1. YAZARLAR

  2. Faruk Köse

  3. Şehitlik Yönergesi...
Faruk Köse

Faruk Köse

Yazarın Tüm Yazıları >

Şehitlik Yönergesi...

08 Ocak 2012 Pazar 13:23A+A-

“Şehid”, Kur’an ve Sünnet’te yer alan ve esas itibariyle sadece İslam’a has olup İslam tarafından tanımlanan bir kavram. Kavramın aslı da, nesli de, içeriği de, mahiyeti de İslam tarafından belirlenmiş ve başka bir dinde veya sistemde böyle bir kavram yok.

Eğer herhangi bir sistem “şehid” kavramını kullanıyorsa bu, terimi İslam’dan alıp içini kendince doldurmuş anlamına gelir. Eğer kavramın İslam’daki aslına bakmazsak, “demokrasi şehidi”, “devrim şehidi”, “basın şehidi”, “falan-filan şehidi” gibi kavramlar türetilecek; sadece İslam’a ait olan “şehadet” kavramının anlamı değiştirilecektir.

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 3. Dairesi’nin, bir dava üzerine aldığı 04.12.2003 tarihli ve “E.2003/733” ve “K.2003/195” nolu kararda, bir kimsenin şehid sayılabilmesi için “Şehitlik Yönergesi” hükümlerine uygun olarak ölmesi gerektiği belirtiliyor. Milli Savunma Bakanlığı’nın web sitesinde yer alan ve “şehitlik mertebesi”ne karar verme yetkisini TSK’ya veren karara göre, bir kimsenin şehid kabul edilebilmesi için taşıması gereken şartlar şöyle gruplandırılıyor:

Harpte: Fiilen ateş altında ölenler, yaralanıp tedavi sırasında ölenler, iç güvenlik görevlerinde veya terör ve anarşi ile mücadelede ölenler, iç güvenlik görevinde yaralanıp tedavi sırasında ölenler.

Eğitim ya da tatbikatta: Görev sırasında veya görev yerinden ayrıldıktan sonra meydana gelen olayda ölenler, görev sırasında yaralanıp da sonradan bu yaranın sebep ve tesiriyle ölenler, kaçakçılığın men ve takibinde çatışmada ölenler, sınır emniyet hizmetlerinde iken silahlı çatışmada ölenler, sınır emniyet hizmetine yönelik faaliyetler sırasında kaza ve olaylarda ölenler.

Diğer: Ailelerinin istemesi halinde, ölen savunma bakanları, orgeneraller ve oramiraller, TSK mensubu ve ayrılanlardan asker olmaları nedeniyle teröre maruz kalmaları sonucu ölenler, herhangi bir askeri tesisin afetlere maruz kalması sonucu ölenler, vazifeli olarak askeri uçak veya helikopter, gemi ve denizaltının herhangi bir sebep ile düşmesi, batması, infilak etmesi sonucu ölenler, görev için yurtdışında bulunan TSK personelinden bu görevlerinden dolayı maruz kaldıkları tedhiş veya suikast sonucu ölenler.

İslami kaynaklara göre ise aşağıdaki hal üzere ölenler şehid sayılıyorlar:

Öldürülmeden önce şehid gibi yaşama şartı: Allah’a olan kulluk görevlerini Allah için ve ve Allah’ın emrettiği gibi yerine getirenler, hayatını sadece ve bütün yönleriyle Allah’ın hükümlerine teslim edenler, canını Allah yolunda vermeye hazır olanlar; “Allahuekber”i ilke, “Lailaheillallah”ı hayat, “Muhammederrasulullah”ı da kılavuz edinenler; “sahih iman” ve “salih amel” üzere olanlar; Allah’tan başka otorite, Kur’an’dan başka düstur, Rasulullah’tan başka önder tanımayanlar; hayatını “tevhid” davasına vakfedenler; İslam’ın her şeyini her alanda yaşamaya ve hayatın bütününe hakim kılmaya çaba sarf edenler; çocuklarını tağuta kölelik etsinler diye değil, tağutların saltanatlarını yerle bir etsinler diye yetiştirenler; “sadece Allah’ın emir ve yasaklarına uyma”yı ilke edinenler; Allah’ın dışında rab ve ilah edinmeyenler...

Allah için cihad etme şartı: Allah için yaşayanlar; Allah için savaşanlar; İslam’ın hakim olmadığı, küfür mefhumunun ve küfür düzeninin hakim olduğu, insanların Allah’ın hudutları dahilinde yaşamadıkları, Müslümanların idare etmediği bir sistem içinde, orayı değiştirip Allah’ın hükümlerinin hayata hakim kılınması için mücadele edenlar; İ’lây-ı Kelimetullah davasını sürdürenler; cihad ve şehadet aşkıyla hayatlarını tevhid inancının hakimiyeti için kurban edenler; tağutlara ve sahte ilahlara isyan edenler; bütün beşeri sistemlerin iptal edilerek Kur’an’ın hakim olup uygulanması için mücadele edenler; kafirlere ve zalimlere başkaldıranlar; haksızlığın ve zorbalığın karşısında hakkı olduğu gibi savunanlar; kula kulluğu reddedenler; Şeriat’ın temel hedeflerini tahrib edenlere karşı mücadele edenler; Müslümanca yaşayıp Müslümanca ölenler...

“Şehid”, sadece İslam’a ait bir kavram. Bu yüzden kavramın İslam’a göre ne anlama geldiği çok önemli. Zira, mesela bir kimse, bir cümle söylese de ona “Besmele” adını verse, bu İslam’daki “Besmele”nin yerini tutmaz. Bir kitap oluştursa ve ona “Kur’an” dese, bu Allah tarafından indirilen Kur’an’ın yerine geçmez. Aynen onun gibi, bir kimse bir hale “şehitlik” adını verse, o halin İslami anlamda şehitlik sayılabilmesi için, kavramın İslam’daki aslına bakmak gerekmez mi? “Şehid” ve “şehadet” gibi iki ulvi kavramı sıradan bir “mevzuat meselesi” haline getirmek ne derece doğru?

Mevzuata göre şehidlik, asker kişinin görev esnasında veya göreve dair bir hal üzere ölmesiyle teşekkül ediyor. Mevzuatın hükmüne göre, ölen kişide aranan şartların esasını “asker” olması teşkil ediyor. İnancına-itikadına, haline-yaşantısına, amacına-hedefine, yoluna-istikametine, niçin veya ne adına savaştığına vs. bakılmıyor.

İslam’a göre ise şehid olmada ölçü, “Allah’ın rızası” olarak belirleniyor. Sadece Allah rızası için, O’nun adını yüceltmek için mücâdele eden ve bu yolda canını veren kişi şehid sayılıyor. Bu nedenle, İslam’ın tamamını veya bir kısmını inkar eden, savaş alanında ve vatan savunmasında ölse de İslam’a göre şehid sayılmıyor. Zira İslam’a göre “şehadet makamı” ve “şehidlik” insanlar nezdinde değil Allah indinde değer taşıyan İslami bir rütbe olarak vasıflandırılıyor ve beşeri sistemlerin bekası için savaşıp ölenlerin bu rütbeye ulaşamayacağı öngörülüyor. Hayatını şehid olarak yaşamayanın şehid olması sözkonusu edilmiyor.

Sonuç: “Şehid” kavramının ne anlama geldiğini “mevzuat”a ve “İslam”a göre yorumsuz olarak sunduk. Şimdi dileyen, kendine hitap edeni alıp ona göre yerini belirlesin.

YENİ AKİT

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum