Komplolar, İftiralar ve Çelişkiler Üzerine
Her komplo teorisi aslında bir iradesizliğin ifadesidir. İftira atmak ta öyle…
Eğer özgür bir iradeniz yoksa, başkalarına ipotek etmişseniz tavırlarınızı ya her şeyi düşmanınızın oyunlarıyla açıklarsınız ya da iradenizi teslim ettiğiniz efendiniz neye iyi derse onu alkışlar neye kötü derse ona çamur atma telaşına düşersiniz. İftira da böyle bir çaresizliğin ifadesidir aslında.
Delile, anlamaya ihtiyaç duymayan anlık bir çaredir. Namertçe vur kaç taktiğidir.
Arap Baharı olarak adlandırılan “Yeni Durum” birçoğumuzun zihin konforunu fena halde bozdu…
Yıllardır kokuşmuş rejimler tarafından susturulan Halkların kendi iradelerine ve onurlarına sahip çıkmaları dünya tarihine geçerken herkesin şahitliği de kimin nasıl bir ahlâkî hâl üzere olduğuna ışık tuttu…
Bazıları aristokrat bir dudak bükmeyle halkların fıtrat feryadını komplo teorileriyle açıkladılar.
Amerika bölgeyi dizayn etmekte piyon olarak ta “muhalifleri” kullanmaktaydı. Yoksa halkların bu rejimlere başkaldırması nasıl olacaktı! Dün susmuşlardı bugün niye isyan etsinlerdi? Bu bölgeye demokrasi de gelecekse onu da Amerika getirirdi.
Bölgede olan bitenlerde iradesizlik beyanı ve her şeye kâdir Amerika ilânı böyle bir şeydi… Komplonun ucu açıktı, hesap vermeye, delil göstermeye gerek yoktu. Mesela Mısır’daki iyiydi de Suriye’deki kötüydü? Ya da Suriye’deki iyiydi de Bahreyn’deki kötüydü… Neden mi? Çünkü irademiz başka merkezlere teslim edilmişti…
Bu “iradesizlik” hem Amerikayı kâdiri mutlak gösterirken hem de o muhteşem zekâsını yatsıya kadar bile yanmayan ucuz iftiralara kullandı…
Mesela Suriye’deki halk Der’a’da isyan edince Ürdün kışkırtıyor dediler, Banyas’takiler feryad edince Lübnan’dan silah aldılar dediler, Cisr eş-Şuğur bağırınca Türkiye fitne Fesad dediler… Şam’da, Hama’da, Humus’ta Beşyüzbin insan çığlık atınca ne dediler?! Tısss….
İran rejimi, Irak’ta ve Afganistan’da Amerikayla açıktan işbirliği yapınca bunu eleştirmeyip Amerikayla işbirliği yapmayan Suriye ana muhalefetini Amerikaya göz kırpan küçük oluşumları gösterip töhmet altında bırakan arkadaşlarıma bir devletin açık dış politikasına göz kapamanın ne anlama geldiğini sormak isterim…
Töhmet ki tecavüz, işkence ve katliamı “normal” ve “ama ne yapalım bu işkenceciler, tecavüzcüler ve katiller bizimkileri desteliyorlar” diyerek görmezden gelmek ne anlama geliyor?
Bu zalimler giderse yerine “belki” başka bir zalim gelebilir zannını öne çıkartıp zalimin zalimliği “gerçeği”ni bu zayıf “ihtimal”e kurban eden bir iradesizlikle karşı karşıyayız. Neden? Çünkü öyle isteniyor…
Ucuza kullanılan keskin zekâ, saldırılarını önce Hakan Albayrak’a yönelttiler. Yıllar boyunca mezhep ayrımı yapmadan nerede bir Müslüman varsa onun koluna giren bu kalbi aydın insana olmadık iftiraları attılar…
Bu zekâ, 16 Temmuz’da sınıra yürüyerek Suriye halkıyla dayanışma ve ulusu devlet sınırlarını sorgulama amacı güden gençlik hareketini önce Amerikancı yaptılar. O hareketin öncülüğünü yapanlardan biri olan Adem Özköse’nin Suud Ajanı olduğunu(!) söylediler. Yetmedi Hariri kamplarında eğitim gördüğünü(!) iddia ettiler. Özköse 2006’da Hizbullah lehine yayınlar yapan bir gazeteciydi, Fadlullah’la çok olumlu bir röportaj gerçekleştirmişti önemli değil çamuru at çamur atan bile inanmasın önemli değil…
Bu ucuza giden zekâ küpleri, Bahreyn’le Suriye’yi yarıştırmaya kalktılar. 16 Temmuz Hareketinin bir çok metninde Bahreyn halkının haklı davasının desteklendiğini bile bile…
Bazı zekiler ise oklarını bu satırların sahibine yöneltti…
Oysa bendeniz, 2006’da Hizbullah’ı desteklemiş, İran’a yönelik emperyalist kuşatmaya karşı halen tavrını ifade etmişti. Daha 2009’da Yemen’deki Husî Direnişini Yemen’de Zeydi Direnişi Yükselirken diyerek gündemleştirmiş, Abdullah Salih’in nasıl bir diktatör olduğunu anlatmıştım.
