1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Kutlu Doğum Haftası Nereden Çıktı?
Kutlu Doğum Haftası Nereden Çıktı?

Kutlu Doğum Haftası Nereden Çıktı?

Bugün, modern hayatın her alanına giren zengin kutlamaları takip ederken o kararın verildiği gün orada bulunmaktan dolayı gurur duyuyorum.

19 Nisan 2012 Perşembe 05:09A+A-

Diyanet ve değişik kesimler tarafından her yıl Nisan ayında çeşitli etkinliklerle kutlanan “Kutlu Doğum Haftası” kimin icadı ve ne zaman ortaya çıktı? Bu soruya Kutlu Doğum Haftasının mimarlarından Mümtaz’er Türköne cevap veriyor.

Her yıl bu dönemde neden sitenizde “kutlu doğum haftası” ile alakalı yayın yapılmıyor serzenişinde bulunanlar için bu yazı bir ölçüde cevap olacaktır.

Kutlu Doğum ve 28 Şubat

1989 yılında, doktora tezimi yazmakla meşgul olduğum zamanlardı.

Türkiye Diyanet Vakfı'nda Yayın Kurulu üyesi olarak görev yapmaya başlamıştım. Kurul başkanımız Profesör Süleyman Hayri Bolay'dı. Süleyman Hayri Bolay Hocamın üzerimde hakkı çoktur. Allah sağlıklı-uzun ömürler versin. İkinci isim ise üç yıl önce aramızdan ayrılan Ayvaz Gökdemir'di. Ayvaz Bey, benim Lüleburgaz Lisesi'nden Edebiyat hocamdı. Türk milliyetçiliği yoluna, onun güçlü telkinleri ile adım attığım için hayatımda etkisi fazladır. Kurul, milliyetçi düşünce geleneğinden gelen toplam altı ilim ve fikir adamından meydana geliyordu.

"Kutlu Doğum Haftası", işe başlar başlamaz bu kurulun aldığı bir kararla ortaya çıktı. Teklif Süleyman Hayri Bey'den gelmiş, "Kutlu Doğum" ismini de rahmetli Ayvaz Bey bulmuştu. Kararlaştırdığımız projenin temel esprisi, Peygamberimizin doğumunu, camilerin dışına taşan, modern hayatın içine giren etkinliklerle kutlamaktı. Konferanslar, sergiler, yarışmalar, tasavvuf musikisi konserleri ilk akla gelenlerdi. Bir havai fişek gösterisi bile düşünmüş, çok pahalıya mal olduğunu öğrenince vazgeçmiştik. Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti bu projeyi hemen kabul etti. O zaman genel müdür rahmetli Kemal Güran'dı. İntikali kuvvetli, dürüst, yeniliğe açık ve öngörü sahibi alim ve fazıl bir insandı.

İlerleyen yıllarda, Mevlid Kandili kış aylarına tesadüf edince, Kutlu Doğum'u sabitlemeye karar verdik. Miladî takvime göre nisan ayında bu hafta, Diyanet'in önayak olmasıyla "Kutlu Doğum Haftası" olarak ilan edildi. Başlarda epeyce itiraz geldi. Bidat olarak görüldü. Ama, sanıyorum toplumdan aldığı canlı karşılıklarla yerleşti ve genel kabul gördü. Ne kadar hayırlı bir bidat olduğu zaman içinde ortaya çıktı.

Bugün, modern hayatın her alanına giren zengin kutlamaları takip ederken o kararın verildiği gün orada bulunmaktan dolayı gurur duyuyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı, çok orijinal kutlama vesileleri buluyor. Kutlu Doğum geleneği artık bütünüyle kültürümüzün bir parçası haline geldi.

Mevlid kutlamaları yeryüzünde iki Müslüman topluma has bir gelenek. Birincisi Türkler, ikincisi ise Kürtler. İlk başlatanlar da enişte-kayınbirader olan bir Türk ile bir Kürt: Selahaddin Eyyubi ile Erbil Atabeyi Muzafferüddin Gökbörü. Erbil Atabeyi ilk defa Mevlid Kandili'ni gece boyu devam eden fener alayları ve halka açık eğlencelerle kutlama geleneğini başlatıyor. Açlar doyuruluyor, çıplaklar giydiriliyor ve Peygamberimizin doğum günü bütün toplum adına bir dayanışma ve kaynaşma vesilesine dönüştürülüyor. Aynı yıllarda "Mevlid" adı verilen bir şiir türü ortaya çıkıyor. Bugün Türklerin düğünde-ölümde her vesile ile okuttuğu Mevlid, Süleyman Çelebi'nin 14. yüzyılda Bursa Ulu Camii'nin sütunlarına yaslanarak yazdığı Vesiletü'n Necat (Kurtuluş vesilesi) adını taşıyan şiiri. Türkler dışında sadece Kürtlerin benzer bir geleneği var. Kürtçe olarak yazılmış çok sayıda Mevlid bugün okunmaya devam ediyor.

Kutlu Doğum geleneğinin 23 yılda, dinî kültürümüzün muhteşem bir parçası haline gelmesi toplumun sağlam dinamiklerini gösteriyor. Toplumu ortak paydalar etrafında denge ve huzur içinde tutmak istiyorsanız buyurun size herkesin mutabık kalacağı bir vesile.

Gelelim 28 Şubat'a. Askerî darbelerin bu ülke ve toplum için nasıl bir düşmanlık olduğunu, son 23 yıl içinde darbecilerin Kutlu Doğum'a bakışları gösteriyor. 28 Şubat süreci aynı zamanda bir Kutlu Doğum karşıtlığı olarak devam etti. Hatırlayalım, 27 Nisan e-muhtırası madde madde, Türkiye'nin değişik illerindeki Kutlu Doğum kutlamalarını "irtica" olarak sıralıyordu.

Bu sene çok daha canlı, çok daha etkileyici, toplumun kılcal damarlarına daha fazla nüfuz eden Kutlu Doğum kutlamaları gündemde. Öbür tarafta 28 Şubat sanık sandalyesinde. Birliğimizin ve dirliğimizin yeniden tesis edilmesi adına iki önemli gösterge değil mi?

ZAMAN 

HABERE YORUM KAT

44 Yorum
  • Süleyman / 23 Nisan 2017 07:21

    20 nisan diyanetimizin bir kerametidir. çünki 20 nisan esasen Ahmed olan Mehdinin doğum tarihidir.

    Yanıtla (0) (0)
  • izzet / 17 Haziran 2014 10:53

    Diyanetin asli görevi asli görevi dini günümüz insanına anlatmak olması gerekirken,insanlara din peydah etmeyi kendine görev bellemiş.Atanlarada tutanlarada din gününün malikini hatırlatmakta fayda var yinede.

    Yanıtla (2) (0)
  • volkan şimşek / 11 Mayıs 2013 12:16

    Dinler tarihine objektif ve pragmatist sonuçlar çıkarmak için baktığımızda özelde İslamda genelde tüm dinlerde tarih boyunca din adamlarının ve onların etrafında kümelenmiş gurupların yeni mezhepler ve dahi dinler uydurduğunu görebiliriz islam düşüncesinin iran-fars kültürüyle etkileşiminden ne biçim islam dışı inançlar çıktığı ortada hatta nusayrilik,yezidilik -bahailik,şebeklik,kakailik,aliallahilik,ve dahi niceleri birzamanlar müslüman olan insanların sapıtan önderlerinin yorum biçimlerinin üzerine inşa edilmedimi o halde ne yapmalı nasıl yapmalı tepki ne olmalı düşünmeliyiz bu günkü bazı cemaat ve versiyonlarının 50 --100 yıl sonra yeni mezhepler ve dahi dinler olarak karşımıza çıkabileceği geçmiş yaşanmışlıklardan ortada işte bu ahvalde mümin ne yapmalı yoksa kafası karışık bir şekilde etkisis eleman modunda beklemelimi çevrimdışı modunu muhafazamı etmeli? gördüklerim bunlar olduğundandır bu yazdıklarım...

