Erdoğan’ı Kim Yıkabilir?
Önce Askerler denedi; başaramadılar ve silindiler.
Sonra Geziciler denedi; başaramadılar ve silindiler.
Sonra Paralel denedi; başaramadılar ve yıkıldılar.
Sonra PKK denedi; başaramadılar ve yıkılmak üzereler.
Gezi darbe sürecinden itibaren ABD’den Rusya’sına tüm Batı, perde arkasından denedi; başaramadılar ve kendileri daha büyük zararlar gördüler.
Yiğidi Öldür Hakkını Yeme!
Açık bir realite olarak ortadadır ki Abdülhamit’ten sonra bu toprakların gördüğü en başarılı, üstelik Abdülhamit’le kıyaslanamayacak derecede gerçek İslamcı, ondan daha sağlam kişilikli, cesur ve karizmatik lider Erdoğan’dır. Arada geçen şişirme sahte balon kahramanların esamesi bile okunmaz.
Gel gör ki bu büyüklük aynı zamanda çok ciddi bir risk de oluşturuyor. Amansız rakiplerin yıkamadığı Erdoğan’ı kendi büyüklüğü ve karizmatikliği yıkacak gibi görünüyor.
Bir süredir emareleri görünen bu yıkılış sürecine, 4 Mayıs 2016 Çarşamba gecesi alınan Davutoğlu’nun Başbakanlıktan çekilme kararı ile alenen start verilmiş gibi görünüyor.
ANAP’laşma Sürecine Tam Gaz Devam mı?
Görebildiğim kadarıyla Davutoğlu’nun Erdoğan’ın yanında başarı yönünden kıyaslanması mümkün değil. Ama dürüstlüğü, şaibesizliği, insanlığı yönünden de Erdoğan’la kıyaslanamaz bir kişilik.
Hangi nedenle olursa olsun, Davutoğlu’nun bizzat Erdoğan tarafından tasfiyesi, AK Parti içindeki dürüstlüğe, şaibesizliğe, insanlığa, hakka, adalete yönelik damarın tasfiyesi, AK Partinin ANAP’laşma sürecinin hızlanmasının yolunun açılması sonucunu doğurması kaçınılmazdır.
28 Ağustos 2015’te bu sütunlarda yayınlanan, "AK Parti'ye Desteğin Mahiyeti ve Sınırları" başlıklı yazımızda, AK Partinin özellikle yerel siyasetteki kirliliği ile ANAP’laşma eğilimi konusunda eleştiri ve tavsiyelerimizi dile getirmiştik.
Gel gör ki bu eğilimin sadece yerelde kalmayıp üst kesimlere de hızla sirayet ettiğini gözlemledikten sonra, 11 Mart 2016’da bu sütunlarda yayınlanan "Dost Acı Söyler" başlıklı yazımızda da gün geçtikçe hız kazanan ANAP’laşma tehlikesine karşı uyarmıştık ilgilileri.
Gururlanma Reis, Senden Büyük Allah Var!
Sadece biz değil, bizim kesimden ve objektif bakabilen başka kesimlerden pek çok kişi, dolaylı ve doğrudan, buna benzer iyi niyetli uyarılar yaptılar bu süreçte.
Gel gör ki Çarşamba akşamı alınan karar, bu uyarıların hiçbir işe yaramadığını, Reis’in bildiğini okumaya devam ettiğini gösteriyor. Bu durum bizlerde amansız muhaliflerin hep söylediği ve bizim de hep ret ettiğimiz güç zehirlenmesi iddiaları doğru mu sorusunu kendi kendimize sormamıza neden oluyor ister istemez.
Burada Anadolu’nun İslam yurdu olmasının yolunu açan Alpaslan’ın ücretli adam tutarak her gün söylettiği rivayet edilen o meşhur sözü Erdoğan için uyarlayarak bir kez daha söylüyoruz. “Gururlanma Reis, Senden Büyük Allah Var!”
En Güçsüz Olduğunuz An…
En güçsüz olduğunuz an, aslında en güçlü olduğunu sandığınız andır. En yalnız olduğunuz an, aslında etrafınızın en kalabalık olduğunu sandığınız andır. AK Parti’nin yerel teşkilatları zaten felaket. Geçmişte iktidar zamanlarında ki ANAP’ın ya da AP’nin teşkilatlarından hiç farkları yok.