Geçtiğimiz aylarda ise Bahreyn halkının haklı taleplerini müstakil bir makalede ele almıştım. Bununla da kalmayarak gerek Hilal TV’deki mülakatlarımızda, gerekse de Özgün Duruş Gazetesi ve Haksöz’deki yazılarımızda özellikle İslami ana muhalefetle halkta tabanı olmayan küçük kimi muhalif gruplar arasındaki farka dikkat çekmiş, ABD’ye göz kırpanların “kirli muhalefet” olduğunu anlatmıştım. Ama tüm Suriye muhalefetine Amerikacılıkla iftirası atan kimi çamurcuların hiçbiri Amerikan diplomatları eşliğinde yürütülen Bahreyn krallığı-Bahreyn Ana muhalefeti görüşmelerini yazmadılar, görmediler göstermediler…
Lübnan’da gerçekleşen Nehrul Barid operasyonunun gayriinsani olduğunu ve orada 4000 mülteciye zulüm yapıldığını ifade etmiş, bu zulme sebep olan provakasyona da Lübnan: Bilinçaltının Sınavı diyerek tavır almıştım…
11 Eylül 2001’de gerçekleştirilen katliamın gayriislami olduğunu Ekim 2001’de yayınlanan makalemden okuyabilirsiniz. Ve ardından gelen saldırı dalgasının da o saldırıları bahane edip işgallerine meşruiyet kazandırmaya çalışanların da yanlışta olduklarını anlattım…
Başından beri sivil-harbî ayrımı yapmayan kör şiddetin bir ferasetsizlik ve fıkıhsızlık ürünü olduğunu ifade ediyorum. Bu tarzın sadece direnişleri tükettiğini, tekfircilik fitnesinin sadece cihadı yiyip bitirdiğini Yenilenme (Tecdîd) ve Direniş Ayrışmaz Bir Çizgidir diyerek söylüyorum… Hatta öyle ki Norveç’teki katliamın faili eğer Müslüman biri olsaydı bazı arkadaşlarımızın bin dereden su getirip çeşitli teviller getireceklerini bunu Mumbai Katliamı ve benzerlerinde yaptıklarını da biliyorum…
Mezhepçilik belâsının sünnisi şiisi olmadığını bu fasid dairenin ancak mutedil bir tavırla kırılabileceğinin de altını çiziyorum…
“Ehl-i Sünnet müdafaası” adına sabah akşam Şia düşmanlığını gündemleştirenlerin hedef saptırması içinde olduğunu da yazdık söyledik… Hatta Üstad Karadavi İran’ın Şiileştirme siyasetine haklı bir tepki getirince biz Karadavi’nin kalkış noktasını masaya yatırmış, Karadavi aslında kendisiyle tartışıyor diyerek Şii mezhepçiliği ile Sünni mezhepçiliği arasında aslında mantık olarak bir farkın olmadığının altını kalın kalın çizmiştik… Mezhebi ihtilafları aşmanın yollarını ise gerek Muhammed Huseyn Fadlullah ile
Bölgedeki en büyük hastalık, çıkarcılık/pragmatizmdir.
Bu hastalığı da Mezhepçilik, hizipçilik, milliyetçilik gibi taassuplar besler. Bu taassup nasıl kırılır?
Elbette Kur’ân’la akleden özgür iradelerin inşâsıyla
Kimseye beynini ipotek ettirmeyen, Adaletsizliği, yanlışı en sevdiği yapsa bile ona hakkı tavsiye edebilen, Ma’rufu, doğruyu düşmanı bile yapsa onun hakkını takdir edebilen özgür iradeler…
Bu özgür iradeleri kuşanabilmek için biat’ın ancak özgür iradelerin sözleşmesi olduğunu hatırlatırım.