    Yanıtla (1) (0)
  • Solmaz Kaya / 22 Nisan 2012 23:06

    Ağızlarını açtıkları zaman küfür ,şirk bidat ,haram ,sapıklık diye söylenenlerden Allah bu ümmeti sakındırsın ,marijinal kalan ,toplumsal anlamda birşeyler üretemeyenler ,var olan uygulamaları itham edeceklerine birşeyler sunsalar şaşardım , ... Zaten görüyoruz dünyanın birçok yerlerinde bu zihniyetlerin neler yaptıklarını,söylediklerini...

    Yanıtla (0) (1)
  • İdris / 20 Nisan 2012 14:02

    Aşağıda o kadar açıklamalar yapılmasına rağmen maalesef hala ve inatla Bid'at'ı savunmaktan vazgeçemeyenler. Kutladığınız Kutlu Doğum Kandil vb. Bid'at amellerinize dair bir tane olsun DELİL getirin !! Allah Rasulu(sav)'nün ve Selefi Salihin'in yapmadığını yapmak konusunda neden bu kadar ısrarcısınız ? Allah Rasulu (sav) bilmiyordu, Selefi Salihin alimleri bilmiyorduda sizin şeyhleriniz hocaefendileriniz dahamı iyi biliyorlar ?? kimin sünnetini ihya ediyorsunuz siz ?? rehberiniz kim sizin ??? eğer Allah Rasulu (sav) diyorsanız bu yaptığınız bizzat kendisi tarafından reddedilmiştir. Birdaha söylüyorum Kutlu Doğum Kandil vb. etkinlikleri İslami Hayat tarzı ile ilişkilendiren deliliniz varsa buyrun getirin... Kadın erkek karışık eylem olurmu diye soranlar.. Kutlu Doğum etkinliklerinizde meydanlarda kadın erkek ayrımına ne kadar hassas olduğunuzu görüyoruz !!! Allah (Subhanehu ve Teala)nın rızasını kazanmak için yapılması gereken Bid'at peşinde koşmak değil !!! Önce İslamı öğrenmek Şirk,Tağut,Tuğyan vb. kavramları iyice öğrenip kavramak ve yaşadığımız coğrafyadan başlayarak İslamı hakim kılmanın mücadelesini vermektir ...! Rabbimizin bizlerden istediği budur. Sen İslamı hakim kılma mücadelesi içinde olmazsan,Farz'ları ertelersen Sünnet olmayan hatta Bid'at olan amelleri peşinden koşarsan ancak kendini kandırırsın o kadar.Bid'at dinde olmayanların din adına ortaya çıkarılmasına denir. İnternet vb şeyleri kullanmakla ne alakası war ? işte o kadar kafanız karışıkki ne yaptığınız konusunda bilginiz bile yok.

    (Bir bid’at çıkarınca, bir sünnet kaldırılmış, eksiltilmiş olur.) [İ.Ahmed]

    (Bid’atten sakının; her bid’at dalalettir ve her dalalet ehli de ateştedir.) [İbni Asakir]

    Yanıtla (2) (0)
  • MUVAHHİD / 20 Nisan 2012 10:49

    cihan beye katılıyorum evet belki çıkış şekli olarak ve amacı sıkıntılıydı ama yorum yapan bidattır deyip toptan reddeden kardeşlerim ya bidatı bilmiyor yada zoraki bir entelektualizme sokuyorlar kendini şöyle bir türkiye kürdistanına bakın meydanlarda nasıl bir amaçla kullanılıyor. ve kullananlar bunu dinin bir kurallı haline getirmiyorlar ki bidat olsun. vahyin mesajını saklayan veya yalnızca kendi kabuklarında bilen ama yaşamayanlar niye bunu eleştiriyorlar anlamadım sanırım meydanlara inip bedel ödemekten korkuyorlar. varsa yoksa oryantalist bakış açısıyla dini anlamak aslında anlamamak, anladığını zannetmek.... ömer bitlis ve ihsan gümüşdere nin yorumlarını okuyunca bir şarkıyatçıyı okuyorum zannettim....

    Yanıtla (0) (2)
  • Cihan / 20 Nisan 2012 09:57

    Yorumlara bakıyorum da kuru tartışma ve toptancı yaklaşımlar. Kutlu doğumların kimler tarafından ve hangi amaçlarla nasıl düzenlendiğine baksın. Bu bağlamda PEYGAMBER SEVDALILARI'nın bir çok yerde etkinliğinin iptal edilmesini nasıl değerlendiyorlar acaba kardeşlerimiz. Acaba bu etkinlikler Türköne'nin belirttiği etkinlikler midir ki iptal ediliyor. Garip birileri bu etkinlikler üzerinden halka İslam anlatılmasın halk bilinçlenmesin diye iptal ediyor, uykuları kaçıyor ve ta Amerikalar'da hesaplar yapıyor; bizim müslüman kardeşlerimiz de başka bir açıdan işe taş koyma yolunda. Elin oğlu ne amamçla çıkarmışsa çıkarmış sen içini doldur, faydalı hale getir.
    İslam geldiği zaman cahiliye döneminin bütün adetlerini kaldırmadı, bazılarını devam ettirdi. Hem bid'atları konuşup hepsini dışlayanlar, acaba kendileri de mana yönüyle bid'atçi olmasın mı? İslam'da olmayan anlayışları İslam'a soktukları için. Halka dini anlatmak için araç olarak kullanılan gazete, dergi, tv, radyo, şu internet sayfası da birer bid'at değil mi? Ya da bayanlı erkekli basın açıklamaları yapmak! sahi basın açıklaması kültürünü kim icat etti bu ülkede?

    Yanıtla (0) (1)
  • İdris / 20 Nisan 2012 09:38

    Rahip bahira ile görüştürüp 12 yaşında peygamberliğini ilan ettirir; 40' lı yaşlarında kendisine karşı gelen müşrik topluma hayret ederiz.
    Mevlidlerin 'indiler gökten melekler saf saf' kafiyesini heyecan içinde dinler; Kur'an'ın onu anlatırken ki şiirselliğini göz ardı ederiz.

    Çünkü biz aslında işimize yarayan, rüşvet ile kendisine ümmet olabilecek bir peygamberi severiz.
    O'na ümmet olmayı bir ayrıcalık olarak kullanır; ona ümmet olmanın risk olduğunu, bize vazife yüklediğini hatırlamak istemeyiz.
    Kermeslerimizi, ticaret hanelerimizi, kumarhanelerimizi, onun adını kullanarak açarız. Severiz çünkü dişimize, işimize dokunmayan bir peygamberi..
    Severiz çünkü bir yılda bir iki hafta ile kutlayıp geri kalan kısmında masallarını anlattığımız peygamberi..
    Masal kitapları hazırlar, bu mübarek setin hediyesi 25 milyon diye çarşı pazar dolaşırız..
    Severiz bize kazandıran peygamberi..
    Yakında taksim'de havai fişekler ile kutlu doğum haftalarına çılgınlar gibi girer; partiler verir, resepsiyonlar düzenleriz..
    Severiz çünkü bize dokunmayan, midemize dokunmayan, eğlencemize dokunmayan, ahlakımıza dokunmayan bir peygamberi..

    'Bir dal gül ile' 'bir gür orman'ı örteriz.
    İnsanların içinde bir insanı insan'ın üstüne yerleştirip diğer dinlerle girdiğimiz yarışın birincisi oluruz.
    Noel çılgınlığına, kutlu doğum cinneti ile mukabele eder, doğumunda peygamberi katlederiz.
    Haydi şimdi Peygamberin misyonunu öldürürken kırk gün kırk gece kutlayın o kutlu doğumunuzu...!

    Yanıtla (1) (0)
  • İdris / 20 Nisan 2012 09:35

    Oysa ki bu anlatımların harry potter, narnia günlükleri ve en çok da yüzüklerin efendisi hacı gandalf'tan zerre kadar farkı yok.
    Yüzüklerin efendisini izlerken 'gerçek değil bunlar lan!,kurgu!' diyen ortalamanın altındaki zekâlarımız, peygamber ile ilgili bu anlatımları dinî bir orgazm duygusu içinde dinlemekte; üstün zekalarımız da kitaplarına bunları yazarak ümmeti irşad etmektedirler.
    Allah'ın anlattığı peygamber'e pek itimad etmeyen alimlerimiz!, sufilerimiz!, cemaatlerimiz!, sonsuz nurlarımız, mucizat-ı ahmediyyelerimiz, üç-dört peygamber yarıştırıcısının tarihin herhangi bir diliminde uydurdukları ve kimin ağzından çıktığı şüpheli rivayetlerle yeri göğü inletmektedirler.

