Adnan Oktar’ın Pelikanları
Adnan Oktar ve organize ettiği suç örgütüne karşı gerçekleştirilen operasyon gerek kullanılan resim ve kavramlarla gerekse ilgi alanları itibariyle özenle ‘magazin’ haberlerinin konusu olarak takdim ediliyor.
HAKSÖZ-HABER
Vücutlarının hemen her yeri silikonlarla şişirilmiş çirkin kadınlar arasında harem ağası gibi oturan Adnan Oktar fotoğrafları eşliğinde verilen haberler belli bir oranda reyting ihtiyacını karşılıyor olsa da meselenin ciddiyetini gölgelemeye hatta sabote etmeye vesile oluyor.
Otuz yılı aşkın bir zamandan bu yana Adnan Oktar’ın başında bulunduğu şebeke Yahudilik ve Masonluk, Mehdilik ve Mesihlik, Darwin ve evrim teorisi gibi tartışmalı konular etrafında manipülasyonlar üretti. Hemen bütün cami avlularında satılan anti-masonik ve anti-semitik kitaplar, lise ve üniversite çıkışlarında dağıtılan anti-materyalist broşür ve cd’ler, Müslüman bir toplumu evrim tuzağı ve ateizm aldatmasına kaşı bitip tükenmeyen uyandırma seferberliği, gazetelerde gün aşırı ve tam sayfa yayınlanan Bilim Araştırma Vakfı ilanlarıyla bu şebeke hiç gündemden düşmedi. Aksine sanki İslami bir söylem, Müslümanlar adına sözde hayırlı bir gayret gibi sessiz bir onay ve destek gördü. Ancak bu grubun zuhur ettiği dönemden bu yana en önemli ve tehlikeli vasfı profesyonel bir şantaj ve tehdit mekanizması olarak işlemesiydi.
Siyonizmin Silikonlu Müttefikleri
Olabildiğince dar bir klik olarak işliyor, ultra zengin ve şöhretli aileleri tuzağa düşürerek bir taraftan siyaset ve bürokrasiyi kontrol ediyorlar diğer taraftan da paravan şirketler üzerinden kara para aklamaktan şantajla para sızdırmaya değin türlü suçlar işliyorlar. Fakat bütün bu karanlık işler Adnan Oktar’ın etrafındaki teşhirci kadınlarla televizyonda sergilediği rezilce, edepsizce danslı şovlarla görünmez kılınıyordu. Sınır tanımayan rezillikler epey zamandır şapşallık düzeyi çok yüksek bir komedi unsuruna dönüştüğü için toplumun artan eğlence ihtiyacını ve magazin ilgisini karşılıyordu. Ne var ki sergilenen şapşalca komiklikler Adnan Oktar ve şebekesinin başta Siyonist İsrail olmak üzere başka ülkeler hesabına iş gördüğüne ilişkin gelişmeleri perdelemekteydi.
2009’dan itibaren açık ve resmi bir ilişkiye geçtikleri İsrail’le Ocak 2016’da Dr. Oktar Babuna ve Dr. Cihat Gündoğdu tarafından dört günlük bir ziyaret gerçekleştirilmişti. Bu ziyarette İsrail’le Adnan Oktar şebekesinin ilişki seviyesi Binyamin Netanyahu’ya kadar yükselmişti. Öyle ki Adnan Oktar’ı temsil eden heyetin Rav Menahem Frouman ile başlattığı İsrail’le ilişkiler Rav. Yehuda Gliclk, Savunma Bakanı Moşe Bugi Yaalon, Kültür ve Spor Bakanı Miri Regev, Enerji Bakanı Yuval Steinitz, Yeruşalayim (Kudüs) İşleri Bakanı Zeev Elkin, Bakan Yardımcısı Eyüp Kara ve daha nice İsrail parlamentosu üyeleri ile de devam ediyordu. (Rafael Sadi, “Adnan Hoca'nın sağ kolu Netanyahu'ya, Türkiye'den hangi mesajları iletti” https://odatv.com/adnan-hocanin-sag-kolu-netanyahuya-turkiye-adina-hangi-mesajlari-iletti-1401161200.html)
Adnan Oktar ve başında bulunduğu şebekeye dair söylenecek çok şey var elbette. Ancak Oktar’ın İsrail’le ilişkiler çerçevesinde geliştirdiği ilişkilerde dikkat çekici bazı isim ve çevrelerle enteresan ortak noktaları bulunuyor. Bunlardan biri hiç şüphesiz Türkiye Gazetesi yazarı ve TGRT’de Fuat Uğur’la birlikte program yapan Cem Küçük’tür. Pelikan Yalısı’nın müdavimlerinden olan Cem Küçük ve Fuat Uğur, gibi isimler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tanımıyla “ahlaksız troller” olarak tanınıp biliniyor piyasada. (İlginçtir Adnan Oktar grubuna yönelik operasyonu başladığı saatlerde Cem Küçük-Fuat Uğur ikilisi sosyal medya hesaplarını askıya almışlardı.)
