yandı gülüm keten helva. O zaman İran ve hizbinin havaları Suriye ile kaim demek ki emperyal güçler Suriye’yi ele geçirirse ortada ne Lübnan Hizbullah’ı ne de güçlü İran kalacaktır…. Eğer İran kuruluş amacına sadık kalsaydı en azından mazlumlara sahip çıkardı ve varlığını adına kurduğu ilan edilen Allah’a dayandırırdı. Eğer, Hama katliamına suskun kalmışsa imam Humeyni,( Allah’ın rahmeti üzerine olsun) bu onun doğru davrandığı anlamına gelmez.. Siz bütün emperyal güçlere sekiz yıl boyunca Irakta ölüm kalım mücadelesini verirken kime dayandınız? Suriye’ye belki çıkarlarınız gereği olumlu bir ilişki içerisinde olmaya mecburdunuz ancak zulümlerine bigâne kalmamayı ve en azından bu durumdan hoşnut olmadığınızı vurgulayabilirdi İran. Esed mel’unu ile bu denli işbirliğiniz vardı madem öyleyse bu zulümlerine dur demeye çalışır ve en azından temel insani hakları ülkesinde fiiliyatta geçirmeye çalışmaya zorlar veya sürekli telkin edebilirdiniz.
    Müslümanlar Allahın emirlerine riayet konusunda gereken hassasiyeti gösterseler Allah’ta onlara her zaman çıkış yolu gösterecek diye iman etmiyor muyuz? Ancak ilkeler politik çıkarlara kurban edilince hem veballerimiz artıyor hem de çıkmaz sokaklarda arayışlara giriyoruz... Üzüldüğüm nokta hiç olmazsa devlet ve hâkimiyet noktasında ümmette rehberlik edebilecek çapta gördüğüm İran’ın bu tavırları ile hem mazlumların hem de ona gönül bağlayanların ümitlerini berhava etmesidir. Bunca tecrübe, bunca şehid, bunca emek, ulusal çıkarlara heba edilmesinin vebalini şimdiki İran nasıl verecek Allah’a. İran ümmet üzerine hesap yapsaydı mazlumları da nice Müslüman’ı da yanında bulacaktı. Yazık çok yazık…

    Yanıtla (0) (0)
  • Doğan Kılıç / 06 Aralık 2011 10:49

    Şuana kadar, Burhan abi gibi düşünen herkes, bir panik havasında Esedçi Baasçı İrancı kefesine konuldu. Sanki birileri, farklı ses duymak istemiyor ve gizledikleri bir şeyin açığa çıkmasından endişe ediyor.
    Burhan abinin sunduğu bakış açısı, Filistinli Prof. Abdussettar Kasım'ın Suriyeli devrimcilere sunduğu bakış açısı birbiriyle örtüşmekte. http://israhaber.com/filistinli-prof-kasimdan-suriyeli-devrimcilere-uyarilar-13780-haberi.html
    Evet! Biz, müslümanlar olarak Esed'in yanında değiliz. Ama yine biz Müslüman olarak, Paris'te Siyonistlerle yan yana oturma şerefine nail olan Suriyeli İslamcı muhaliflerin de yanında değiliz.

    Yanıtla (0) (0)
  • Sadık AYDIN / 06 Aralık 2011 10:11

    Doğru olan çekinceler var ama mazlumlara yol göstermeye dair hiçbir işaret olmayan, kararsız ve durumda pasif yer tutan bir yazı olmuş.
    Sosyolojinin en temel kuralı “Bir halk hareketinde kusur aramaya başlarsanız, hiçbir halk hareketinin yanında olamazsın ve halk üzerine etkin olamazsınız.” Özellikle hareketin İran üzerinden okunması, İran düşmanlarının da İran’ın hatalarını dökmesi ile düşmanlık daha da artar.
    Genellemeler nitelikli bir tahlil yapılmasını önlemiş. Bu tip genellemeler devrim kırıcılığıdır.
    Müslümanlar bu tip değerlendirmelerde bulunursa mazlum Suriye halkı elbette Batılıların tuzağına düşer.
    Batılı güçlerin kuklalarını deşifre edip, halktan uzaklaştırmak ve halka bir kurtuluş yolu göstermek yönteminiz yoksa halka bir şey anlatamazsınız.