    Bu kafa yarın öbür gün ilkokullarda siyer dersleri vererek ümmete 11-12 yaşlarında birçok nihat hatipoğlu, ömer döngeloğlu, mustafa mucizeoğlu kazandıracak..Böylece daha çok dindarlaşıp mucizevi bir şekilde facebook sayfalarında 'bir günde peygamber için 17 milyon' olabileceğiz..

    Böylece dini bilgisi beş para etmez üç-beş hödüğün 'peygamber için 70 milyon salavat' sloganı ile her bir ferdin eline bir zikirmatik vererek ümmetteki papağan popülasyonunu artırabiliriz..

    Severiz zira kolay işleri..Severiz zira reklamı, teşhir etmeyi..
    Aklı, böyle bir düşünceyi almayanı, böylesi aptallıklara dil uzatanı da peygamber düşmanı, heretik, sapkın, zındık, rafizi, modernist, rasyonalist ilan eder, bizi zora sokmayan, her türlü rezaletimizi kendisi üzerinden temize çektiğimiz, kendisi sayesinde ciddi paralar kazanabileceğimiz, ticaretimizin zembereği, siyasetimizin köşe taşı, günahlarımızın kireç sökücüsü, kendisine salavat getirmekle cennette sevişeceğimiz huri sayısını artırabileceğimiz bir peygamberin yerini sağlamlaştırırız.

    İsra 97-100 ayetlerinde ifade edilen müşriklerin kendisinden mucize taleplerine 'Ben sadece sizin gibi bir insanım, siz neleri yapıyorsanız ben de onu yapabilirim' cevabını vermesi istenirken, halime-i sa'diyye'nin yanında henüz bir çocuk iken ameliyata alır, kalbini temizleriz.

    Yanıtla (1) (0)
  • İdris / 20 Nisan 2012 09:32

    Diyanet İşleri Başkanlığı 1989 yılında küçük bir kartopu yuvarladı. 2000'li yıllarda bu kartopu bir çığa dönüştü..2012 yıllarında ise bir şova dönüştü.
    Peki bu süreç türkiye toplumunun dindarlaşmasına mı yoksa 'yeni bir dindar' oluşmasına mı katkı sağladı?
    Görebildiğimiz kadarıyla söz konusu doğum kutlamaları peygamber'in insan yönünü ortaya çıkarmaktan ziyade yüzüklerin efendisi gibi bir hayal kahramanı yaratmaktadır..Peygamber imajına yalan ve abartılı rivayetlerle boca edilmiş mitolojik anlatımlar onu örnek almaktan çıkarıp Tanrı'nın yanında bir konum vererek pavlusyen hristiyanlığın İsa'ya yaptığını, 'sevgi çılgınlığı' içinde hz peygamber'e yapmaktadırlar..

    Tv lerde gözü yaşlı medya vazileri ve kassasları, fon eşliğinde hikayetler yapıyor; sevdirmeye çalıştıkları Hz peygamber'in hayatını, sünnetullah'ı tersyüz ederek, tarihi alt üst ederek, hatta kahrederek anlatıyorlar.

    Asr-ı saadet dönemine ait anlattıkları olayları ajitasyon yapmak para ediyorsa, küçük emrah'ın çektiği kahırlara benzer şekilde; beri yandan hiç olmadık hatta oldukça gereksiz bir yerde peygamber'in elinden sular fışkırtarak anlatıyorlar..Mesela, Uhud'da ölüm ile burun buruna geldiği zaman ilahî inayetten eser yokken, 3 yıl süren boykot süresince haşimoğulları ve muttaliboğulları perişan olduğunda herhangi bir olağanüstü yardım yokken, Cebrail'i iki de bir börtü-böcek işleri için dünyaya ışınlayan hikayeler ile 'bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu' dercesine bir peygamber anlatmaktadırlar.

    Yanıtla (2) (0)
  • Osman canlı / 20 Nisan 2012 01:30

    bütün ilimlere kendilerinin sahip olduğunu varsayan arkadaşlar.abdulaziz ibni bazın kitaplarıyla amel edenler.sapla samanı ayıramayanlar.bir işi beğenmiyorsan yerine daha güzelini ve evlasını koyarsın olur biter.peygamberimizin mesajını kaç kişiye ulaştırabildinizki konuşuyorsunuz?BİRleşmek ne demektir bilirmisiniz?tabiiki bilirsiniz çünkü dışardan yani etraftan daha iyi görülüyordur.

    Yanıtla (0) (0)
  • Barış / 19 Nisan 2012 23:57

    Sözde "Kutlu Doğum Haftası" nın bidat, yani uydurma dini gelenek olduğunu adeta itiraf gibi bir bir yazı. Yazar, 2007 darbecilerinin bu kutlamalara karşı çıkmasını, bu bidatin "hayırlı" olmasına delil gösteriyor. O İslam karşıtı muhtıracılar, bidatin dinen kötü bir anlam ifade ettiğini bilseler, kutlu doğum haftasına karşı çıkmak bir yana, tam destek verirlerdi. CHP'li Kemal'in, bu etkinliklere iştiraki de bu açıdan değerlendirilebilir.

    Yanıtla (0) (0)
  • sertaç sezer / 19 Nisan 2012 22:59

    bazı kardeşlerin yorumlarında, inandıkları doğrular var. iki görüş ortaya çıkıyor burda. biri, ifrat edip manadan özden uzaklaşıp şekle kafaya takarak, toptan redçi(müsbet tarafı hiç sayan); diğeri ise, tefrit edip aldıklarını mihenge vurmadan, vakıaları kritik etmeden(menfi olanı ayıklamadan), yanlışıyla doğrusuyla hemen sahiplenen, erken kabulcü olanlar. benim bu siteden anladığım,hak; bu ikisinin ortası(vasat) yani, hakkı haklıya teslim etmek, haksızı uyarmak.

    Yanıtla (0) (0)
  • cihan alper / 19 Nisan 2012 22:27

    evet her bidat sapıklıktır. sonradan çıkan herşey bidattir. Hristiyanlar ne yaptılar, Meryem oğlu İsa'yı ilah edindiler, neden öyle yaptılar, Allah'a ait yetkileri peygambere yüklediler. ve sonunda tanrı edindiler. zaten günümüzde müslümanım diyenler dinlerini bilmediğinden bozulmaya ve tuzaga düşmeye meyilliler, Allah'ın emirlerinden bi haber yaşamaktadırlar. öncelikle insanlara islam doğru bir şekilde anlatılmalıdır. Çünkü islamı kabul edenler diğer bütün beşeri sistemleri red etmekle emrolunmuşlardır. Ali-imran suresi 31 - De ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır.'' yani Allah CC.yı sevmek Peygamberi Hz.Muhammed Sav. e uymaktan geçmektedir. çünkü kulunu emirlerini tebliğ etmek için göndermiştir. şimdi baktığınız zaman bu kutlamaların neresinde Allah CC.ın emirleri ve ona uymaktan bahsediliyor, sadece kardeşlik dostluk mesajları vb. Şirk kokan ilahiler, başları açık kızlar kadınlar, ideoloji ön planda, Müslümanım diyenlerde bunları dinden sanıyor. Peygamberimiz Sav. olsaydı neler yapardı diye düşünen kaç kişi var. mesela Afganistanda müslümanlara zulmedenlerle bir hareket edermiydi, veya ıraktaki conilere yardım edermiydi, müslümanlığımı yayardı yada demokrasi denilen insanların ilah olduğu sistemi mi yayardı. veda hutbesinde bahsettiği, Elinde kur'an ile hükmedene itaat edin derken, ne demek istemişti, daha çok şey var anlatacak, ama Öncelikle insanlara gerçek islam anlatılmalı, yoksa türkiyedeki islam devlet tekelinde oluşmuş demokrasi dini