Ajanlar Bir Adım Geriye, Troller İki Adım İleriye
Ahlaksız trollerin günahını, kabahatini, suçunu saymakla bitiremeyiz. Ama günün anlam ve önemine binaen Cem Küçük’ün en yakın dostu Cemil Barlas ile Mehmet Ali Ilıcak’a ait 1antv’de yaptığı bir programda sarf ettikleri o çirkin, o çirkef ve o ahlaksız ithamlarını hatırlamanın tam yeridir: “Bu ilişki bitti, bu dikiş tutmaz. Artık AK Parti’nin radikal İslamcılarla da Mavi Marmara’daki manyak tipler de… Kafadan İsrail düşmanı, kafadan batı düşmanı, kafadan her şeye düşman, garip garip tipler var. Bunlarla da yolun ayrılması lazım. Tayyip Bey de bunları yapacaktır diye tahmin ediyorum. Amerika’yla ilişkileri yoluna sokup bunları halletmemiz lazım”
1antv’den etrafa saçılan “Mavi Marmara’daki manyak tipler” kusmuğundan sonra Cem Küçük’e haklı olarak pek çok tepki yöneldi, davalar açıldı, protestolar düzenlendi. Bu süreçte hemen kimse Cem Küçük’e sahip çıkamadı, tabii Adnan Oktar ve ekibi hariç. Oktar’ın ilk anda verdiği beyan şöyleydi: “Yalnız filan zannetmesinler, bir daha söylüyorum, kimse densizlik yapmaya kalkmasın. Cem Küçük’e dokunanın kolunu bacağını kırarız. O delikanlının kılına tüyüne dokundurtmayız. Gördüğünüz görmediğiniz bayağı bir destekçisi var. Görünmeyenler görünenlerin yüz mislidir. Cem Küçük dürüst bir delikanlı, hiçbir menfaati olmadan belaların içine girmiştir.” Aynı süreçte Adnan Oktar şebekesinin Hüma Babuna gibi önemli isimleri devreye giriyor ve “Türkiye’nin Cem Küçük gibi yazarlara ihtiyacı var.” Mesajıyla durdukları yer net olarak ilan ediyorlardı.
Çok sonraları geriye doğru arşiv taramaları yapıldığında görülüyor ki Pelikan Yalısı’nın müdavimleri Adnan Oktar’ın A9TV’sini neredeyse suyoluna çevirmişler meğer. Hatta o programlardan birinde en alakasız mevzular için dahi Cem Küçük şöyle referanslar vererek Adnan Oktar’a saygı ve sadakatini deklare ediyordu: “Hocamız Adnan Oktar da birçok defalar konuşmalarında, konferanslarında bunları dile getiriyordu.” Kirli ve karanlık ilişkilerin hemen tamamını örten bir maske olarak kullanılan “reisçilik” ve “Fetö’yle mücadele” bir bakıyorsunuz Adnan Oktar ve şebekesiyle sıklaştırılan saflara hızla dâhil olmak, aynı hedeflere iştiyakla birlikte vurmak için de kolaylaştırıcı bir vesile oluyordu.