Bugün adına biat denen şeyin sadece kulların kullara kulluğu anlamına geldiğini ve biat eden cemaat olana kadar sürüler halinde kimi çobanların peşinde koşturacağımızı hatırlatırım…
YAZIYA YORUM KAT
Mısır İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) Örgütü:
Yanıtla (0) (0)Dünya, terorist Suriye rejimine (Baas-Esad rejimine) karşı sert tavır almalıdır.
Müslüman Kardeşler, Suriye rejimini (Baas-Esad rejimini) devam eden saldırganlığında , işkencelerinde , adaletsiz tutuklamalarında ve barışçıl protestoculara , kendi vatandaşlarına yönelik yaptığı katliamlarında ve camii yıkımlarında inatçı (ısrarlı) olarak tarif etti.
Kendi haftalık bildirisinde İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) örgütü şunu belirtti: Suriye rejiminin kendisine Arap Birliği tarafından sunulan reformları gerçekleştirme niyetinin olmadığı apaçık bir şekilde ortadadır.
(Müslüman Kardeşler'in açıkladığı) Bildiri, Arap ve müslüman milletleri Beşşar el-Essad'ın terorist rejimine karşı aktif ve sert bir tutum almaya ve aynısını yapmaları için uluslararası toplumu da teşvik etmeye çağırmaktadır.
Müslüman Kardeşler'in sözcüsü Dr. Mahmoud Ghozlan, Esad'ın ve rejiminin düşmesinin (yıkılışının) yakın olduğunu ve Beşşar'ın kendisinden önce devrilen Arap diktatörleri (bkz: Hüsnü Mübarek) ile aynı kaderi paylaşacağını vurguladı. Dr. Ghozlan ikhwanweb'e konuşarak, devam eden cami yıkımlarının ve cinayetlerin insanlığa karşı suç olduğunu da sözlerine ekledi. Ve Dr. Ghozlan, uluslar arası toplumu Suriye rejimi (Baas-Esad rejimi) yıkılıncaya ve Beşşar al-Essad alaşağı edilinceye kadar birlik içerisinde Suriye'lilerin yanında durmaya çağırdı.
Hataylı büyük ihtimalle İrancı bir siteden alıntı yaptığın o yazıyla aşağıdaki alıntıları eklemişsin. O açıklama nisanın başında yapılmış yani tam 6 ay daha fazla süre önce.
Yanıtla (0) (0)Suriye İhvanı Müslimin (Müslüman Kardeşler) örgütünün Suriye'deki İslam düşmanı Baas rejimine karşı olduğu zaten biliniyor. Peki Mısır İhvanı Müslimin (Müslüman Kardeşler) örgütü Suriye'Deki Baas-Esad rejimi hakkında ne düşünüyor ? Ne mi düşünüyor ? Mısır Müslüman Kardeşler örgütünün resmi sitesi olan ikhwanweb.com da yayımlanmışbir yazıyı alıntı yapıyorum.
MB: World Must Take Firm Stance Against Terrorist Syrian Regime
The Muslim Brotherhood described the Syrian regime as obstinate with its continued aggression, tortures, unjust detentions and massacres against the peaceful protestors and their fellow countrymen and the destruction of mosques.
Sunday, September 4,2011 13:38
by Hussein Mahmoud and Deana Mohamed IkhwanWeb
The Muslim Brotherhood described the Syrian regime as obstinate with its continued aggression, tortures, unjust detentions and massacres against the peaceful protestors and their fellow countrymen and the destruction of mosques. In its weekly statement the MB stated that “It is evident the Syrian regime has no intention in carrying out reforms adopted by the Arab League.”
The statement called on the Arab and Muslim nations to take an active and firm stance against the terrorist regime of Bashar al-Assad in an effort to encourage the international community to follow suit.
MB media spokesman Dr. Mahmoud Ghozlan stressed “The downfall of Syria’s al-Assad and his regime is imminent and he will face the same fate as the Arab dictators before him.” Speaking to Ikhwanweb he added that the continued destruction of mosques and killings is a crime against humanity. He called on the international community to stand united in solidarity with the Syrians until the regime is toppled and al-Assad is ousted.
http://www.ikhwanweb.com/iweb/index.php?option=com_content&view=article&id=31940:mb-world-must-take-firm-stance-against-terrorist-syrian-regime&catid=10393:mb-
Baas sözcüsü gibi çalışan Hüsnü Mahalli bile son katliamlardan sonra Baas'ı ağır biçimde eleştirirken İran ekseninde Baastan çok Baasçılık yapan kimilerinin halen Suriye rejimini savunmaları ilginç bir durum. İran'ın resmi ve yarı-resmi haber ajansları katliamları "Hama'da Fitnecilerle çatışma" diye verdiler.... Gelelim İhvan'ın bugün ne dediğine:
Yanıtla (0) (0)Mısır İhvan-ı Müslimin Hareketi liderlerinden Muhammed Baltacı, Suriye ordusunun Hama'da işlediği katliama tepki göstererek, "Hama'da yaşananlar, insanlığa karşı işlenmiş savaş suçudur" dedi. Suriye ordusunun Hama'daki katliamını kınayan Adalet ve Özgürlük Partisi Genel Sekreteri Baltacı, Suriye'deki rejime karşı halkın yanında durulması çağrısında bulundu.