    Yanıtla (0) (0)
  • İdris / 19 Nisan 2012 21:18

    Mesela bu merasimler esnasında bazı cahiller Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in bu merasimlerde hazır bulunduğunu zannederek ayağa kalkarlar. İşte bu, ilim iddiasında bulunup da bu merasimleri düzenleyen iftiracıların bir yalanıdır. Cahiller de bunu tasdik ederler. Toplu halde zikretmek, davul çalmak gibi haramlar da bu bidate eklenmektedir.
    Hatta bu uydurma merasimler pek çok kimseyi büyük şirke düşmeye götürmektedir. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem hakkında aşırılık, gayb ilmi, fayda ve zarar vermek gibi Allah Teala’ya mahsus bazı sıfatların ona verilmesi gibi hususlar bunlardandır. Onlardan çoğu bu merasimlerde Busayri’nin içinde açık şirk bulunan kasidesini okumaktadırlar. Böylece bütün bidatleri işleyerek Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şu hadisini gerçekleştirmiş oluyorlar:
    “Her bidat sapıklıktır” Bir sapıklık diğer sapıklıklara götürmektedir.
    Müslümanın Allah Teala’yı ve Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’i canından ve çocuğundan daha fazla sevmesi gerekir. Bunun için Muhammed b. Abdillah sallallahu aleyhi ve sellem’in – annem ve babam ona feda olsun – menhecinde yürümeli, ona indirilen kitabı okumalı ve ezberlemeli, yılın hergün ve gecesinde Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetlerinin ve siyerinin dersini yapmalı, her zaman ona salat ve selam vermelidir. Özellikle her hafta Cuma günü ve gecesinde buna devam etmelidir.
    Rafızi Ubeydî’lerin Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in doğum günü olarak kesinleştirdikleri vefat vaktinde merasimler yapmamız, yılın herhangi bir gecesini tahsis ederek Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in siyerini, şirk içeren veya içermeyen kasideler okumak ona muhabbetten değildir. zira bunlar onun sünnetine muhalefettir ve onun dinine haram olan bidatler eklemektir. Bu, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in ve bütün ashabının yolunu bırakarak kafirlerin ve Rafızilerin yollarını taklid etmektir. Artık Müslüman kendisi için bu iki yoldan dilediğini seçsin!

    Yanıtla (0) (0)
  • İdirs / 19 Nisan 2012 21:16

    Arafat’ta ve şerefli Ka’be’nin yanında hacıları katleden, Kabe’nin bir kısmını yıkan, Haceru’l-Esved’i oradan alan ve ancak yıllar sonra iade eden Karamita fırkası da onların takipçilerindendir.
    Ubeydîler hicri dördüncü asırda 363 senesinde, Mısıra hükmettikleri sırada ilk mevlid kutlamalarını başlatan kimselerdir.
    Bu dinden çıkmış Ubeydilerin Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e kinlerinden dolayı kasten vefat ettiği ayı bu tür kutlamalar için seçmeleri, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in vefatıyla sevinç duymaları ve insanlara Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in doğumuna seviniyormuş gibi davranmaları uzak bir ihtimal değildir.
    Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu sabit olmuştur: “Sizden biriniz bir musibete uğradığında benim vefatımla uğradığı musibeti düşünsün. Zira bu musibetlerin en büyüğüdür.” İbn Mace (1599) muttasıl olarak zayıf senedle rivayet etti. Darimi (85, 86) ve İbn Sad (2/75) sahih fakat mürsel olan iki tarikle rivayet ettiler. Rivayet yollarıyla hadis hsendir. Nitekim Şeyh Elbani es-Sahiha’da (1106) sahih demiştir.
    Nitekim ilim ehli, başta Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı olmak üzere faziletli ilk üç asırdaki Salih seleften hiç kimsenin böyle kutlamalar yapmadığı hususunda ittifak etmişlerdir. Bu yüzden faziletli ilk üç asırdan hiç kimsenin, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e olan şiddetli sevgilerine ve hayra karşı hırslı olmalarına rağmen, ne böyle bir şey yaptıkları ve ne de meşru olduğunu söyledikleri nakledilmemiştir.
    Bu, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabının ve bu ümmetinin selefinin; bu kutlamaların ve bütün sonradan çıkan merasimlerin meşru olmadığına dair icmalarıdır.
    Müslümanların çoğu bugünki kutlamalarda o Ubeydî Şiaları ve İsa aleyhisselam hakkında aşırılık yaparak ona ibadet eden ve doğumunu hatırlamak üzere kutlamalar yapan hristiyanları taklid ettiklerinden diğer bidatlere de düşmektedirler.

    Yanıtla (0) (0)
  • İdris / 19 Nisan 2012 21:14

    Allah'a yakınlaştıran amellerde sünnetin belirlediği sınırlara dikkat etmeyen kimselerin, bu hadisten hareketle Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin emretmediği ve meşru kılmadığı şekiller tayin etmeleri ise Allah'a karşı çirkin bir cüret, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'e karşı cahilce bir itham ve müslümanlara karşı hain bir aldatmadır. Nebi Sallallahu aleyhi ve sellem "Her kim bu dinde emretmediğimiz bir amelde bulunursa o reddolunur" buyurmuştur. sene içerisinde sadece Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in doğduğu tarihi ibadet yada kutlama için belirlemek şüphe yok ki bidat olan bir belirlemedir, kafir ehli kitaba benzemeyi içermektedir. cübbesi müslümana amelleri hristiyana benzeyen kimselerden olmamak için, rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in çizdiği sınırları aşmamak ve ondan geri de kalmamak gerekir.
    2- Bununla beraber doğum tarihinin ne ayı ne de günü hakkında mutemed bir şey sabit olmamıştır. Hatta bu, meşhur olana da aykırıdır. Rafızilerden Ubeydîler (Memlukler) hicri 4. Asırda, tercih edilen görüş olmamasına rağmen, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in Rebiulevvel ayında doğmuş olduğunu kararlaştırdılar.
    Halbuki bu ay, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in vefatıyla İslam ümmetinin en büyük bir musibete uğradığı aydır. Nitekim Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in Rebiulevvel ayında vefat ettiği hususunda ihtilaf yoktur.
    Hatta Ubeydîler, Rebiulevvel ayının 12. Gününü seçmişler ve Mısıra hükmettikleri sırada Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in doğumu ile ferahladıklarını iddia ederek kutlamalar ve törenler ortaya çıkarmışlardır. Halbuki ilim ehlinin geneline göre bu tarih, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in vefat tarihidir.
    Bu zındık Ubeydîlerin çoğu İslam’a ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e kin güden kimselerdir. Hatta bazıları ilahlık iddia etmiştir. Bunların başında el-Hakim Biemrillah el-Ubeydî gelir ki, bugüne kadar Dürzîler onun ilahlığına inanmaktadırlar.

    Yanıtla (0) (0)
  • İdris / 19 Nisan 2012 21:11

    "Sonra ...onların izleri üzerinde, peygamberlerimizi ard arda gönderdik. Meryem oğlu İsa’yı da arkalarından gönderdik. Ona İncil’i verdik ve ona uyanların kalblerine bir şefkat ve merhamet koyduk. Onların uydurdukları rehbaniyyete gelince; onu kendilerine Biz, yazmadık. Fakat kendileri Allah’ın rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da hakkıyla riayet etmediler. Biz de onlardan iman etmiş olanlara ecirlerini verdik. İçlerinden çoğu ise fasıklardır." (Hadid,27)

    Kutlu Doğum diye birşey uydurdular sonra da ona bile uymadılar.. ..Onların uydurdukları rehbaniyyete gelince; onu kendilerine Biz, yazmadık. Fakat kendileri Allah’ın rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da hakkıyla riayet etmediler...

    Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

    “Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır, yolların en hayırlısı Muhammed’in yoludur. İşlerin en şerlisi muhdes olanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid’attır, her bid’at dalalettir ve her dalalet ateştedir.”

    Muhdes: Dinden olmayan şeyin din adına çıkarılmasıdır.

    Müslim 867, Nesei 3/188KUTLU DOĞUM HAFTASI İSLAMA SONRADAN SOKULAN BİR BİDATTİR.

    Ebû Katâde radıyallahu anh şöyle dedi:
    Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e pazartesi günü oruç tutmanın fazileti soruldu. O da şöyle buyurdu:
    "O gün, benim doğduğum, peygamber olduğum (veya bana vahiy geldiği) gündür." .
    Müslim, Sıyâm 197, 198
    HADİSİN ŞERHİ: hadisin isnadı sahihtir.