AK Partiyi bu günlere kadar getiren, üst teşkilatındaki Davutoğlu, Babacan gibi dürüst ancak Reis’e kayıtsız şartsız biat ve itaat etmeyen kişilerdir. Bu kişilerin tasfiyesi, meydanı Reis’e kayıtsız şartsız biat ve itaat eden, hakkında piyasada dolaşan iddiaların gerçekliğini şu anda tam olarak bilmediğimiz (muhtemelen peyderpey medyaya saçılacaktır ileride) ancak en azından şaibeli olan milyonali gibi kişilere ve ismini anmaya bile gerek olmayan kişiliksizlere bırakacaktır.
Ve bu kişiler ve kişiliksizler, AK Parti’yi içten içe yiyip bitirecekler, hiç beklenmeyen bir anda büyük bir gürültüyle çökmesine sebep olacaklardır. O gün geldiğinde, şimdi Reisçi geçinenler, o zaman başka reislerin peşine takılacak, peşinden de (Davutoğlu’nun yaptığının tam tersine) Erdoğan’a etmedik hakareti bırakmayacaklardır.
Süleyman (as)’ın Asasını İçten Kemiren Ağaç Kurtları
Çok uzaklara gitmeye gerek yok; ANAP ve Özal’ın akibeti ortadadır. Uzaklara gider ve Kur’an’dan misal getirirsek, 34.Sebe Suresi 14. ayette ifade edilen, Süleyman (as)’ın bastonunu (devletini) içten kemirip yıkan ağaç kurtları, işte bu tip yiyicilerdi. Devleri yıkanlar düşmanları değil, onlara sülük gibi sarılıp emen asalaklar olur genelde.
Dev Davalar samimi dava adamlarıyla yürür; kiralık adamlarla, tetikçilerle, paralı kalemlerle değil. Bunlar işin içine girince, dava olmaktan çıkıp rant kapısı olur. Bizim batı işbirlikçileri gibi kiralık kalemlere, tetikçilere, manipülasyonlara, çarpıtmalara ihtiyacımız yok; sadece gerçekleri ortaya koymamız yeterlidir.
Abdülhamit, Afgani’nin İslamcı fikirlerini alıp, kendisini dışladı, sülükleri yanına aldı ve kaybetti. Erdoğan da aynısını yapmamalıdır. Erdoğan’ın yanına milyonaliler, döngirler, makaracılar, ağlayanlar, yiyenler, jöleliler, milli damatlar yakışmaz; Davutoğlu gibi Afgani’nin varisi gerçek ümmet sevdalıları, dava adamları yaraşır.
Tekrar ediyorum; Davutoğlu’nun Başbakanlıktan ayrılması, Erdoğan ve AK Parti için (ki yalakalar ikisi bir zaten diyorlar) sonun başlangıcı olacaktır!
Evet, Hiç Kimse Vaz Geçilmez Değildir; Erdoğan da Dâhil!
Babacan ve Davutoğlu vazgeçilmez, bulunmaz Hint kumaşı değildirler elbette; bu toplumda onların niteliklerine sahip yüzlerce binlerce kimse vardır. Ama hâlihazırda yerlerine göz dikenler hiç güven vermiyor, içimizi sıkıntı basıyor onları gördükçe, isimlerin duydukça. Mutlaka gitmesi gerekiyorsa bu şahısların, yerlerine geleceklerin en az bunlar kadar dürüst ve şaibesiz olması gerekir.
Yandaş medyada, gelinen nokta itibarıyla Erdoğan’ın (en azından sessiz kalmak suretiyle) desteklediği anlaşılan isimsiz yazı ve paylaşımlar, Erdoğan’a yakışmıyor. Üstelik bu kişilerin gitmeleri için yandaş medya operasyonlarına gerek yok; zaten git deyince gidecek insanlar bunlar. Nitekim kongrede aday olmama kararı, bunun açık bir yansımasıdır. Mutlaka gitmesi gerekiyor idi ise daha nezih bir şekilde gitmesine imkan verilir, bu yaralayıcı yönteme başvurulmayabilirdi.