Mısır İhvan-ı Müslimin Hareketi'nin resmi sözcüsü Muhammed Ghozlan ise Arap Birliği'nden Suriye'ye karşı daha sert adımlar atmasını, Suriye hükümetiyle ilişkilerin kesilmesini istedi. Ghozlan ayrıca özgürlük ve hak talebi için meydanlara inen Suriye halkına karşı uygulanan baskıya tepki göstermek için Suriye elçilikleri önünde protesto gösterisi düzenlenmesini istedi.
İhvan-ı Müslimin'den yapılan resmi açıklamada ise Suriye halkını koruması gereken ordunun, halka karşı katliama kalkışmasını kınadı. İhvan-ı Müslimin "İşgal altındaki Golan'ın özgürlüğü için Siyonist düşmana karşı bir tek kurşun dahi atmayan Suriye ordusu, vatandaşlarına ağır silahlarla saldırdı. Kardeş Suriye'de oluk oluk akan kanlar, rejimi yakan bir yakıta dönüşecek, Suriye'yi özgürleştirecektir. Özgürlük için bedel ödenmelidir. Bu bedel de akan temiz kanlardır" dedi.
Açıklamanın devamında İhvan-ı Müslimin, Suriye'de yaşananlara karşı, Müslüman ve Arap ülkelerindeki devletleri, Arap Birliği ve Birleşmiş Milletler'i sessiz kalmamaya çağırdı.
Son olarak Suriye ordusuna seslenen İhvan-ı Müslimin, ordudan Mısır ve Tunus'ta olduğu gibi halkın yanında duruş sergilemesini istedi.
Hataylı hemşerim tarihleri şaşırmış. İhvan'ın Suriye olaylarının başladığı ilk günlerde yapmış olduğu ve dengeyi gözeten politik açıklamasını sanki bugün yapılmış gibi vermiş. Gerçi o günlerde bile İhvan, “Halkın taleplerine, onların özgürlük, izzet ve adalet naralarına kulak verilmesi, devlet eliyle yapılan siyasi zulme son verilmesi, halka zulmeden ve camilere saldıran askerlere yargı yolunu açılması, ayrıca özgürlüğü sınırlayıcı her türlü yasanın yürürlükten kaldırılması gerektiğini” söylemiştir.
Yanıtla (0) (0)Dezenformasyonun bir çeşidi de anakronizmdir. Hatırlatırım.
Peki İhvan bugün ne diyor ona bakalım...
İHVAN DİYORKİ:(İRAN İHVANI DEĞİL,TÜRKİYE İHVANI HİÇ DEĞİL YANİ MISIR İHVANI):
Yanıtla (0) (0)İhvan, Suriye’nin bölgenin özgürleşmesi yolunda Filistinlilerin haklarını göz önünde bulundurmasını, silahlı direnişe destek vermesini, Filistinli farklı görüşteki grupların liderlerini kucaklamasını ve Siyonist- Amerikan Büyük Orta Doğu projesine karşı durup Filistin ve Lübnan halkının kanuni haklarına sahip çıkmasını; böylelikle direnişin yanında yer almasını takdirle karşılamaktadır. İhvan-ı Müslimin, Suriye halkının, kendi ülkelerinde İslam’ın ve uluslar arası anlaşmaların onayladığı bir hukuk sisteminin öngördüğü güçlü ve modern bir devlette özgür ve izzetli bir şekilde güvende yaşama hakkını desteklemektedir. Ayrıca silahsız ve masum sivillere karşı uygulanan terörü tamamen kınamakta ve Suriyelilerin dökülen bir damla kanının bile hesabının verilemeyeceğine inanmaktayız.