Adnan Oktar’ın temsil ettiği misyon ve ilişkileri çözümlemek için gözlerin ve dimağların vücutlarının her yeri silikonlanıp şişirilmiş cırtlak sarı kediciklerden dikkatlice uzaklaştırılması gerekiyor. Şantaj ve tehdit üzerine kurulan şebekenin sermaye ve medya ayağında kimlerin görev aldığına odaklanmak en öncelikli iş olmalı. Oktar şebekesi ile iş tutanları, hassaten Oktar’ın Siyonist İsrail başta olmak üzere kimi yabancı istihbarat örgütleri hesabına giriştiği siyasi manipülasyonlarda hangi medya organları ve trolleri deşifre etmek esas meselelerden birisidir. Kimi haber portalları, kimi sosyal medya hesapları ile ahlaksız troller Türkiye’yi her türlü siyasi-istihbari operasyona açık hale getiriyorlar. Siyasi ve askeri ispiyonajdan özel hayatın gizliliğini ihlale, nitelikli dolandırıcılıktan cinsel saldırıya değin çok sayıda suçtan 235 kişinin soruşturma dosyasına dâhil olması karşı karşıya olunan örgütün ne kadar girift olduğuna dair bir işaret sayılmalı.
Cem Küçük kimdir, mazisi nereye dayanır, kirli ve karanlık operasyonel gazeteciliğiyle kime hizmet etmektedir? Adnan Oktar şebekesiyle olan münasebeti ne düzeydedir? Mavi Marmara seferi üzerinden İslami kimliğe karşı savaş açıp Siyonist İsrail’le ilişkileri geliştirmek üzere özel bir görevi mi vardı? Basit bir trolün iş adamlarını alenen tehdit edecek, kimi belediye ve kamu kurumlarını ısrarla hedef gösterecek, bazı gazetecileri güle oynaya işten kovduracak gücü, kudreti olabilir mi?
Miyavlayan Pelikanlar
Konuya dair siyaset bilimci Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan’ın birkaç yıl evvel kaydettiği şu sözleri hatırlamakta fayda olur belki: “Bir ülke de ‘KÜÇÜK' adamların boyu uzamaya başladığı zaman, o yerde güneş batıyor demektir. Yeteneksiz köstebekler de adamdan sayılıyor ya! İstihbarat terminolojisinde köstebek sizden gibi görünür ama karşı tarafın adamıdır. Sizi yanlışa sevk etmekle görevlidir. Truva atıdırlar. Rahmetli babam yeteneksiz İsrail köstebeği dediği KÜÇÜK adamların bunca adamdan sayılacağını hiç tahmin etmezdi. Köstebekler küçüktürler mide bulandırırlar. Nihayetinde her zaman devlet tarafından keşfedilip çöpe atılırlar.”
Adnan Oktar ve şebekesine karşı başlatılan operasyon gecikmiş bir operasyondur. Umarız ki kamuoyu saçma sapan magazin haberleriyle boğuşturulurken dağ fare doğurdu misali göstermelik bir takım yaptırımlarla iktifa edilmez. Çünkü Hükümet tarafından operasyona dair kamuoyuna henüz bir açıklama yapılmadı, operasyonun nerelere uzanacağına dair bir işaret de verilmedi.
Siyasetiyle toplumuyla Türkiye maalesef silikonlu kedilerin, silikonlu pelikanların istilasına uğramış durumda. Silikonlu kediler ve silikonlu pelikanlar olabildiğince abartılı, olabildiğince samimiyetsiz yerlilik ve millilik vurgularıyla Türkiye’yi Siyonist İsrail’in hizasına çekmek üzere iş birliği yapıyorlar. Üstelik bu kirli misyonu Fetö’den, Ergenekon’dan devşirdikleri karanlık yöntemlerle ifa ediyorlar. Hukuku, ahlakı, kardeşliği, merhameti imha etmeye yönelen şebekelerle ayrım yapmaksızın savaşmadan hiçbir toplum selamete kavuşamaz. Yalan ve iftirayla, şantaj ve tehditle güç temerküz eden ahlaksız trollere, edepsiz çetelere gösterilecek müsamaha bu ülke ve topluma karşı suikast düzenlemekten, sabotaj yapmaktan başkaca bir anlama gelmez. Perinçek ve çetesine, Fethullah ve çetesine, Adnan ve çetesine müsamaha göstermenin bedelini en ağır bir biçimde ödüyorken konvansiyonel ve sosyal medyada terör estiren Pelikan çetesine daha ne kadar müsamaha gösterilecek?
HABERE YORUM KAT