    1- Nebi sallallahu aleyhi ve sellem sene içerisinde doğduğu günü tayin etmemiş, haftanın günleri içerisinde pazartesi gününün doğduğu gün olduğu olduğunu belirtmiştir. ayrıca bahsi geçen hadisin rivayet yollarında pazartesi ile birlikte perşembe günü oruç tutmanın da meşru kılındığı belirtilmektedir. pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmak meşru ve faziletli ibadetlerdendir, bu günler amellerin Allah'a arz edildiği günlerdir. bu oruçları tutan kimse sünnet işlediği için övülür, takdir edilir, hiçkimse onu bidat işlemekle suçlamaz...

    Yanıtla (0) (0)
  • Sadık AYDIN / 19 Nisan 2012 19:52

    “Seni taparcasına seviyorum” dedi âşık.
    “Ahmak!” Dedi, Allah dostu ve devam etti; “parmağı bırak, gösterdiği yere bak”.
    “Ve o gösterdiği yerde de, sana Allah’ın örnek olarak gösterdiği Elçisi var”
    Allah Elçisi; yoldaşımız, arkadaşımız, örnek aldığımız önderimiz…

    Yanıtla (0) (0)
  • Sadık AYDIN / 19 Nisan 2012 19:44

    Allah Elçileri Muhammed (sav) ve İsa(sav)'e olan sevgimizi Hristiyanların İsa'yı sevdiği gibi sevme operasyonuna çevirme çalışmalarına direnenler, kabuklarını da kıracak olanlardır.

    Yanıtla (0) (0)
  • İhsan Gümüşdere / 19 Nisan 2012 18:11

    Ummu hafza iman...

    Topladığınız bunca hurafe bilgiyle size hayatta başarılar dilerim.

    Yanıtla (0) (0)
  • ahmet / 19 Nisan 2012 17:55

    sayın haksöz haber yöneticileri.

    siz kabuk ile uğraşmaya devam edin bırakın özü ile başkaları uğraşsın. zaten işiniz gücünüz eleştiri.

    Editör:1989'da birileri toplanıp Kutlu Doğum haftası adında bir şey türetiyor. Bunu yapanlarında amacı o dönemdeki yazı ve haberleri okursanız , İçi boş, sadece gül ve salavatla ifade edilen bir peygamber anlayışını halka vermek olduğunu görürsünüz. Biz bu makaleyi iktibas ederken Kutlu doğum haftasının devlet tarafından 1989 ortaya çıkarılan bir etkinlik olduğunu ortaya koymak istedik. Bazı kardeşlerimiz bu haftaya neden bir kutsiyet vermek istediklerinide doğrusu anlamıyoruz. Türkçe Ezan'da bu devlet tarafından dikte edilen ve icat edilen bir zulümdü. Ayrıca camilere bayrak asmak, vb. Bunları neden eleştirdik o zaman. Hep eleştiryorsunuz sözünüze diyecek bir şeyimiz yok... Onu okuyucular ve bizi tanıyanların vicdanına bırakıyoruz.

    Yanıtla (0) (0)
  • hakikat / 19 Nisan 2012 17:16

    yapılan bir etkinlik islamın müslümanların faydasınaysa,müslümanların bilinçlenmesine kenetlenmesine katkı sunuyorsa,kardeşliği yardımlaşma ve dayanışmayı artırıyorsa.hiçbir sakıncası yoktur.allaha şükür sivil toplum kuruluşlarının yaptığı kitlesel kutlu doğum etkinlikleri bunun en açık göstergesidir.allah için hiçbir şey yapmayan,hertürlü ahlaksızlığın yaygın olduğu zamanda bu yapılan fuhşiyatlara sese çıkarmayan bazı saf!müslümanlar o bidattir bu bidattir deyip müslümanların yaptığı çalışmaları hazmedemeyenler allah için bari allah için birşey yapmıyorsanız bari bunun için çaba sarfeden müslümanlarada destek olmuyorsanız bari sessiz kalın.özellikle bu nisan ayında heryerde salavatlar,etkinlikler konuşmalar ilahi ve marşlar nekadar güzel.popçular müzik konseri verseydi bu bidattir diyenler hiç ses çıkarmazdı.allah hepimizi ıslah etsin.

    Yanıtla (0) (0)
  • Cihan / 19 Nisan 2012 16:44

    Peygamberlerin doğduğu günde onlara selam göndermek bid'at değil, Allah'ın yaptığı bir iştir. Meryem suresinde Allah Teala, Yahya ve İsa peygamberler için doğduğu günde kendilerine selam gönderiyor. Kutlu doğumların amacı ve içeriği önemli. Ucuz tevhid mücadelesi verenler, maalesef vahyin ve peygamberin hikmetinden uzak enerjilerini yanlış yerlerde harcıyorlar. Senelerce tevhid mücadelesi adı altında halkla aralarına engeller koydular, etraflarına duvarlar örüp kendilerini hapsettiler. Peygamberler halka gidişin duvarlarına yıkmak adına şirk koşulan panayırlara gitti. firavun'un ziynet günlerini seçti insanlar toplanıyor diye. Kutlu doğum etkinlikleri panyırlardan ve ziynet günlerinden çok masum ve temizdir. Onu düzenleyenler de Firavun ve müşrikler değildir. Bilakis peygamberler gibi toplanan kalabalıkları fırsat bilen ve Allah'ın doğduğu günde selam günderdiği yüce şahsiyetlerin doğumu etrefında hakkı anlatma fırsatı için kalabalıklar oluşturanlardır. Kutlu doğumların vesile olduğu hidayetlere örnek olarak Doğru Haber Gazetesi sitesinde yer alan Belçika'daki kutlu doğumdan sonra islam'ı seçen kadın haberine ve o etkinlikte nelerden etkilendiklerine baksın. Yeterli cevap olur herhalde.
    Hz. Muhammed'in doğduğu günü önemsiz görenler, Hz. yahya ve Hz. İsa'nın doğduğu günde onlara selam gönderip, doğdukları güne vurgu yapan Allah'tan korkun ve utanın. Adına tevhit mücadelesi verdiğiniz Allah ne diyor ne yapıyor, siz ise ne diyor ve ne yapıyorsunuz.
    Gözlerini kapayıp gündüzü kendilerine gece yapanlar açın gözlerinizi uyanın. Kendilerinize oluşturduğunuz karanlıkları dağıtın, bu metot ne vahyin ne de peygamberin metodudur. Enerjinizi yanlış yerde boşaltmaktan vazgeçin. Allah cümlemize basiret, hikmet ve dosdoğruluk versin.

    Yanıtla (0) (0)
  • H.Hüseyin ALTIN / 19 Nisan 2012 16:39

    "İlerleyen yıllarda, Mevlid Kandili kış aylarına tesadüf edince, Kutlu Doğum'u sabitlemeye karar verdik. Miladî takvime göre nisan ayında bu hafta, Diyanet'in önayak olmasıyla "Kutlu Doğum Haftası" olarak ilan edildi. Başlarda epeyce itiraz geldi. Bidat olarak görüldü. Ama, sanıyorum toplumdan aldığı canlı karşılıklarla yerleşti ve genel kabul gördü. Ne kadar hayırlı bir bidat olduğu zaman içinde ortaya çıktı."
    HAYRET !!! Bid'at in hayırlı olduğunu m.türköne kardeşimizden öğrenmiş olduk.!!!