İhvan, Suriye’nin birliği konusunda taşıdığı büyük endişeden ötürü; ulusal barışı sağlama adına, Suriye hükümetine bir dizi çağrıda bulunmuş; “Halkın taleplerine, onların özgürlük, izzet ve adalet naralarına kulak verilmesi, devlet eliyle yapılan siyasi zulme son verilmesi, halka zulmeden ve camilere saldıran askerlere yargı yolunu açılması, ayrıca özgürlüğü sınırlayıcı her türlü yasanın yürürlükten kaldırılması gerektiğini” söylemiştir.
İhvan, Suriye gibi- Amerika’ya boyun eğmeyen- bir ülkenin BM şartının 7.Bölümü’nün yetkisi altına sürüklenmemesi için çaba harcanması gerektiği noktasında uyarıyor. Özellikle iç kargaşa ve akan kan arttığı takdirde, sivilleri koruma bahanesiyle, Suriye ordusuna savaş açılacağını ve bunun da Siyonistlerin ekmeğine yağ süreceğini belirtir.
İhvan-I Müslimin
sevgili ihvandan daha ihvancı tavır sergileyen arkadaşlar !lütfen mısır ihvanı (iran yada hizbullah değil)ne diyor bir okuyalım sonrda mısır ihvanı acaba neyin mezhepçiliğini yapıyor bir karar verelim: aklın yolu bir ancak akıllarını kiraya verip düşünmek istemeyenler düz mantıkla konuşuyor..
Yanıtla (0) (0)Müslüman Kardeşler'in resmi sitesi Ikhwanweb'de yayınlanan bildirinin tercümesi:
"Suriye, bölgenin özgürleşmesi yolunda Filistinlilerin haklarını göz önünde bulundurmasıyla, silahlı direnişe destek vermesiyle, Filistinli farklı görüşteki grupların liderlerini kucaklamasıyla ve Siyonist- Amerikan Büyük Orta Doğu projesine karşı durup Filistin ve Lübnan halkının kanuni haklarına sahip çıkmasıyla direnişin yanında yer aldığını kanıtlamıştır. İhvan, bu tutumu takdir etmektedir."
İnsanlığın onuru ve sosyal adaletin tesisi için 1990’lı yıllarda Doğu Avrupa’da kuvvetle esen özgürlük rüzgârları, on yıllardır kendi halkını bastırmış olan tiranlara karşı insanların ayaklanmasına sebep oldu. Ve böylece halklar onurlarını geri kazanarak toplumun yeniden üretken bir parçası oldular.
Arapların da yozlaşmış ve tiranlaşmış rejimlere karşı isyan edecekleri ve Tunus ile Mısır’da olduğu gibi bütün tağutları birer birer alaşağı edecekleri günü uzun zamandır beklemekteydik. Libya ve Yemen rejimleri kaçınılmaz değişimin gerçekleşmemesi için halen direnmelerine, masum ve silahsız protestoculara karşı katliam suçu işlemelerine rağmen zafer devrimcilerin olacaktır. Mısır’da ve Arap dünyasında olup bitenler, özgürlük ve demokrasi alanında bir çağın kapandığının ve yeni bir çağın açıldığının temel göstergesidir.
Başarılı ve sağlam bir demokrasi, halkın taleplerini dikkate aldığı kadar güç ve geçerlilik kazanır. Adil düzenin ve eşitliğin devam etmesine önem veren, halkın haklarına saygı duyan ve isteklerine kulak veren, demokrasinin temel ilkelerine bağlı olan; insan haklarının korunmasında, yargının bağımsızlığı ve vatandaşların denkliği
Sirf Suriyedeki zulumlere karsi ciktigi,bu zulumleri masum ve mazlum halka reva goren baascilara ve onun tiranina tavir aldigi icin oyle gorunuyorki birileri tarafindan organize bir sekilde sanki bir linc girisimiyle susturulmak isteniyor.Diger taraftan nasil oluyorsa Irandaki rejim Islamla birebir ayniylestirilerek oranin menfaatlari Islamin yonelik elstiri ve benzer itirazlar Islama karsiymis gibi takdim edilerek adeta bir secaat arzetme durumu ortaya konmaktadir.Islamin neresinde mazluma karsi zalimin safinda yer almak,zulme ve zalime karsi sessiz kalmak,bununlada yetinmeyerek gucu nisbetinde bu Insanlik kiyimina,bu baas zulmune ve diger zalimlerin zulumlerine karsi cikmaya calisanlara karsi huruc harekatina girismek.Kimse kusura bakmasin ama,ben zulme ve zalime karsi sessiz kalmayi,bununda otesinde,baasin zulumlerini mesrulastirmak icin kirk dereden su getirmelerini.ona (baasa)ve zulum duzenine yildizdan uzak olan anti emperyalist ve anti siyonist gibi hic uymayan bir gerekceye sarilmalarini anlamiyorum,anlayamiyorum.Son olarak akifle baglayalim zulme alkis tutamam,zalimi asla sevemem,gelenin (birilerinin)keyfi icin zulme krsi direnen Tunusdaki,Libyedaki,Misirdaki,yemendeki,Suriyedeki,Bahreyndeki direnen halka karsi sovemem(cikmam,cikamam)vesselam.