    Yanıtla (0) (0)
  • mustafa / 06 Aralık 2011 09:41

    1) Galyun üzerinden yaptığınız okumalara neden muhalefetin diğer unsurları olan, halkta tabanı bulunan, cami imamlarıyla ve islami hareketle bağlantılı unsurlar üzerinden de yapmadınız? Muhalefetin içerisinde bulunan ve Galyun'dan Suriye içerisinde çok daha güçlü olan kesimleri neden es geçtiniz?

    2) Hadi diyelim ki Galyun sizi şüphelere sürükledi. Bu tutum sizin ortada durmak şeklindeki tavrınızı adil kılar mı? Çünkü böyle yapmakla aslında muhalefet aleyhine ciddi şüpheler oluşturup, bugüne dek oradaki direnişe destek vermiş tüm kesimlerin tavrını sorgulatıcı, İran-Hizbullah cephesindeki hataları masumlaştırıcı bir işleve imza atmış olmaz mıyız?

    3) Sizi en çok şüpheye düşüren tablonun ABD-Batı-Türkiye-Arap ülkeleri karşısında Rusya-Çin-İran hattının oluşmuş olması ve bunun da ciddiye alınması gerektiğini söylüyorsunuz. Bu tabloyu ciddiye almak demek (boşuna bu saflaşma oluşmuyor herhalde diye düşünmek) oradaki muhalif unsurların direnişlerini, Esed'in hali hazırdaki katliamlarının adeta üzerinin örtülerek ciddiyet derecesinin küçümsenmesini beraberinde getirir mi? Bir tarafta emperyalistlerin, "Artık bu ayaklanmalar kendi mecrasına bırakılamaz kontrol etmemiz gerekir" tavrı var ise -ki bu her zaman söz konusu- ülke içinde olan bitenin niteliğini bu endişe üzerinden örtebilir miyiz?

    4) Diyelim ki birileri pusuda bekliyor ve hele şu halk kesimleri canlarını ortaya koysunlar, şu Esad'ı zora düşürsünler sonra biz devreye girelim diye düşünüyor, bu bizim mezkur kesimlere olan desteğimizi itikaden, vicdanen, siyaseten azaltır mı, çoğaltır mı?

    5) Bizim ora halklarına "Bakın zalim bir diktaya karşı direniyorsunuz ama bölgesel ve küresel güçlerin amaçlarını hesaba katmanız lazım " deme hakkımız var mı? Daha doğrusu, muhalefetin basiretli unusrları bunları görmüyor mu? Ya da görse bile ne yapmasını umuyoruz bizler? Evlerine dönüp bu hesapları bozmalarını mı? Esad'la başbaşa aile içi(!) hesap görmelerini mi? Bir otuz-kırk yıl daha kaderlerine razı olmalarını mı?

    basiret duasıyla cevabınızı sabırsızlıkla bekliyorum Burhan abi.

    Yanıtla (0) (0)
  • Ali Soylu / 06 Aralık 2011 09:25

    Kış ortasında her yere gelen bu bahar, niye Cezayire uğramaz?

    Yanıtla (0) (0)
  • atilla / 06 Aralık 2011 08:42

    Burhan abimizin dikkat çektiği yer neree? biz nereye bakıyoruz. Bizmi? biz ise parmağa bakıyoruz. Asıl gösterilen yer, işaret edilen yer, yapılan röportajla dikatimizi toplamamız gereken yer suriyedeki olsylarla birlikte Burhan galyonla yapılan röpörtajın müslümanları nereye götürdüğü. yıllardır bölgede sürdürülen savaşın devamı ve asıl nirengi noktasına gelinmişken msevcut ststükonun zokasını müslümanlara yutturarak;Emperyal güçlerin emellerine ulaşmasına ramak kala basiret ve feraset sahibi müslümanların bir diğerinin göremediği, ıskaladığı ince noktaları GÖZÜMÜZÜ KÖR EDEN TAASUPLARIMIZ 'dan dolayı hemen gardımızı alıyoruz. Bu durum tamda dünyayı kafalarına göre yönettiklerini zanneden beyinsiz müstekbirlerin işini kolaylaştırıyor. Müslümanların daha uyanık olarak bu oyunu hep beraber omuzlaması gerekirken direnişin evvela büyük şeytana onun yerli işbirlikçilerine karşı yekvücut olarak bir pratik sergilemesi gerekirken, Ağzını açıp bir kelime edene mezhebi taasublarından dolayı, hakaret vari söylemler müslümana yakışmıyor.VAHDET şiarımız olmalı. Allah inanaların ve bu yolda sabredenlerin yardımcısı olsun.

    Yanıtla (0) (0)
  • Sami / 06 Aralık 2011 02:20

    Öncelikle Haksöz haberi bu yazıya yer verdiği için tebrik ediyorum. Galyun'u neredeyse savunmaya varan okuyucu yorumuna karşın yaptığı açıklamanın doğru olmadığının burhan kavuncu'nun kalemiyle tespit edilmesi ve bunun site sayfalarında yer bulması bir cesaret meselesidir. bu cesareti tebrik ediyorum. İkincisi, bu yazının bu siteyi takip eden pek çok kişi için "ezber bozan" bir yazı olduğunu söyleyebilirim. Bir yorumcu "nureddin şirini okuduğumu zannettim" demiş. ne söylendiğine değil kimin söylediğine bakanlar söylenenleri anlama zahmetinde bulunmuyorlar. kafalarında kategorize etmişler. Şu mu söylemiş o irancı, ne dediğini boşver. Şu mu söyleymiş o bilmem neci, ne söylediğini boşver. Ama burhan kavuncu gibi o kategorilere yerleştiremediği biri çıkınca ezberi bozuluyor arkadaşımızın. Bir başka yorumcu arkadaşımız da burhan kavuncuya bu yazıyı yakıştıramadığını söylemiş... birlerini önyargılı olmakla itham etmeden önce kendi içiçe geçmiş önyargılarmıızın farkında olmamız gerekiyor.
    Haksöz haber kendi yaptığı yanlışı açıklayan böyle bir yazıyı yayınladığı için "adil" olma bilinciyle hareket ettiğini göstermiş oluyor. tekrar teşekkürler... Bu da haksözhaberin yanlışından dönebilecek kudreti olduğunu gösteriyor... günümüzde maalesef bunu yapamayan pek çok grup fırka var...