    Yanıtla (0) (0)
  • Ummu Hafsa İman / 19 Nisan 2012 16:27

    5. Mu’cizeleri

    Kâinatın Efendisi bir insandır. Ancak parmak işaretiyle ayın yarıldığı, avucundaki çakıl taşlarının dile geldiği, ağaçların yerinden sökülüp yanına gelerek: “Selam sana ey Allah’ın Resûlü!” dedikleri, bir iki avuç hurmayla üç yüz kişinin doymasına vesile olan, bir kadeh sütün elinde bereketlenmesiyle onlarca kimseyi doyuran, parmaklarını küçük bir kabın içerisine batırdığında ellerinden çeşme gibi suların aktığı ve üç yüz insanın rahatlıkla abdestini aldığı, bir zamanlar üzerinde hutbe okuyup, kendisine minber yapıldıktan sonra ayrıldığı kuru kütüğün bütün bir cemaat tarafından duyulacak kadar ağladığı, gezerken ağaçların ve taşların selam verdiği, ağrıdan kıvranan Hz. Ali (ra)’ye dokunmak suretiyle ağrılarını giderip bir daha böyle bir ağrı görmemesine vesile olan şifalar saçan, dilsiz çocukların yanına geldiğinde aniden dillerinin çözülerek "Sen Allah’ın Resûlüsün" dedikleri bir insandır. Dokunmasıyla acı suların tatlandığı, kurt ve arslan gibi yırtıcı ve vahşi hayvanların dahi tanıyıp itaat ettiği bir insan…

    Yanıtla (0) (0)
  • Ummu Hafsa İman / 19 Nisan 2012 16:26

    4. Üstün Özellikleri

    Hem hadis ve hem de Kur’ân-ı Kerîm’de hasais dediğimiz sadece ona has özellikler mevcuttur. Bu özellikleri şöyle sıralayabiliriz:

    O, bir insan olmanın yanında aynı zamanda son peygamberdir, (Ahzâb, 33/40) , risâleti evrenseldir, (A’râf, 7/158; Enbiyâ, 21/107...) risâleti cinleri de kapsamaktadır, (Ahkâf, 46/29; Cin, 72/1-13) , hanımları mü’minlerin anneleridir, (Ahzâb, 33/6), geçmiş-gelecek günahları affedilmiştir, (Fetih, 48/1-2), kendisine inanılması noktasında peygamberlerden söz alınmıştır, (Âl-i İmrân, 3/81), kendisine Kevser’in verildiği müjdelenmiştir, (Kevser, 108/1), ganimetler helal kılınmıştır, (Enfâl, 8/1), âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir, (Enbiyâ, 21/107), onun özellikleri (hl-i kitap tarafından bilinmektedir, (Bakara, 2/89,146) , getirdiği dinin korunması teminatını verilmiştir, (Tevbe, 9/33) , İsrâ ve Mi’rac Ona hastır, (İsrâ, 17/1; Necm, 53/1-18) , çeşitli zamanlarda melekler bizzat yardım etmiştir, (Âl-i İmrân, 3/13, 122-123) , kendisine itaat aynı zamanda Allah’a itaat anlamına gelmektedir, (Nisâ, 4/80) , âhirette şehadet ve şefaat-ı uzmâ hakkı verilmiştir, (Bakara, 2/143), Makâm-ı Mahmûd’la taçlanmıştır, (İsrâ, 17/79) , ümmeti, ümmetlerin en hayırlısı kılınmıştır, (Âl-i İmrân, 3/110) , hayatına ve beldesine yemin edilmiştir, (Hicr, 15/72; Beled, 90/1-2) , kendisine ve ümmetine, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi lutfedilmiştir. (Kadr, 97/1-5)

    Yanıtla (0) (0)
  • Ummu Hafsa İman / 19 Nisan 2012 16:24

    3. Hz. Muhammed (s.a.s.) Beşeriyeti:(1)

    a. Üstün Donanımlı Bir Beşer

    Hz. Muhammed (s.a.s.) beşerdir, ama fevkalade donanımlı seçkin bir beşerdir. Onun bu seçkinliği, Yüce Yaratıcı tarafından tescillenmiş ve bizlere bildirilmiştir. Hayatına genel olarak bakıldığında hemen ilk safhada onun, Yüce Yaratıcı’nın vahyi kontrolünde hareket ettiği, vazifesi karşılığında en küçük maddi bir beklenti içinde olmadığı, son derece samimi olduğu, insanları Allah’ın varlığı ve birliğine çağırdığı, hedef ve gayesinin son derece açık olduğu görülür.
    b. Korunmuş

    Cenab-ı Hak bu şerefli elçisini, günahlardan koruyup, lekesiz ve eksiksiz bir varlık olduğunu dilediği gibi, onu aynı zamanda insanlardan gelebilecek her türlü tehlikeye karşı da korumuştur. Ölümle yüz yüze geldiği ve artık kaçışın mümkün olmadığı pek çok tehlikeli noktada Onu muhafaza etmiş ve düşmanın başvurduğu her türlü komployu bertaraf etmiştir.

    Günümüz dünyasının muhtaç olduğu gerçek barış ve farklılıklarla beraber yaşama örneğini en açık bir şekilde yaşayarak göstermiş, aynı şehri, farklı din ve inanç sahipleriyle paylaşmıştır.

    c. Risaleti Evrensel

    Evet o, son peygamberdir. Nübüvveti, bir ülke ya da belirli bir zamanı değil, bütün zaman ve mekanları içine alan evrensel bir nübüvvettir. Hatta cinlerin de peygamberidir.

    Erişilmez yüce şahsiyeti karşısında, sadece ona inananlar değil, başkaları da hayranlıklarını gizleyememiş, semanın yere bu değerli armağanı karşısında temenna durmuşlardır. Mesela Michael Hart kaleme aldığı “Yüz Ebedî Şahsiyet” adlı eserinde, Onu birinci sıraya yerleştirmiş, Alman Büyük Devlet Adamı Bismarc O’na olan hayranlığını:


    “Sana muasır bir vücut olamadığımdan dolayı müteessirim ey Muhammed!”


    sözleriyle dile getirmiş ve 1927’deki Uluslararası Hukuk Kongresi, O’na olan medyuniyetlerini, sonuç beyanamelerine ekledikleri:
    ''Beşeriyet, Hz. Muhammed’le iftihar eder. Çünkü O Zât, ümmî olmasıyla beraber, on üç asır evvel öyle bir hukuk sistemi getirmiştir ki, biz Avrupalılar iki bin sene sonra onun kıymetine ve hakikatına yetişsek mesud ve bahtiyar oluruz.”

    Yanıtla (0) (0)
  • Ummu Hafsa İman / 19 Nisan 2012 16:21

    Peygamberimiziçin kardeşim arkadaşım diyen yad bunu söylemesede Ondan normal bir gibi bahseden insanlar maalesef ki ur an ın bilfiil uygulaması olan O yüce insanı bilerek veya bilmeyrek basite senin benim gibi bir insan sıfatına sokuyor.. EWET Efendimiz sav kendisi de demiştir ki bende sizler gibi kara kuru kadından olma yiyip içen bir insanım . Benden ALLAH IN KULU VE RASULU diyerek basedin ve benim adım geçtiğine salaat ve selam gönderin... Siz cahil insanlar Onun mucizelerini ve Allh ın bile övdüüğü bir Rasulu nasıl kendi seviyenizde görürsünüz ???

    Kur'an'da Hz. Peygamber'in faziletine delâlet eden birçok âyet vardır:

    Allah'ın diğer peygamberlerden, Hz. Muhammed (asm)'e inanıp ona yardım edeceklerine dair söz alması (Âl-i İmrân, 3/81), Resûl-i Ekrem (asm) ile konuşanların seslerini yükseltmelerinin yasaklanması (Hucurât, 49/2), öteki peygamberlere hem Allah Teâlâ hem de ümmetleri kendi isimleriyle hitap ettikleri halde (Bakara, 2/35; Mâide, 5/110; Hûd, 11/32; Meryem, 19/12), Allah'ın Hz. Muhammed (asm)'e ismiyle değil "Ey Nebî" (Enfâl, 8/64; Ahzâb 33/1), "Ey Resul" (Mâide, 5/67; Talâk, 65/1) gibi sıfatlarla hitap etmesi, sahâbîlerin birbirlerine seslendikleri gibi Resûlullah (asm)'a seslenmelerinin menedilmesi (Nûr, 24/63), Kur'an'da sadece Hz. Muhammed (asm)'in hayatına yemin edilmesi (Hicr, 15/72) onun faziletleri olarak kabul edilmiştir.

    Diğer peygamberlerin yalnız kendi ümmetlerine gönderilmesine karşılık Resûl-i Ekrem (asm)'in bütün insanlığa hitap etmesi de (Arâf, 7/158; Enbiyâ, 21/107; Sebe', 34/28) onun daha faziletli olduğuna bir delildir.

    Ehl-i sünnet âlimlerinin tamamına yakın kısmı Hz. Peygamber (asm)'in bütün meleklerden üstün olduğu görüşündedir. (bk. Nebhânî, el-Fezâ'ilü'l-Muhammediyye, s. 68-70).

    Resûlullah (asm)'ın faziletlere dair eserlerde ondan bahseden âyetlerin hemen hemen tamamı üzerinde durulmuş olmakla birlikte, konuyla ilgili görülen yüzü aşkın âyetin hepsinin Hz. Peygamber (asm)'in üstünlüğünü ele aldığını söylemek güçtür. Ancak bu âyetlerde ona eza vermenin yasaklanması, kendisine salât ve s

    Yanıtla (0) (0)
  • Mahmut Ebrar / 19 Nisan 2012 16:07

    Türköne'nin savunusu ile NESİE ne kadar da aynı değil mi? Olaya burdan bakmak lazım.Bu tamamen türk tipi İslam modeline uygun.En hafifinden bid'attir.

    Tevbe 36 Gerçek şu ki, Allah katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah'ın kitabında on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte dosdoğru olan hesab (din) budur. Öyleyse bunlarda kendinize zulmetmeyin ve onların sizlerle topluca savaşması gibi siz de müşriklerle topluca savaşın. Ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir.

    Tevbe 37 (Haram ayları) Ertelemek ancak küfürde bir artıştır. Bununla kâfirler şaşırtılıp-saptırılır. Allah'ın haram kıldığına sayı bakımından uymak için, onu bir yıl helal, bir yıl haram kılıyorlar. Böylelikle Allah'ın haram kıldığını helal kılmış oluyorlar. Yaptıklarının kötülüğü kendilerine 'çekici ve süslü' gösterilmiştir. Allah, küfre sapan bir topluluğa hidayet vermez.

    Yanıtla (0) (0)
  • İhsan Gümüşdere / 19 Nisan 2012 15:53

    Ben bu meseleye fıkhi açıdan ve bir fakih gözüyle bakmıyorum. Bu mesele bid'at meselesinden ziyade hilkat meselesi olduğunu düşünüyorum. Ve hilkat garibesi olduğuna da kanaatim tamdır. Kutsal gün ve geceleri kitlelerin lehine dönüştürme hastalığını da bir yanılgı olarak görüyorum. Evet belki dönüştürebilirsiniz. Kitleler o gün ve gecelerde istediğin şeylere meylederler. Örneğin bir yılda 3 kandile, bir kutlu doğum haftasına ve 30 gün teravih namazına meylederler. Ne etti efendim toplayabildik mi? 3 kandil, 7 gün kutlu doğum, 30 gün de teravih etti size 40 gün... Ondan gayri her yıl 40 gün 40 gece şenlikler düzenlersiniz.

    Ortodoks tipi islam. Haftada bir kilise ayini, yılda bir günah çıkarma, biraz kiliseye bağış, papaya saygı, incile saygı tamamdır bu iş. Sizden ala hristiyan yoktur. İslam'ı da adım adım bu anlayışa götürdüğünüzün farkında değil misiniz? Önümüzdeki elli-atmış yıl sonra Hacı Türköne yortusu dini bir vecibe haline gelecek. Her yeni vecibe en az on tane aslı götürür.

    Siz hala olaya dücane cündioğlu tadında yaklaşın. Amman bu memleketin hurafelerine ellemeyin... niye? çünkü onları bir arada tutan şey o hurafelerdir, o türbelerdir falannnnn filan... Kitleler, kütleler, sürüler, çobanlar....

    Muhammed peygamber ve O'nun izleyicileri, Kur'an'ın mirasçıları bunlardan beridir efendim. Tamam belki dünya hayatı bir oyun ve bir eğlencedir, varın eğlenin ilahiler türküler şarkılar gözyaşları şunlar bunlar. Amaaa... Ama bu din bir oyun ve bir eğlence değildir. Bu böyle bilinsin.

    Siz İsa peygamber ile muhammed peygamberi her konuda yarıştırırken Bakara Suresi 285. ayete muhalefet ettiğinizin ne zaman farkına varacaksınız? Eğer iman ediyorsanız, eğer elçiler arasında ayırım yapmıyorsanız - ki ayet yapmayın diyor- diğer bütün elçilerin de kutlu doğum haftasını kutlamanız size ananızın ak sütü gibi farzdır. Buyrun yapın.

    Yanıtla (0) (0)
  • İBNİ MUHAMMED / 19 Nisan 2012 15:51

    Allah mı peygamberi kutlayın;peygamber mi beni kutlayın demiştir? bu tip kutlamalar, sakramantalizim gurubuna girer. yani, dinsel törenler...
    Allah'ın vahyinde yeri yoktur. bu tip kutlamalar fırsattan istifade babından olan hareketlerdir.devlet gerçeğini yasakladığı için,dinle geçinmek isteyenler,bunu fırsat bilerek ortaya atılıp istismar edip onunla geçiniyorlar. yobazımsı olanı devletin işine geldiği gibi,çıkarını ön pilanda tutan herkesin işine geliyor. devlet yasakları kaldırsın. bundan böyle,bu gece felan arkadaşımızın evinde çiğ köfte vardır denilmesin; arkadaşımızın evinde dini bir sohbet vardır, sohbetin konusu "melik" i irdelemektir. denilsin...

    Yanıtla (0) (0)
  • insaf ve izan / 19 Nisan 2012 14:48

    islamı anlamada peygamberi tanımda vesileler aramanın bidat olarak lanse edilmesi farklı yozlaşmalara yol açacaktır.Sorun peygamberi nasıl anladığımızm olmalıdır.Doğru bir anlayış ve anlatımla.Güzel bir temsiliyetle kutlu doğum programları bir vesile olarak algılanmalıdır.Aksi takdir de tüm dernek vakıf çalışalarına da bidat demek mümkündür.Hele modern anlamdaki yürüyüşleri varın siz düşünün.Kim islam için elini taşın altına kor ve bir şeyler yaparsa alah ondan razı olsun demeliyiz.Eleştiriler de insaf ve adalet olmazsa olmazalrımız olmalıdır.Allaha emanet olun

    Yanıtla (0) (0)
  • mnuh / 19 Nisan 2012 14:30

    Ne bürokrasisi, ne de resmiyeti Ihsan, saygidan bahsediyoruz. Ashab hicbir zaman Muhammed diye degil, hep Allahin Rasulü diye hitab etmisler. Sen bile "Muhammed" degil "Muhammed Peygamber" diyorsun.

    Yanıtla (0) (0)
  • YAKUP YUSUF / 19 Nisan 2012 14:10

    Sizin dediğiniz başka.Siz bile yalnız Muhammed demiyorsunuz da Muhammed Paygamber diyorsunuz.Arada fark var.Öyleyse siz de yazınızı şöyle yazsaydınız."Ayrıca Ömer Bitlis'in MUHAMMEDDEN asker arkadaşı gibi bahsetmesinin nesini yadırgıyor diğer yorumcular??? O bizim arkadaşımız, kardeşimiz değil de nedir? Nedir bu resmiyet, nedir bu bürokrasi?MUHAMMED bizim arkadaşımızdır kardeşimizdir." ÖMER Bitlis peygamberin adını anarken dil kurallarına bile uymuyor.(Muhammed'in). Ayrıca asker arkadaşlığı önemsenecek bir arkadaşlık olmadığı için bu tabir kullanılır.Söylediklerinde (peygamberle arkadaşlık,kardeşlik hakk.) doğruluk payı olsa bile insan ARKADAŞINA DA SAYGILI OLMALI.Hele de o bir paygamberse.Saygılı davrandığımız O'na efendilik sıfatını verdiğimiz anlamına gelmez.HER SAYGI RESMİYET İÇERMEZ.

    Yanıtla (0) (0)
  • ömer bitlis / 19 Nisan 2012 13:53

    Muhammedin (Ki doğuşu ve risalete gelene kadar ki sürecte benim için Muhammeddir...) doğumunun diğer insanların doğumundan hiç bir farklı yanı yok. Ben Hz Muhammedi postacı görenlerden değilim o bizim için en güzel örnekdir, önderimiz, ayetlerin şahitliğini yapan şehidimizdir. Risalete kadar geçen kısmına özellikle Muhammet dememin sebebi, asker arkadaşım olduğundan değil asıl önemli olan ve onu Hz Muhammed yapanın risaletin olduğunu vurgulamak içindi. Gerekirse ya da becerebilirsem bağcıyıda döverim. Umarım bağcı diye dövdüğüm Allahın halis dininden döndüren gerek geleneksel gerek modern saptırıcılar olur... Hristiyanlaşma temayulunü benim gibi rasulu örnek olarak, insan olarak görenlerde değil, risalet gelmeden önceki zamanını bile kutsayan, doğumuna herhangi bir insanın doğumundan ayrı tutan ve konumunu insanlıktan çıkartıp ilahlığa doğru götürenlerde arayın lütfen. Allah bizim elimizden, cebimizden, dilimizden ve kalbimizden müslümanlara ve mustazaflara izzet, kafirlere ve zalimlere zillet versin....

    Yanıtla (0) (0)
  • azad / 19 Nisan 2012 13:16

    sevgili dostlar bu hafta diyarıbekire gelinde kutlu doğum nasıl muhammedi bir sevdaya dönüşüyor görün.kitlelere peygamberin hemde gerçek peygamberin mesajıyla birlikte nasıl anlatıldığını görün.böyle yeni olan herşeye karşı çıkmak hastalığı yerine bu tür gün ve geceleri kitleleri dönüştürmek peygamberi ve islamı anlatmaya vesile kılmak amacına matuf etkinliklerle neler yapılabileeğini görün

    Yanıtla (0) (0)
  • İhsan Gümüşdere / 19 Nisan 2012 12:07

    Buradaki ironiyi anlamamak için hiçbir sebep yok. Haksöz diyor ki; işte biz bu yüzden kutlu doğumla ilgilenmiyoruz. Üç beş adamın bir araya gelip "haydi arkadaşlar din adına bir sinerji yaratalım" diye ortaya attığı bir festivali kutlamamızı beklemeyin bizden diyor.

    Ayrıca Ömer Bitlis'in resul'den asker arkadaşı gibi bahsetmesinin nesini yadırgıyor diğer yorumcular??? O bizim arkadaşımız, kardeşimiz değil de nedir? Nedir bu resmiyet, nedir bu bürokrasi?

    Muhammed peygamber bizim arkadaşımızdır kardeşimizdir. Ne bizim ne de kainatın efendisidir.

    Yanıtla (0) (0)
  • mnuh / 19 Nisan 2012 11:53

    Türköne`nin "Kutlu Dogum" a dair yazdiklariyla üstteki resim tam bir uyum icinde; ancak oradaki basörtülü kizlar ne olacak, onlara yazik degil mi?
    Haa bir de; Türköne 28 Subatìn neden sanik sandalyesine oturmasina niye seviniyor anlamiyorum. 28 Subatin istedigi Türkiye, Diyanet ve kemalist din anlayisi tam da bu degil mi ki zaten?

    Yanıtla (0) (0)
  • YAKUP YUSUF / 19 Nisan 2012 11:47

    Doğumun kutlusu olmaz.Kutsallarımız bellidir ve Kur'an-ı Kerim'in onaylamadığı şeyi kutlu sayamayız.Hele ki bu tür "kutlu"laşmalarda Rasul (A.S.) ve misyonunu anlamak yerine O'nu ve misyonunu hayattan koparan deyim yerindeyse "buharlaştıran" bir tablo ortaya çıkıyorsa.ÖMER BİTLİS yorumunda daha önceki yorumlarında olduğu gibi yine aynı uslupla bağcıyı dövüyor.Aycıca Rasul'den de asker arkadaşıymış gibi bahsediyor.UNUTMAYALIM Kİ EVET O AYNI ZAMANDA ALEMLERE RAHMET OLARAK GÖNDERİLMİŞTİR.Biraz saygı beyefendi.

    Yanıtla (0) (0)
  • Ammar / 19 Nisan 2012 11:37

    İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
    Bugün kalbler kararmış olduğundan, bazı bid’atler güzel görünse de, hepsinden kaçınmak gerekir. Kıyamette hepsinin zararlı olduğu anlaşılacaktır. Hadis-i şerifte, (Her bid’at sapıklıktır) buyuruldu.

    Bid’atin zararı büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
    (Bid’at işleyenin hiçbir ibadeti kabul olmaz.) [Deylemi]

    (Allah bid’at ehlinin amelini, bid’ati bırakıncaya kadar kabul etmez.) (İbni Mace]

    (Allah, bid’at ehlinin tevbesini, bid’ati bırakıncaya kadar kabul etmez.) [Taberani]

    (Bir bid’at çıkarınca, bir sünnet kaldırılmış, eksiltilmiş olur.) [İ.Ahmed]

    (Bid’atten sakının; her bid’at dalalettir ve her dalalet ehli de ateştedir.) [İbni Asakir]

    (Bid’atler yayıldığı zaman ilmi olanlar bunu açıklasın. Eğer açıklamayıp ilmini gizlerse, Allah’ın, Muhammed aleyhisselama indirdiğini gizlemiş olur.) [İbni Asakir]

    (Bid’atler çıkınca âlim ilmini açığa çıkarsın! İlmini açıklamayana lanet olsun!) [Deylemi]

    (Bid'at ehlinin namazı, orucu, sadakası, haccı, umresi, cihadı, farzı, nafilesi kabul olmaz, yağdan kılın kolayca çıkması gibi İslamiyet’ten çıkması kolay olur.) [İbni Mace]

    Bu kadar sözden sonra, hala Kutlu Doğum bidat değildir vb. demek ne kadar doğrudur ? ayrıca Ömer arkadaşın bahsettiği doğumu önemli olmayan Muhammed kim anlamadım ? eminim asker arkadaşı falandır.. Allah Rasulu (sav) den bahsetmiyordur heralde .

    Yanıtla (0) (0)
  • istanbul / 19 Nisan 2012 10:48

    ömer bitlis yoksa hz. Muhammed. s.a.v'i yalnızca postacı olarak görenlerden misin. "Bence Muhammedin doğumunun hiç bir önemi yok" demişsin.

    Yanıtla (0) (0)
  • Mahmut Ebrar / 19 Nisan 2012 10:20

    Tevbe 36- Gerçek şu ki, Allah katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah'ın kitabında on ikidir.(34) Bunlardan dördü haram aylardır. İşte dosdoğru olan hesab (din) budur. Öyleyse bunlarda kendinize zulmetmeyin(35) ve onların sizlerle topluca savaşması gibi siz de müşriklerle topluca savaşın.(36) Ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir.
    Tevbe 37- (Haram ayları) Ertelemek ancak küfürde bir artıştır. Bununla kâfirler şaşırtılıp-saptırılır. Allah'ın haram kıldığına sayı bakımından uymak için, onu bir yıl helal, bir yıl haram kılıyorlar. Böylelikle Allah'ın haram kıldığını helal kılmış oluyorlar.(37) Yaptıklarının kötülüğü kendilerine 'çekici ve süslü' gösterilmiştir. Allah, küfre sapan bir topluluğa hidayet vermez.

    Yanıtla (0) (0)
  • ömer bitlis / 19 Nisan 2012 08:22

    Haberin sunuluşu ile yazı arasında çelişkiler var...

    1- Kutlu Doğum Haftası ile ilgili haber olmuyor diyenler olumlu haber mi bekliyorlar yoksa eleştirel haber mi?

    2- Yazı Kutlu Doğumun çıkışında arıza tesbit ediyor ama sonuç olarak olumluyor. Site yöneticileride Kutlu Doğum etkinliklerini olumluyor mu? Olumluyorsa haberde kullandığı resmi nasıl okumalı...

    Not: Allaha-dinine yaklaşmada yollar aranmasının, vesileler kılınmasının (Mevlit gibi yollarla değil....) yanlış olmadığını düşünüyorum. Bence Muhammedin doğumunun hiç bir önemi yok ama Risaletin başlangıcının çok önemi var ve gerçek Kutlu Doğum orası... Bu tarz etkinlikleri, etkinliğe destek veren samimiyeti olması gereken yere evirmek-çevirmek lazım...

    Yanıtla (0) (0)