Yanıtla (0) (0)bilindiği gibi islamın geleceği için peygamberin hudeybiyede mekkeli
Yanıtla (0) (0)müslümanları medineye kabul etmemişti ama medinede islamdan dönen olursa mekeye iade edilecekti ,hatta hz ömerde bu durumda peygambere karşı çıkmıştı peki peygamber islamın geleceği için yapılan antlaşma nedeniylede ayrıca o mekkeli müslümanları yüzüstü bırakırken acaba pragmatist mi oldu diyeceğiz?kendilerini islama değil islamı kendilerine feda ettirenler anlamıyor sanırım ve bu gibi durmları pragmatizle açıklıyorlar dünya siyasetindeki olayları ,yarım hica dinden yarım doktor nasıl candan ediyorsa bizde öyle yapıyoruz ,kişisel pragmatizme hayır, fakat islamın çıkarı için pragmatist olsak ne olur? maalesef türkiyede eline kalem alan herkes iran hakkında yazılar yazıyor ,yazmasın mı?tabiki yazacak ama bilgi derinliğinden yoksun yüzeysel vede kafa karıştırmaktan başk işe yaramayan yazılar ,iranda bir devrim oldu devrimi yapmak zorda olsa o devrimi korumak sanırım daha zor olanıdır ki şimdi iran bunu becer di ve devrimi bilimsel,kültürel,sanatsal,ekonomik,uzay,gibi alanlara kaydırdı ,siz ülkemizde ki bütün yazarları düşünürleri toplayın bir tane ali şeriati yapıyorlar mı?bunu neden mi söylüyorum siyasetle yola koyulmuş insanlara milyon şehit vermiş bir halka islamı öğretmeye kalkmanın manası ne ?şimdi kalkıp nasihat mı veriyorum diyeceksin en iyisimi herkes önce nefsini terbiye etse herhalde başka düşman görmez olur
Geçen yazısında yorum köşesine yorum yapan sayın yazarmakaleleri için;
Yanıtla (0) (0)1- Yanlışsa yanlışlığını karşı-delillerle ifade etmeleri
2-Eksikse eksik yönünü tamamlamaları
3- Yorumsa başka türlü de yorumlanabileceğini göstermeleri gerekir.
Demiş olmasına rağmen.olayları onun gibi yorumlamayan okur-yazarlara;
-Namertçe vur kaç taktiğidir.
-Bu ucuza giden zekâ küpleri
-Bazı zekiler ise oklarını bu satırların sahibine yöneltti…
-Bölgedeki en büyük hastalık, çıkarcılık/pragmatizmdir.
İfadeleriyle mukabele ediyor.Ben 2001 eylül 11 akşamı 12 eylül sabahı elem duydum sonrasında olabileceklerden ama şu an yukarıdaki satırların sahibinin görüşlerine,uslubuna,önceliklerine ve öngörülerine hiç katılmıyorum ne olacak şimdi...Onlarca site ve yazarını okuyorum size özel bir yorum görmedim okadarda alıngan olmamalı.koskoca nizamları özgürce eleştiren biri 15-20 maille mi sarsılacak.