    Yanıtla (0) (0)
  • Cihangir Emir / 06 Aralık 2011 02:20

    Benim bir rüyam var. İran ve Hizbullah Suriye'deki devrimci müslümanlar ile işbirliği yapıyor ve Zalim Esad Hanedanlığı yerle bir oluyor. Hemen arkasından kurulan İslami Hükümet Amarika ve İsrail'e karşı Esad döneminden daha ciddi bir mücadele sergiliyor.
    Tabii ki bu sadece bir rüya gerçekler ise bambaşka. Gerçeklerle rüyaları, düşüncelerle duyguları karıştırmamız lazım. Emperyalist güçlere karşı İslam Medeniyetinin şiarlarıyla mücadele eden İran İslam Cumhuriyeti'nin Rusya, Kuzey Kore, Venazuella ve Suriye dışında müttefiki yok. Bu müttefikler içinde konumu sebebiyle İran ın en çok ihtiyaç duyduğu ülke Suriye. Peki İran Suriye'ye niçin bu kadar ihtiyaç duymakta? Çünkü emparyalizmin Ortadoğuda ki ve bütün Dünyada ki merkezi İsrail ile savaşabilmek için, ehli sünnet filistinli kardeşlerini İsrail'e karşı yalnız bırakmamak için. Unutmayalım ki Hamas'ın merkezi başka bir yerde değil İran'ın müttefiki Suriye'de. Emperyalistler İslam Medeniyeti'nin devletler neznindeki tek temsilcisi İran İslam Cumhuriyeti'ni önce yalnızlaştırmak sonra da yok etmek için plan üstüne plan yaparken Suriyede ki isyancı grublara müslümanların da destek vermesi esefle karşılanacak bir durumdur.1982 Hama Katliamına sessiz kalarak İran Hizbullah'ı Lübnan'da kaimleştirdi. O zaman bize yanlış gelen İmam Humeyni'nin bu tutumunun nasıl hikmet üzere bir siyaset olduğu yıllar içinde anlaşıldı.
    Mekkeli müşriklerin elinden kaçıp Medine'ye sığınan müslümanları Peygamber anlaşma gereği iade ediyordu. Hiç kimse de Allah Rasulunü bu yaptığından dolayı kınamıyordu. Şimdi aramızda o yok. Tekrar gelmeyecek de. İçinden geçtiğimiz bu hassas imtihan döneminde yerinden kalkıp Suriyeli muhaliflerele işbirliği yapın ya da yapmayın diyecek hali yok. O halde O nun varisine, İmam'ın Biraderi Rehber Hamaney'e selam olsun.Gösterdiği yol yolumuz olsun

    Yanıtla (0) (0)
  • abdulbasıt aslan / 06 Aralık 2011 00:26

    Burhan kardeşime teşekkür eder muvaffakiyetler diliyorum.Sevgili kardeşim basirete ihtiyaç olduğu zaman basiretli olaylara bakanlara ne mutlu.Yoksa dikkat ve basiret gerektirmeğen açıklıktaki olayları yorumlamak ne ala.İmtihanı geçirecek olan basiret gerektirecek girift olaylarda İslami doğru fikri ortaya koymakta yatmaktadır.Selamlar.

    Yanıtla (0) (0)
  • abdullah bilir / 05 Aralık 2011 23:36

    Sayın,Kavuncu şu anda Suriyede bir insanlık dramı yaşanıyor birleşmiş milletlerin raporuna göre 4200 insan katledilmiş,bunların 300 ç0cuk 500 kadındır. Zindanlara 100 bin kişiyi atmışlar bunlara işkence ,tecavüz sahneleri var var siz hala niyet okumaya çalışıyorsunuz muhalefetin başına kimin geleceğini tahmin ediyorsunuz gaybi ancak allah bilir.Siz niyet okumayı bırakın siz söylüyorsunuz bu adamın babası katil hamada 30 bin kişinin katili. Katliamlar nasıl önlenir ona çare arayın.Analiz yaparım derken adaleti unutmayın.Birileri mezhepçilik yapıyor,Mısır,Tunus,Libya,Bahreyne halk harekatı diyor,sıra Suriyeye gelince emperyalist oyunu diyor Allah aşkına bunların oyunlarına gelmeyin yoksa suriyede akan kandan sizde vebal altına girersiniz.Sizi ferasetli düşünmeye olayları katil/maktül zalim/mazlum gözüyle değerlendirin.Selamlar