Alma Mazlumun Ahını Çıkar Aheste Aheste!
Unutmayalım ki Hz. Hüseyin’den beri halkımızın kılıçları zalimin yanında olmakla beraber, kalbi mazlumun yanındadır. Erdoğan’ı bu konumlara getiren şey de, kendisinin ve mensup olduğu kesimin uzun yıllar süren mazlumluğudur. Ama son gelişmeler de Erdoğan’ı zalim, Davutoğlu’nu mazlum pozisyonuna oturmuştur. Bunun kısa vadede olmasa bile, uzun vadede mutlaka bir bedeli olacaktır.
Doğrusu Davutoğlu, 6 Mayıs’a kadar Erdoğan’ın Başbakanı idi; şimdi gönüllerin Başbakanı oldu. Davutoğlu bu süreçteki duruşu ve son kararı ile yine bir kişilik ve dürüstlük dersi vermiş olup, umarım veda konuşmasında vaat ettiği gibi davranıp, Arınç ve diğerleri gibi sonradan tutumunu değiştirmez; bu kişilikli tutumunu bundan sonrada sürdürür ve halka gelecek için bir umut olur.
Bu Kez Farklı
Daha önce de gitmeler, kopmalar olmuştu AK Parti’den. Abdullatif Şener, Turan Çömez, Ömer Dinçer, Hüseyin Çelik, Bülent Arınç vs. Bunların gitmesi Erdoğan’ı zayıflatmak bir yana, güçlendirdiği gibi, halk nezdinde çoğu kez olumlu, en azından ilgisiz bir etkisi oldu. Gel gör ki Davutoğlu’nun gidişi böyle olmayacak; yıkmasa bile, yıkılmasına sebep olacak çatlağı oluşturacak gibi görünüyor.
Zira Davutoğlu, elbette Erdoğan çapında başarılı bir siyasetçi ve başbakan değildi ve mevcut konjonktürde olamazdı da zaten. Amma adeta AK Parti’nin vicdanı, Erdoğan’ın dürüstlüğü ve samimiyetinin bir göstergesi gibi idi. Şimdi bunu kaybediyor AK Parti ve Erdoğan. Bu manada Davutoğlu ve ekibinin tasfiyesinin, halk nezdinde (etki derecesini tam olarak kestiremem ama) çok önemli derecede olumsuz etki, en azından çok buruk bir etki oluşturacağı kesin gibi görünüyor.
Bu nedenle Davutoğlu’nun gidişinin diğerlerinin gidişi gibi bir sorun oluşturmayacağını, diğerleri gibi unutulup gideceğini hesap edenler, çok yanlış hesap ediyorlar, bizden söylemesi.
Halkın Vicdanı Tatmin Edilmelidir
Elbette bizler AK Partili değiliz ve perdenin gerisindeki tüm gerçeklere vakıf da değiliz. Görebildiğimiz kadarıyla, kitabımızın kaideleri ve vicdanımızın sesine göre, dışarıdan yapıyoruz bu değerlendirmeleri ve yaptığımız değerlendirmelerde (hem de çok ciddi) yanlışlar olabilir.
Lakin yaptığımız değerlendirmelerin halkın ekseriyetinin ortak görüşüne, ortak vicdanının sesine tercüman olduğunu düşünüyoruz. Yani eğer biz yanlış değerlendirmeler yapıyorsak, halkın ekseriyeti de bu yanlış değerlendirmeleri yapıyor; vicdanları kanıyor.
Bu nedenle Erdoğan değerlendirmelere, bu vicdani uyarılara karşı sessiz kalmamalı, yanlışsa yaptığını düzeltmeli, doğru yapıyorsa halkın vicdanlarındaki sessiz soruları cevapsız bırakmamalıdır.
Gerçekleri aydınlatma görevini de faili meçhul Pelikanlara, paralı tetikçilere havale edip kirli yollarla değil, açık ve berrak olarak, bizzat kendisi yapmalıdır. Aksi halde halkla arasında bir güven bunalımı başlayıp zamanla büyür, halkın vicdanındaki burukluk birikir birikir ve bir patlama ile Erdoğan’ı yerle bir edebilir.
YAZIYA YORUM KAT