Bütün söylenen misal fransadaki muhalefet toplantısında bir kızcağızın"bu salonda siyonistlerden başkası yok"diye haykırmasını vs benzer su götürür durumları ya es geçmeniz yada "dedik ya"kabilinden cılız tavırlar la en azından okuyucu ikna olmuyor ve sizde zihinlerin özgürlüğü,kiralanması, şahitlik gibi yari olmayan kavramlara sarılıyorsunuz.oysa bir çok yazınızda islami basının dezenformasyona kurban olduğundan şikayet eden sizdiniz. kendinizi merkeze alarak Kaleme aldığınız bu yazınız hatalı bir yazıdır yapıcı değildir özgürcede değildir.Sayın Albayrağın hataları daha garip ve entellektüel zaaflara sahip sebepler e bağlı . yani siznkinden farklı boyutları var ama oda sizin gibi kendini merkez alan bir yazıyla savunmaya geçti. dikkat edilirse oda geçmişte böyle de yapmadıkmı ya müracaat etti.burada mezu siz yada bir başka kişi olamaz
2006 da destek vermiş lutfetmişsiniz bu tip davranışların bir lutuf değil görev olduğunu özgür zihinlerimiz ne zaman kavrayacak.Şimdide Kirli ittifak içinde çıkarcı pragmatist ilan ediyorsunuz ..Tayyip Erdoğanın sözüyle bitirmeli" Nerdeeen Nereye "
Levent Başyurt adlı yorumcuya;
Yanıtla (0) (0)1- İran Irakta işgal sonrasında yapılan seçimler sonrası iş başına gelen hükümeti desteklediği, şiilerin gücünün artmasını sağladığı doğrudur. Bunu yapmayıp da Irak halkını işgalcilere karşı yalnız mı bıraksaydı? İşte bunun içindir ki, Iraklı Müslümanlar -siz Şii deyin- ABD’yi işgali sonlandırma sözleşmesine zorlamış ve şimdi de yıl sonuna kadar ABD’nin ülkelerini terketmesini beklemektedir. Iraktaki son parlamento seçimlerinde işgalci ABD, Suudi krallığı ve öteki müttefiklerinin milyarlarca dolar haracamalarına rağmen yine İran yanlıları hükümeti kurmuşlardır. ABD’yi işgali sonalndırmaya zorlamak ne zamandan beri işbirliği olarak görülmektedir?
2- İran aynı siyaseti Afganistan’da da izlemektedir. Komşusu olduğu ve aynı dini-kültürü taşıdığı ülkeleri işgalcilerin insafına mı terketseydi? O zaman kendisi ve bu ülke halkları ne kazanacaktı? Yoksa İran’ın NATO ve ABD’ye Irak ve Afgansitan’da savaş ilan etmesini mi bekliyordunuz?
Zeynep Özer adlı yorumcuya;
Filistin meselesi islam dünyasının ortak sorunudur, bu konuyu küçümsemek ve başka bölgesel sorunlarla kıyaslamak baş düşmanı tanımamak demektir. Bugün müslümanların ve insanlığın baş belası ABD ve uluslararası siyonizmin temsilciliğinde İsrail’dir. Hatta Kudüs teslim edilse bile israil denilen işgalci rejim Filistinden sökülüp atılmadıkça Müslümanlar rahat yüzü görmeyeceklerdir.
Suriye konusu önemsizdir diyen yoktur zaten, konuya mühim ve ehemm açısından bakmak gerekir.
Kiyam kardeşim, "kimse bana akıl vermesin" diyenler ancak kendi burnunun dikine gidenlerdir. Bize kimse akıl vermesin demek eleştiriye hakkı ve sabrı tavsiyeleşmeye sırt dönenlerin tuğyan edenlerin sıfatıdır.
Yanıtla (0) (0)Şayet Türkiye'nin durumu Suriye gibi olsaydı o zaman halk devrimi gündeme gelirdi. Türkiye'de de halkın her türlü siyasal/sosyal hakkı gasp edilseydi kimse düşüncesini açıklayamasaydı Türkiye'nin şehirlerinde de Suriyedeki gibi kitlesel devrim gösterileri olurdu. Suriye'de olan bitenin sırf İran'ın dostu olmasından kaynaklandığını düşünüyorsanız. İran'da şah'a karşı ayaklanan halkın talepleriyle Suriye halkının taleplerinin aynı olduğunu göremiyorsunuz demektir.
İran otuzyıl önce yaptığı güzelliklerin miras yediliğini yapıyor. 1979'da yapılan Devrimden bugün çok farklı bir noktada İran'daki rejim. Bize kemalizmden kurtulun sonra gelin bize kimse akıl vermesin diyeceğinize Tahran'da hüküm süren tepeden inmeci ideolojinin Kemalizmden içerik olarak zıddı olsa da teknik ve mantık olarak aynı toplum mühendisliği olduğunu hatırlatırım. İran halkı da özgürlüklerini geri istiyor biz bu devrimi böyle bir despotluk olsun Batıcı Şah gitsin Cübbeli Şahlar gelsin diye yapmadık diyor...
Tekrarlıyorum Filistin de İran da Hizbullah ta Suriye de Türkiye Cemaatler de put değildir. Merkezde olan İslami değerlerdir. Siz araçları merkeze alıp değerleri bu araçlara feda ederseniz islamcılığınızın bir anlamı kalmaz.