    Yanıtla (0) (0)
  • enes / 05 Aralık 2011 23:30

    doğrusu sanki nurettin şirini okudum hissettim, burhan ağabeye yakışmamış yazı! tamam madem alıntı yapmışsınız galyunun tüm yazısını orijinal haliyle ve dürüst bir şekilde koyup tahlil edelim bu bir...ikincisi milyonlarca suriyeli temsil eden bir geçici milli meclis olduğunu insaflıca ortaya koyalım..türkmenler, kürtler, azınlıklar ve hatta aleviler bile var. ana damar islami hareketler..halkı Müslüman Sünni olan bir Suriye'de esed sonrası seçimler ve beraberindeki yapının ne olacağı çok ama çok iyi bilinirken ayakları yere basmayan yorumlar yapmak neye yarar! iran-şii-esed lobisinin karapropagandasının ne yazıkki tamamen mezhepçi saiklerden kaynaklandığını biliyoruz. öyle ki hakkı haykırıyor diye özgürderimize, ihh'mıza ve en omurgalı kurumlarımıza bile "çamurcu"lar saldırıyor!niye zalim esedin yanında olmadık diye öyle mi?kenan alpay abi hizbullahı direnirken savununca bir şey yok ama işkence, cinayet ve işgalde esedin yanında hizbullah durunca eleştirince "siyonist uşağı, natocu islamcı oluyor öyle mi?" valla benim gördüğüm ortada açıkça batılı gavurların yanında bölgesel ve yerli görünen gavurların olduğu, zalimleri meşrulaştırmaya çalıştıkları. en önemlisi karapropaganda üssü gibi çalışıp ayetleri bile çarpıtan zihniyetin haberleri hayli hayli çarpıttığı. onun için galyun üzerinden çok dikkatli bir okuma yapmalı, kavuncu gibi tercümelerin bir kısmı üzerinden hemen genellleme yaparak yarın onu bağlacıyı duruma düşürmekten sakınmalı....suriyenin hak mücahedesi devam ediyor ve er yada geç zalim esed düşecek, yandaşları zelil olacak inşa...küresel emperyalizm bölgedeki en önemli müttefikini kaybedecek.

    Yanıtla (0) (0)
  • Ahmet Örs / 05 Aralık 2011 23:27

    samimi suriye halkının mücadelesi bir yandan, esad ailesinin zalimlikleri bir yandan, küresel kapitalizmin operasyonları bir yandan; müslümanların kafası oldukça karışık. meseleye farklı açılardan bakmayı deneyen vicdanlı bir yazı olmuş, Burhan abiye teşekkür ediyorum.
    kapalı rejimler yıktırılırken, devrimci islama, direniş hareketlerine izin verilmeyecek. her şey ortada. taşeronlukta ısrarlı türkiye malatya kalkanından afganistana, libyadan suriyeye, ortadoğudaki dönüşümde kullanılacak. küresel sermaye rahat dolaşsın, bakir ortadoğu yağma ve talana açılsın... örgütsüz ve öncüsüz islam halkları yine kendi dışlarındaki pazarlıkların nesneleri olsunlar!
    inşallah Rabbimizin tuzakları zalimlerin tuzaklarına galebe çalacaktır.

    Yanıtla (0) (0)
  • ensar diyarbekir / 05 Aralık 2011 23:03

    Hama katliamını gerçekleştirenler,yıllardır suriyeyi demir yumrukla yünetenler,şu an binlerce mahsum insanı katleden baas rejimi.Avrupaya, biz islamla savaşıyoruz diyen essad!Şu an suriye de ne olup bittiğini kimsenin haberi yoktur,ölümün kol gezdiği,şiddetin hüküm sürdüğü,hak hukukun çiğnendiği,zülmünü, vahşetini örtmek için gürüntülü telefonlar bile yasak edildiği karanlık bir ölke Suriye….!Burhan ağabey ALLAH için şimdi biz nerde durmalıyız