İsrail'in kendi halkına verdiği özgürlüklerin onda birini kendi halkından esirgeyen İslam ülkelerinin İsrail'i yıkmadan önce-ki bence yıkılmalı- kendilerini adam etmeleri gerekir ki gerçekten değişim olabilsin...
Bülent Bey'e makalesinden dolayı teşekkür ediyorum. Zihin konforumuzu bozuyor rahatsız ediyor zindanlarımızı...
önce türkiye olarak nato dan cikip, anti emperyalist bir konum alip, siyonist rejim ile bütün iliskileri kesmeden ve o rejimi tanimadigini ilan etmeden yaani acikcasi bir devrimi kendimiz gerceklestirmedikce baskalarina akil vermeye gerek yoktur bugün suriye rejimi direnis cephesinde yer almaktadir eger ki türkiye gibi bir konumu olsaydi bugün olanlar basina gelmez idi. Onun icin eger degisme istiyorsak önce kendimizi degistirecegiz, Iranin otuz yil önce yaptigi gibi, biz degismedikce Allahta elbette degistirecek degildir....
Yanıtla (0) (0)Biraz kendimize gelelim kardeşlerim!
Yanıtla (0) (0)Filistin bir put mudur ki herşey ona destek yolunda mübah olsun?
Bizler Filistin halkının mazlumiyetini de Suriye halkının mazlumiyetini de Allah rızası için savunmuyor muyuz?
Bir zalimin zulmünü başka mazlumiyetler üzerinden savunmak/desteklemek nasıl bir mantıktır?
Oysa biz kim olursa olsun zalime karşı olmakla kim olursa olsun mazlumdan yana olmakla emrolunmadık mı?!
Filistin kurtulsun diye başka mazlum filistinler üretmenin ne gibi bir ahlakı var? Bunun tüm dünya yansın yeter ki israil ayakta kalsın diyen siyonist yaklaşımdan ne farkı var?
Heyhât min ez-Zille!
Tek taraflı haber alışını bırakmamız gerekiyor bence.
Yanıtla (0) (0)bu rejimi yıkmak isteyenler de laik olduklarını iftiharla ilan etmiyorlar aksine Suriye devriminin ana gövdesi İslamidir amncak İslam'ı diğer kesimlere zorla dayatmayacaklarını söylemektedirler. Tıpkı Hamas gibi. Hamas ta Filistinde ana hedefin islamcı ideolojik bir devlet olmadığını Filistin halkının kendi iradesiyle kendi geleceğini çizeceğini belirtiyor. Buna ilaveten ABD ve İsrail ile iyi ilişkilerden dem vuran kesimlerin Suriye muhalfeti içindeki oranı en fazla %5'tir. herhalde bunu inkar edecek değilsiniz. demeden önce Suriye'ye İran'dan ya da Lübnandan değil Suriyeden bakmayı deneyin.
Mevcut rejim en azından direnişi destekler gibi yapıp onları elinde bir kart gibi kullanmaya çalışıyor. Diğer taraftan da ABD ve İsraille görüşüyor. Ayrıca Muhalifler de direnişi destekliyor.
İran açıkça Irak'taki ve Afganistandaki ABD destekli hükümeti destekledi. Böylece ABD ile işbirliği yapan Şii kesimlerin gücünün artmasını sağladı. ABD ile birlikte teröre karşı ortak mücadele adı altında işbirliğine gitti. Galiba haberleri hiç izlemiyorsunuz
Yazar beyin neyi ispatlamak istediğini anlayabilmiş değilim.
Yanıtla (0) (0)1- Geçmişte ve şimdi doğru tespitler yapmış olmanız ilelebed herşeyi doğru tespit edeceğiniz; ve geçmişte haklının yanında bulunmanız alacaklı olduğunuz anlamına gelmez.
2-Suriye rejimi de öteki bölge rejimleri gibi sekülerdir, laiktir, dinden uzaktır. Ama bu rejimi yıkmak isteyenler de laik olduklarını iftiharla ilan ediyorlar. Buna ilaveten ABD ve İsrail ile iyi ilişkilerden dem vurmaktalar, herhalde bunu inkar edecek değilsiniz. Mevcut rejim en azından direnişi destekliyor. En bariz örneği Hamas'a üs veren tek bölge ülkesi olmasıdır.
3- İran rejimi madem ABD İle işbirliği yapıyorsa peki bunca baskı, yaptırım ve saldırıya maruz kalmasını nasıl izah edebilirsiniz? Diyelim ki ABD ve batının işine böyle geliyor ve bölge halklarını böylece yanıltıyor, peki İran niçin bunca baskıya tahammül ediyor?! Batının menfaatleri için mi?!