    Yanıtla (0) (0)
  • M SELMAN KAYA / 05 Aralık 2011 22:56

    Aslında yazı çok açık... ama anlamak istemeyene, kaçak güreşmek isteyene, illa lafı tersinden okuyarak, kendini kandırmak isteyene doğrusu bir iletişim yolu bilmiyorum. Burhan Kavuncu, iran'ın hatalı davrandığını kabul ediyor.. Dolayısı ile İran ve Hizbullah'ın hatasını, duruşunu bahane derek, yada Beşar'ın İslam düşmanlığını gerekçe göstererek ABD, Fransa ve İsrail'e yandaş olmaktan, Onların politik maşası olmaktan, yada politik oyunlarına araç olmaktan söz ediyor. Varsa bu konuda bir çözümünüz buyrun söyleyin. Kabul ettik. İran, Hizbullah ve Hamas kötü..İkna oldum... Ve Beşar ise tartışma götürmez bir zalim, tağut. Amenna doğru.. Peki ABD-Fransa,nın, Gerici uşak arap hanedanlarının açıkça ve doğrudan İsrail'in ise dolaylı destek verdiği Özgür Suriye Ordusu ve Suriye Muhalefeti?? Bunların cihadı nemenem bir cihad?? Afganistanda müslümanları katledip suriye'de müslümanları koruyan ABD, Fransa.!!. Biri bunu bize açıklasın. Bizde özür dileyelim, tövbe edelim.. Sınırımıza konulan Füze ile ilgili ABD başkanı İsrail Lobisine konuşurken aynen şu ifadeyi kullanıyor. Bu güne kadar gelmiş geçmiş bütün Başkanlar içinde İSRAİL'e en çok yardım eden benim diyor, devamla diyorki '' İSRAİL güvenliği için hayati öneme sahip ÇELİK KAFES-yani şu malum füze kalkanı'nı biz başardık.. Nasıl başardıklarını bilmek isteyen, buyursun Malatya Kürecik'e gitsin gözleri ile görsün bu Çelik kafesin en hayati merkezini.. Peki kime karşı???? Biri bize, bunu da açılasın... Kaçak güreşmeden, lafı dolanmadan.

    Yanıtla (0) (0)
  • Abidin / 05 Aralık 2011 22:46

    "Ne olursa olsun" sözü bazen bilinçli bazen bilinçsiz kullandığımız bir söz. Ve bu söz Arap diktatörlerinin gidişi için kullanırken tereddüt etmeye değmez. Mısırın diktatörü, Tunusun ve Libyanın diktatörlerinin gidişleri "ne olursa olsun" iyi oldu iyi olacak Çünkü bunlar zulümde yapacaklarının tamamın yapıyorlar ve bu zulümlerinde ısrar ediyorlardı. Dolayısıyla suriyedeki Esad rejiminin devrilmesi de ayni şekilde değerlendirmek lazım yeterki o devrilsin "ne olursa olsun" ondan sonra gelecek iktidarlar ondan daha iyi olacaktır. Kim gelirse ve hangi güçler getirirse mevcutlardan daha iyi olacaktır.

    Yanıtla (0) (0)
  • malcolm / 05 Aralık 2011 21:31

    beşşar esad yaptığı açıklamaların birinde savaşımız islamcılarla demişti. islamcılarla savaşan bir diktatörü savunan iran ve hizbullah cephesiyle suriyeli devrimciler tabi ki çalışmayacaktır. bu tavrın sorumlusu itimat vermeyen duruşu nedeniyle iran rejimidir. esad'a bir şey olursa ortadoğu'yu yakarız diye tehditler savuran nasrallah mı filistin direnişine önderlik edecek? nasrallah ve ahmedinejad zalimin yanında saf tutarak sonsuza kadar silinmeyecek bir kara lekeye imza attılar.

    Yanıtla (0) (0)
  • İbrahim Sediyani / 05 Aralık 2011 21:12

    Burhan Galyun bize lazım değil; fakat Burhan Kavuncu'yu her zaman aramızda görmek isteriz.

    Yazılarından bizi mahrum etme abi. Periyodik olarak yazarsan seviniriz.

    Allâh'a emanetsin.

    Yanıtla (0) (0)